Saat üçü çeyrek geçiyordu. Dakikalar önce asansörde neler olup bittiğini anlamak koridordaki insanlar için imkânsızdı. Tıpkı korkunç bir film sahnesi izler gibi izliyorlardı yerdeki kanları ve o kanın içinde debelenip duran iki genci. Helena ve Rüya 'nın çığlıkları ayrı bir korkunçluk katıyordu görüntüye. Savaş yanılmamıştı söylediklerinde. Bay X onları serbest bırakmıştı. Bunun tek açıklaması da Bay X'in Maya'ya karşı olan hassasiyetiydi.
Saatler sonra kendilerine geldiklerinde ikisi de aynı hastanede aynı odadaydılar. Yatakları birbirine çok yakındı. Arada sadece bir tane iki gözlü çekmece vardı. Oda, oraya gelen ziyaretçilerin radyasyon yayar gibi yaydığı kasvet hariç çok ferah ve temizdi.
Maya, gözlerini açar açmaz pencereye koşmuştu. Yuttuğu kan - midesi temizlenmesine rağmen- hâlâ midesini bulandırıyordu. Her yer buram buram kan kokuyordu sanki. Kusmamak için kendini zor tutuyordu. Buna karşın Savaş'ın durumu daha iyiydi. Doktorlar, onlar için gereken acil müdahaleyi en iyi şekilde yapmışlardı.
"Savaş, sen haklıydın. O... Bay X denen herif gerçekten de bizi bıraktı. Bunun olacağına hiç ihtimal vermemiştim."
"Onun sana karşı bir zaafı var. O yüzden bıraktı bizi."
"Madem öyle neden böyle acı çektirdi bize? Sen orada olmasaydın belki de beni öldürecekti. Belki de sadece senin onu sinirlendirmen sayesinde kurtulduk."
"Evet ama neden sinirlendi hatırlıyor musun? Sana dokunduğum için. İlk başlarda onu birazcık sinirlendirmiştim ama sana dokununca çıldırdı. Şu anda onun kilit noktası sensin. Bundan sonra daha çok dikkatli olmalıyız."
Savaş, üzerindeki örtüyü kaldırıp yataktan kalktı.
"Savaş, dur! Daha tam iyileşmedin. Nereye gidiyorsun?"
"Ben iyiyim. Bu şekilde hiçbir şey yapmadan duramam. Rüya, bana dün gece bizi nasıl bulduğunu tekrar anlat." Mutlaka kaçırdığımız bir ayrıntı olmalı.
" Beni arayıp Miray'ın bende özel bir eşyası olup olmadığını sormuştun ya hani, ona ait bir defter buldum. Ölmeden birkaç gün öncesine kadar düzenli olarak günlük tutmuş."
"Nerede buldun?"
"Kendi evimde. Sıklıkla bana gelirdi. Evde ona ait bir oda var. Birkaç eşyasını getirmişti. Günlüğü de o eşyaların arasındaydı. Bunu sana haber vermek için seni aradım fakat ulaşamadım. Sonra Maya'yı aradım ama aynı şekilde ona da ulaşamadım. Endişelendim ve Maya'nın evine gittim. Helena teyze onun evde olmadığını söyleyince daha çok endişelendim. Nedense koskocaman sitede yalnızca sizin bulunduğunuz binanın elektriği kesilmişti. Ben de bundan şüphe duyup aşağıya indim. Çıkışa geldiğimde yerler kan içerisindeydi. O anda çok korktum sanırım ve çığlık attım. Sonra elektrik geldi birden ve sizi gördüm. Asansörün kapısının açılmasıyla birden koridora dolan kan, sizi de beraberinde sürükleyip merdivenlere kadar getirmişti."
"Merdivenlerden indiğine göre üst kattaki asansörün kapısının açık olup olmadığını görmüşsündür herhalde. "
" Evet açıktı. Ama kimse yoktu orada. Sonradan gidip baktığımda yalnızca alt kata doğru inen derin bir kuyu benzeri çukur vardı."
"Oradan bizim bulunduğumuz yere kan döküyordu. O kadar kanı tek başına taşımış olma ihtimali çok düşük. Maya, ben gidiyorum. Oraya kendim bakmam gerekiyor."
"Ama..."
"Endişelenme haber vereceğim sana. Rüya, Helena teyzeciğim lütfen Maya'yı tek başına bırakmayın. Ne olacağı belli değil."
İkisi aynı ağızdan:
"Sen hiç merak etme," dediler.
"Ah kızım, çok korkuttun bizi."
"Hepsi geçti anneciğim. Bak şimdi çok iyiyim."
"Senin Savaş'la birlikte asansörde kapalı kalman biraz tuhaf değil mi, neden birlikteydiniz?"
