Savaş, müthiş bir baş ağrısıyla gözlerini ovuşturdu. Sonra da kalkıp başucundaki saate baktı. Saat sabahın beşiydi. Alarmın çalmasına daha bir saat vardı. Yavaşça yataktan çıkıp minik çekmeceli dolabın üzerindeki telefonunu aldı. Bir sürü bildirim gelmişti ama onu şaşkına çeviren şey mesaj kutusunun üzerinde kırk iki yazmasıydı. Önce endişelendi. Sonra mesajları okuyucunca bir nebze de olsa rahatladı. Maya'ya cevap vermek için çok güçlü bir istek duyuyordu ama mesajları görmezden gelmek zorundaydı. Birkaç saniye sonra düşünceleri değişti. "Hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolmam şerefsizlik olur. Eğer ona herhangi bir açıklama yapmazsam kim bilir belki de onunla oynadığımı düşünecek. En iyisi birkaç kelime yazayım. Bundan sonra benden nefret etmesi daha iyi olacak. Üzgünüm Maya... Her şey iyiliğin için," dedi kısık sesle. Ardından da mesaj yazdı.
"Maya, ilişkimizi burada noktalamak zorundayım. Şu anda devam eden bir soruşturma var ve sen de kurbanın arkadaşısın. Soruşturmayı tehlikeye atamam. Hoşça kal."
Mesajı gönderdikten sonra Mutfağa gidip çay demledi. Kendini hiç iyi hissetmiyordu.
Maya'ya verdiği sözleri hatırlayınca sinirlenip Bay X'e sövdü. Katil Maya'yı nereden tanıyordu? Neden bir başkası değil de Maya? Düşünüp durduğu tek şey katili bir an önce yakalamaktı.
Küçük bir tost yapıp yedi. Ardından da çok güçlü bir ağrı kesici içti. Birkaç dakika sonra daha iyi olacağından hiç şüphesi yoktu. Önündeki tepsiyi kaldırıp tezgâha bıraktı. Ardından da odasına dönüp üzerini değiştirdi. Az sonra ağır adımlarla evden çıkarken telefonu çaldı.
"Efendim Cem... Hemen geliyorum."
Şimdi çok hızlı hareket ediyordu. Ortalık yeni aydınlanmaya başlamıştı. Etraftaki dükkânlar bir bir açılıyordu.
Hemen arabaya bindi. Çok gergindi. Uzun zaman önce almış olduğu sigara ve zippoyu direksiyonun sol tarafındaki bölmeden çıkarıp yaktı. Pembemsi dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigaradan bir nefes aldı... sonra bir nefes daha... İlk kez içiyordu.
Sigaranın dumanı arabanın içini bulanıklaştırıyordu. Pencereyi açtı ve arabayı çalıştırıp gaza bastı.
Karakolun önüne geldiğinde gözlerine inanamadı. Her tarafta gazeteciler vardı. Leş bekleyen akbabalar gibi etrafta dolanıyorladı. Bay X'in yakalandığı haberinin doğru olup olmadığını öğrenmek istiyorlardı.
Savaş, onların hiç bitmeyen sorularına herhangi bir cevap vermeden içeri girdi.
"Komiserim, talimatınız üzerine onu sorgu odasına aldık." Cem'di heyecanla konuşan.
Direkt üst kata, sorgu odasına gittiler. Savaş, kapıyı açtığında siyah kapüşon giyen adam yerinden sıçrayacakmış gibi oldu. Korkusu ve gerginliği gözlerinden okunuyordu. Hemen karışsında duran sandalyeye oturdu Savaş. Cem de tam yanına.
"Evet, seni dinliyorum. Bana her şeyi YALANSIZ ve EKSİKSİZ anlat."
İki can alıcı kelimeyi üstüne basa basa söylemişti.
Siyah kapüşonlu iki eliyle saçını geriye doğru attı.
"Daha kaç kez söylemem gerek? Ben bir şey yapmadım. Miray benim arkadaşım. Neden arkadaşımı öldüreyim ki?"
"İşte orasını da sen anlatacaksın bize."
"Anlatacağım bir şey yok."
Savaş birden sinir küpüne döndü. Cem'in önündeki dosyayı siyah kapüşonlu adama doğru itti. Güvenlik kameralarına yakalanmış görüntüler vardı dosyada.
"Olay gecesi neden Miray ile buluştuğunu anlat."
Siyah kapüşonlu bütün fotoğraflara tek tek baktı. Bir fotoğrafta onun koluna girmişti.
"Konuşmak için buluştuk."
"Neden gündüz değil de gece?"
"Ben Aleyna'yı seviyorum."
Cem ve Savaş birbirlerine baktılar aynı anda. Siyah kapüşonlu ise devam etti.
"Saçma sapan şeyler yüzünden ayrıldık onunla. Defalarca onunla konuşmaya çalıştım ama izin vermedi. Hep kaçtı benden. Ben de son çare olarak Miray ile konuşmak istedim. Eğer o Aleya ile konuşursa belki benimle konuşması konusunda ikna eder onu diye düşündüm."
"Neden her gece yurdun önüne gidiyordun?"
"Tamamen onunla konuşmak içindi. Gündüz birileri bizi görürse yanlış anlaşılabilirdik. En son olay gecesi onu gördüm zaten. Buluşmak için aradım dışarda olduğunu söyledi. Konum attı. Benim bir sokak ötemdeydi. Hemen yanına gittim. Birkaç dakika konuştuk. Bana Aleyna ve beni bir araya getirmek için fikirlerini anlattı. Sonra arkadaşlarıyla ders çalışacağını söyledi ve ayrıldık. Olan biten bu. Başka da bir şey yok."
"Peki. Hafif kırık olan bir dişin var mı?"
"Hayır. Bütün dişlerim sapasağlam. İnanmıyorsanız bakabilirsiniz."
Cem, cebinden ağza sığabilecek kadar küçük beyaz bir kalıp çıkardı.
"Bora, bunu ısır. Test yaptırtmamız gerekiyor."
Bora çaresiz ısırdı. Hemen diş izleri çıktı ortaya.
Savaş ayağa kalktı.
"Sonuçlar çıkana kadar misafirimiz olacaksın."
Cem, elindeki diş izlerinin bulunduğu beyaz kalıbı küçük bir delil poşetine koydu ve laboratuvara götürdü. Savaş ise hemen gazeteci Anisa'yı aradı.
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
Mystery / ThrillerSen hiç, birileri hıçkırıklarını duymasın diye kolunla ağzını kapatıp kendi çığlığında sağırlaşıp gözyaşında boğuldun mu?