Savaş, Adli Tıp koridorlarında yürürken laboratuvarın kapısında Aymesev'in kendisini beklediğini gördü. Hemen adımlarını sıklaştırarak yanına gitti. Kendini cinayeti çözmeye o kadar kaptırmıştı ki "ne haber, nasılsın?" Faslını geçmişti. Bakışlarıyla " evet, neler buldun? Anlat hemen." Diyordu adeta. Birlikte laboratuvara girerlerken beraber Aymesev konuşmaya başladı.
" Başta zorlanmayacağımı düşünmüştüm ama epey zorlandım."
Savaş alaylı bir şekilde güldü.
"Vay! Demek Aymesev'de bazı şeylerde zorlanıyormuş. Duy da inan. "
" Dalga geçme. Şurada ciddi bir şey konuşuyoruz. Kızın vücücunda çeşitli izlere rastladım. Ama en önemlisi de adeta ben buradayım diyen diş izleri."
"Nasıl yani? "
" Göğüs kısmında büyük ve derin bir ısırık izi var. "
" Bu, sıradan bir ısırık olamaz. Ne zaman ısırıldığına dair bir bilgi var mı elinde? "
" Evet. Ölmeden kısa süre önce olmuş. Bazı katiller cinayet işlerken kurbanın ya da kurbanlarının vücunda çeşitli izler bırakırlar. Bu onlar için bir zafer anlamına gelir. "
"Bana kalırsa bu ısırık bir çeşit sembol. Katilin kendi sembolü. Belki de bir mesaj vermeye çalışıyordur."
" Ben de böyle düşünüyorum. Katil, onu ısırıp gözlerini çıkarmakla yetinmemiş. Bir de şah damarını büyük bir ustalıkla çıkarmış. Damarda hiçbir zarar yok."
" O zaman bunu onu öldürmek için yapmamış."
" Evet. "
" Tüm bunlar demek oluyor ki kesip biçmekten oldukça zevk alan psikopat bir katille karşı karşıyayız. Katil bu cinayeti planlayarak işlemiş. Öyle ki sırayla keseceği yerleri hiç şaşırmamış. Peki diş izlerinden bir şey çıktı mı?
"Katilin sol tarafındaki köpek dişi hafif kırık."
"Gerekirse herkesin dişlerine tek tek bakıp bulacağım o herifi."
" Kurbanın vücudunda az miktarda tükürük kalmış. Şüpheliye tükürük testi yapıp tükürüğün ona ait olup olmadığını saptayabiliriz."
"Şu anda bir şüphelimiz var. Fakat her şeyden emin olmadan onu gözaltına alamayız."
" Ben her zaman buradayım. Herhangi bir delil bulursanız bana göndermeniz yeterli. "
" Şu dosyaların birer kopyasını alabilir miyim?"
- Tabii ki.
Aymesev Savaş'ın elindeki verileri alıp gitti ve kısa süre sonra geri döndü. Orijinal olanları masanın üzerine bırakıp kopya olanları nazikçe Savaş'a verdi.
Savaş, olduğu yerde doğruldu önce ve ayağa kalktı. O sırada telefonu çaldı. Hemen telefonu cebinden çıkarıp ekrana baktı. Tanımadığı bir numaraydı. Saniyeler içinde duyduğu sesle yaşadığı heyecan yüzüne yansıdı.
"Alo... Savaş."
"Şu anda laboratuvardayım birazdan seni ararım."
Telefonu kapattı ve o esnada Aymesev'in kendisine alaylı bir şekilde baktığını gördü.
"Hayırdır, bakıyorum da pek bir heyecanlandın?"
"Kız arkadaşım aradı," dedi Savaş gülümseyerek.
"Mutluluklar dilerim. Merak ettim o şanslı kızı. Bizi bir gün tanıştırırsın artık."
Böyle tatlı bir sohbetin başlamasıyla oradaki kasvet ve ciddiyet taşıyan hava dağılmıştı biraz.
"Bir ara birlikte yemek yiyelim. Tanıştırırım sizi. Ee sende ne var ne yok, hâlâ bulamadın mı kendine birini?"
"İşten dolayı önümü gördüğüm mü var sanki?"
"Kimse bana bakmıyor bu yüzden evde kaldım desene sen şuna," dedi Savaş arkasını dönüp laboratuvardan çıkarken.
"Geri zekâlı!" Diye bir çığlık duyduğunda ise hâlâ gülerek yürüyordu koridorda.
Adli tıptan çıktığında hemen Maya'ya geri dönüş yaptı.
"Merhaba, nasılsın?"
" İyi olup olmamam senin birazdan bana vereceğin bilgiye bağlı."
"Miray'ın göğsünde bir ısırık izi var."
" Ne? "
" Katilin bunu kendisinin bir simgesi olarak kullandığını düşünüyorum. "
"Peki şimdi ne olacak?"
"Ne mi olacak? Başka cinayetler işlenmeden onu bulup enseleyeceğiz. Miray'ın erkek arkadaşı yoktu demiştin. Son zamanlarda dikkatini çeken bir şey olmadı mı?"
"Miray'ın kimsesi yok. Çocuk yurdunda büyüdü. Bir erkek arkadaşının olması da söz konusu değil. Of sanırım katili bulamayacağız."
"Onu bulacağız. Unutma, kusursuz cinayet yoktur."
"Sana güveniyorum canım."
Birkaç saniye sessizlik oldu.
"Savaş."
"Efendim."
"Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum. Kendine çok dikkat et olur mu? Katil aramızda olabilir."