Rüya, hemen bülbül gibi ötmeye başladı.
"Aa... onların birbirine yanık olduğunu bilmiyor muydun teyzeciğim?"
Maya bağırdı.
"Bak, şu çantayı alıp kafana fırlatacağım şimdi."
Rüya güldü.
" Ne bağırıyorsun ya?"
"Emin misin kızım? Maya erkeklerle kolay kolay iletişim kuramaz normalde."
" İnanmıyor musun bana teyzeciğim? Vallahi doğru söylüyorum."
" Anne, Rüya hepsini sallıyor. Sakın inanma."
"Bence o yalan söylemiyor da sanki sen bir şeyler gizliyor gibisin. "
Maya, kızardı.
"Tamam doğru söylüyor. Şimdi rahatladınız mı?"
Helena, kalkıp Maya'nın yanaklarını çekti.
"Aman da benim kızım büyümüş de aşık mı olmuş? Savaş'ı çok sevdim ben. Çok efendi biri. "
Rüya atıldı birden.
"Onu bir de okulda görmeliydin. Oradaki herkes kendini Savaş'a fark ettirmeye çalışıyordu ama o, hiç kimseye bakmıyordu. Sadece Maya ile ilgileniyordu."
"Şimdi daha çok memnun oldum."
Maya, annesi tarafından gıdıklanmaya devam ediyordu. Kahkaha attı birden.
"Anneciğim lütfen yapma şunu."
" Tamam tamam. Hastasın zaten. Seni yormak olmaz şimdi. "
"Biraz uyuyabilir miyim lütfen? Sen de bu arada doktorla konuş. Eve gitmek istiyorum artık."
"Peki kızım. "
Maya, hemen uyudu. Rüya da Savaş'ın gitmesiyle boş kalan yatağa uzandı.
Bir süre sonra Maya uyandığında başucunda bir tane siyah gül ve üzerinde siyah mürekkeple not yazılmış bir kâğıt buldu. Kâğıtta şöyle yazıyordu: "Dün geceki hatıramı sakın unutma."
Maya, irkildi. Odada yalnızca uyuyan Rüya vardı. Bu gül demetini ve notu kimin getirdiğini çok merak ediyordu. Az sonra kapı açıldı ve Helena girdi içeriye.
"Anneciğim bunları kim getirdi biliyor musun?"
"Bilmiyorum kızım. Doktorla konuşuyordum. Gittiğimden beri ilk kez geldim odaya. Belki arkadaşların getirmiştir."
"Hayır."
Az sonra tekrar kapı açıldı ve Tibet ve Bora geldiler. Ellerinde mis kokulu çiçekler vardı. Maya kendisine verilen çiçekleri teşekkür ederek aldı. Hastanede iyice korkmaya başlamıştı. Hemen annesine döndü.
"Anneciğim doktor ne dedi? "
"Çıkabilirsin. Ama kontrole gelmen gerekiyormuş."
"Tamam. Hemen gidelim lütfen."
"Ne oldu Maya, neden bu kadar gerginsin? "
Bora'nın sesi olduğundan daha kalın çıkmıştı.
"Bay X peşimde."
Tibet kocaman olmuş gözleriyle cevap verdi.
" Burada durma o zaman. Seni eve götürelim. İstersen yanında kalırız. Daha güvende olursun."
"Eve gitmem yeterli. Teşekkür ederim."
Akşam evin kapısı çaldı. Helena, Savaş'ı görünce memnun olmuşa benziyordu.
"Hoş geldin oğlum. İçeri gel."
"Hoş buldum."
Birlikte salona gittiler. Herkes oradaydı. Maya, Savaş'ı görünce hemen ayağa kalkmaya çalıştı. Savaş, hemen yanına gidip onu durdurdu.
"Kalkma lütfen. Nasılsın?"
"İyiyim. Sen nasılsın?"
" Sen iyi oldukça ben de iyiyim."
" Bugün... "
" Biliyorum. Merak etme onun sana zarar vermesine izin vermeyeceğim. "
"Bundan şüphem yok."
"Bay X, dün akşam bu binadaydı. Arka taraftaki acil çıkış kapısından girmiş içeriye. Üzerimize boşalttığı kanın insan kanı olduğu ortaya çıktı."
Aleyna dehşete kapıldı.
"Ne, bu kadar kanı nasıl bulabildi peki?"