" Tamam, sen de dikkat et kendine."
Maya, telefonu kapattıktan sonra evin bulunduğu sitenin girişindeki parkta yürümeye başladı. Birkaç gün önce buraya taşınmakla ne kadar iyi ettiğini düşünüyordu ki az ilerde yerde yerde oturan bir kız gördü. Başını önüne eğdiği için yüzü görünmüyordu. Biraz yaklaşıp yakından bakınca Ada olduğunu anladı. " Bu kızın ne işi var burada, hem böyle yere oturmuş ne yapıyor?" Dedi İçinden. Kafasındakilerden kurtulmak için başını hızlıca iki yana salladı. Sonra da elini ona yaklaşıp elini omzuna koydu.
" İyi misin Ada? "
Ada eğdiği başını kaldırıp şaşkınca Maya'ya baktı. Sonra başıyla çimenlerin içinde zorlukla görünen bir taşı işaret etti.
" Ayağım şu taşa takıldı ve dengemi kaybedip düştüm. Ama şimdi iyiyim."
Maya, hemen yerdeki taşı aldı ve bir ağacın dibine bıraktı. Sonra gözü Ada'nın eline takılınca hemen sırt çantasını çıkardı ve Adanın yanına diz çöktü.
"Elin kanıyor, acıyor mu?"
"Evet ama önemli değil."
Maya, çantasından bir şişe su ve kâğıt mendil çıkardı.
"Elini yıkayalım da enfeksiyon kapmasın."
Ada, sarımsı kirpiklerini hafifçe kırpıştırarak Maya'yı onayladı.
Maya, hem onun elini yıkıyor hem de onunla konuşmaya çalışıyordu.
" Burada mı oturuyorsun?"
"Evet, sen?"
" Ben de burada yaşıyorum. Birkaç gün önce taşındık. Ama Seni hiç görmedim buralarda."
"Biz de buraya dün taşındık."
"Birbirimizi daha önce hiç görmememize rağmen çok benziyoruz. Fark ettin mi?"
"İlginç ama gerçekten de öyle. Boşuna insan çift yaratılmış dememişler."
Maya, ayağa kalktı.
"Yürüyebilir misin?"
Ada, yavaşça ayağa kalktı. Ayağı burkulduğu için sendeledi.
"Bu şekilde eve kadar yürüyemem."
" İstersen ben seni götüreyim evine. Geç oldu zaten. Ailen seni merak eder. Hem bilirsin anneler en çok da anneler merak eder. "
"Beni merak edecek bir annem yok. "
Maya, Ada'nın koluna girdi ve birlikte yürümeye başladılar.
" Üzgünüm, yaranı deştim. Benim de babam yok. Şey... Annen öldü mü?"
"Hayır... Aslında doğruyu söylemek gerekirse bilmiyorum, bizi terk etmiş de olabilir."
"Babana annenle ilgili şeyler sormadın mı hiç?"
"Sordum. Ama babam annemle ilgili konuşmayı pek sevmez. Ne zaman bir şey sorsam babam konuyu başka yere çeker. "
"Anladım."
" Senin babana ne oldu?"
"Açıkçası onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Tıpkı senin baban gibi benim de annem babam hakkında konuşmayı sevemez."
-"Hey! Baksana, seninle ne çok ortak yanımız var. Bence çok iyi arkadaş olabiliriz."
Maya gülümsedi.
"Haklısın."
Birbirlerine karşı olan olumsuz düşünceleri değişmişti birden. Birbirlerini ilk gördüklerine kıyasla şimdi birbirlerine sevgiyle bakıyorlardı.
Eve geldiklerinde Maya kapının önünde durup gülümsedi.
"Bana telefonunu verir misin bir dakika? "
Ada, şaşkınca telefonunu uzattı. Maya, telefonu alıp numarasını yazdı ve kendi cep telefonunu aradı.
"Numaramı kaydettim. İstediğin zaman beni arayabilirsin."
"Tamam. İçeri gelsene, seni babamla tanıştırmak istiyorum."
"Geç oldu. Benim gitmem gerekiyor. Annem merak eder. Başka zaman tanıştırırsın artık."
"Sen bilirsin canım, iyi akşamlar. "
"İyi akşamlar. Kendine dikkat et. "
Maya, eve doğru yürüdüğünde birinin kendisini takip ettiğini hissetti ve yavaşça arkasına dönüp baktı. Hiç kimse yoktu. Etraftaki sokak lambaları yanmaya başlamıştı. Etraf sakin görünmesine rağmen Maya'nın tedirginliğine bir de korku eklenmişti. Hemen adımlarını sıklaştırarak binaya girdi. Asansöre ilk adımını attacakken binanın henüz kapanmış olan kapısının önünde birinin olduğunu fark etti. Korkudan eli ayağı birbirine dolandı. Bir an önce eve gitmek istiyordu. Ama asansöre binme şansını kaybetmişti çünkü şu asansör şu anda meşguldü. Endişeyle kapının açılmasını bekliyordu. Az sonra tekrar kapıya baktığında dışarıdaki kişinin gölgesi görünüyordu. Az sonra gölgenin gerçek sahibinin silüeti göründü. Maya, elleriyle gözlerini kapatmış bakmak istemiyordu. Donmuştu sanki. Dili tutulmuş gibi tek kelime çıkmıyordu kusursuz görünen dudaklarının arasından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
Mystery / ThrillerSen hiç, birileri hıçkırıklarını duymasın diye kolunla ağzını kapatıp kendi çığlığında sağırlaşıp gözyaşında boğuldun mu?