"Bir kan bankasından almadığına göre çok fazla sayıda cinayet işlemiş olmalı. Geçtiğimiz birkaç gün içerisinde bize gelen bütün kayıp dosylarına baktım. Nerdeyse hepsi yirmi ve yirmi beş yaş aralığındaki genç kadınlara ait. Hepsi de bu civarlarlardaki kayıplar. Bazılarının annesi yok bazılarının babası. Bazıları da tek başına yaşıyordu. Bunlar seçilmiş kurbanlar. Hangisinin ailesi paramparçaysa hangisinin ardından kayıp mücadelesi verecek kimse yoksa onlar seçilmiş."
"Miray'ın da annesi ve babası yoktu," dedi Tibet hüzünle.
"Evet. İşte hepsinin ortak noktası bu. Maya, bugün odana bırakılan notu bana ver.
Maya, masanın üzerinde duran kağıdı Savaş'a uzattı.
"Uyandığım zaman başucumdaydı."
" Güvenlik kameralarını inceledim şüpheli hiçbir şey yoktu hastanede. Senin odasının bulunduğu bölgede bir kamera yoktu maalesef. O yüzden odana kimlerin girdiğini göremedik."
" Bir süre evden çıkmamak iyi olur sanırım. "
Az sonra açık olan televizyonda çıkan bir haberlerde Miray'ın fotoğrafı ekranda göründü. Maya, hemen ayağa fırlayıp bir adım ötedeki kumandayı aldı ve televizyonun sesini açtı. Kadın Muhabir söylediklerine uyumlu olarak kaşlarını oynatıp konuşuyordu.
" Sevgili seyirciler, geçtiğimiz günlerde hunharca katledilen Miray Akay'ın katili henüz bulunamadı. Yapılan araştırmalar sonucunda on gün içerisinde Miray Akay gibi birçok genç kızın kaçırıldığı ortaya çıktı. Kaçırılan kızların sırrını koruduğu gibi Miray Akay cinayeti de sırrını korumaya devam ediyor. İleriki zamanlarda olacak bütün gelişmeleri sizinle paylaşmaya devam edeceğiz."
Maya, dizlerinin üzerine çöktü. Kanalı değiştirdi. Bütün haber kanalları aynı haberi yapıyorlardı.
Savaş, Maya'yı olduğu yerden kaldırdı.
"Benden başka hiç kimse kaçırılma olayını bilmiyordu. Biri bilgi sızdırmış olmalı. Hemen gidip bulacağım onu. "
Savaş, öfkeyle karakola gitti. Çıldırmış gibiydi sanki.
" Bana bakın lan! "
Herkes koridora fırlayıp Savaş'ın etrafında toplandı.
"Basına bilgi sızdıran o adi her kimse gelip itiraf etsin hemen. Eğer onu kendim bulursam hayvanat bahçesine götürüp aslanların kafesine atarım."
Sözünü bitirdikten sonra hışımla odasına gidip kapıyı sertçe kapattı ve bütün haber yayın kanallarını tek tek aradı. Hepsinin söylediği tek şey " Bu bilgiyi başka bir kanaldan aldık." Hepsi korkuyorlardı kaynak vermekten. Son olarak ülkenin en büyük haber kanalını aradı. Bunu en sona saklamıştı. Bunda bütün kozlarını kullandı ve haberi yapan muhabirle konuştu.
" Evet Anisa hanım, bu konu gerçekten de çok önemli."
"Sabah görüşrüz o zaman."
Gün içerisinde yolunda giden tek şey gazetecinin Savaş'la buluşmayı kabul etmesiydi. Artık her şeyi sonuçlandırmanın zamanı gelmişti.
Gece yarısına doğru masanın üzerindeki dosyaları incelerken uyuya kalmıştı. Bir ara yankılanarak kullaklarına çarpan sesle kendini rüya alemindeymiş gibi hissetti.
"Komiserim! Savaş komiserim beni duyuyor musunuz?"
Cem, bir elinde kahve bardağı diğer elinde mavi bir dosyayla Savaş'ın başında dikiliyordu. Az sonra Savaş bir kâbus görmüş gibi aniden basini kaldırıp Cem'e baktı.
"Ne oldu Cem, neden bağırıyorsun böyle?"
" Size kahve ve beklediğiniz dosyayı getirdim. Korkuttuysam özür dilerim."
"Yok ya ne korkacağım. Ver bakalım şu dosyayı."
Cem, elindeki dosyayı Savaş'a uzatıp hemen yanında duran koltuğa oturdu.
Savaş, elindeki kahveyi bir kez yudumlamıştı ki kapının tıklandığını duydu. Cem ve Savaş aynı anda bakışlarını birbirinin yüzünden cekip açılan kapıya baktılar. Yirmi iki yirmi üç yaşlarında sarışın bir kız içeriye girdi. Nefes nefesydi. Bu herkesin gözdesi Dua'dı.
"Komiserim, Bağcılar'da işlenen bir cinayet ihbarı aldık."
Savaş, hemen elindeki bardağı masaya bırakıp koşar adımlarla odadan çıktı ve etrafındakilere çeşitli komutlar vererek dışarı koştu. Ekip arkadaşlarından Cem ve Dua' da peşinden gidiyorlardı. Savaş, arabanın kapısını hışımla açıp bindi. Aynı anda Dua arka koltuğa geçti Cem de Savaş'ın hemen sağına.
Savaş, öyle acele ediyordu ki hemen kontağı çevirdi ve gaza bastı.
Cem, bir şeyler söylemek istiyor gibiydi fakat Savaş'ın yüzündeki ifadeyi görünce susmayı tercih etti.
Savaş, çok gergin görünüyordu. Aklından "Allah'ım neler oluyor böyle? Daha diğer cinayete bir aydınlık getiremeden başka bir cinayetle karşı karşıya kaldık. Acaba bu iki cinayetin birbiriyle bir bağlantısı var mı? Off," diye geçirdi. Birkaç dakika sonra derin bir nefes alıp geri verdi ve aniden Cem'e baktı.
"Cem!"
"Efendim."
Dakikalardın süren sessizliğin ve kasvetli havanın birden yok olması Cem'e cesaret vermişti. "Bu cinayetin Miray cinayetiyle bir ilgisi olabilir mi?"
"Yüzde elli ihtimal."
Cem'in cümlesinden sonra olay yerine kadar hiç kimse tek kelime etmedi. Cinayetin işlendiği otelin etrafı sarı bantlarla sarılmıştı. Savaş, hemen otelin kapısına yönelip oradaki görevliye barettasını gösterdi ve içeriye girdi. Dua ve Cem ona yetişmekte zorluk çekiyorlardı. Hemen beşinci kata cesedin bulunduğu odaya gittiler. Odanın kapısının önüne geldiklerinde keskin bir kan kokusuyla karşı karşıya kaldılar. Cem, midesinin acayip bir şekilde bulandığını hissederek geri çekildi. Savaş, ve Dua içeri girdiklerinde tüyleri diken diken oldu. Genç bir kız odanın ortasında şeffaf bir naylon üzerinde yüzüstü yatıyordu. Her tarafı kesilmişti. Sanki ölmeden önce kaçmış da katil, "sen bu ayaklarlar mı koştun?" Der gibi ceza vermek için ayak tabanlarını soymuştu ve kestiği deriyi de hiç simetri hatası yapmadan tam da ayaklarının dibine koymuştu. Kollarında ve bacaklarında ince şeritler vardı. Savaş, hemen daha yakından incelemek için cesedin yanına gitti ve eğildi. Kızın sırtına küçük noktalarla yazılmış bir yazı vardı. Bunların iğneyle yazıldığı gayet ortadaydı. Yazıyı okumaya çalışırken zorlanıyordu. Çünkü dağılıp kuruyan kan engel oluyordu ona. Odanın her yerine sinekler üşüşmüştü. Yerde küçük bir kan gölcüğü oluşmuştu ve gelen sinekler oraya konuyorlardı. Bazıları da talihsiz kızın vücuduna...
Az sonra Cem, ağzını ve burnunu kapatarak içeriye girdiğinde Savaş yerde yatan kızın boynuna bakıyordu. Tıpkı Miray'ınkisi gibi büyük bir ustalıkla kesmişti. Şah damarı dışarı görünüyordu.
"Cinayet uzun süre önce işlenmiş değil mi Komiserim? Baksanıza şu kokuya. Berbat."
"Haklısın. Hemen sen ve Dua o kayıp kızların peşine düşün. Sakın eli boş çıkmayın karşıma. Ben de bu cinayetle ilgileneceğim. Bu kızı da Bay X öldürmüş."
"Tamam komiserim. Hemen gidiyoruz."
Ceset adli tıbba gönderilirken Savaş' da dışarıya çıkıp derin bir nefes aldı. Gün ağarmak üzereydi ve gazeteciler otelin kapısına üşüşmüştü çoktan. Hemen telefonunu çıkarıp Asima'yı aradı. Daha sonra ise Maya'ya buluşmak istediğini belirten bir mesaj gönderdi. Her şey karman çorman olmuştu. Bir iki saate kalmaz ülkenin bütün ana haber bültenleri bu cinayeti konuşup polis üzerinde baskı yapacaktı.
Birkaç saat sonra bir kafenin bahçesinde oturan Savaş, kendisine doğru gelen simsiyah saçlı ve mavi gözlü bir kadının kendisine doğru geldiğini gördü. Kadın, yanına geldiğinde ayağa kalktı.
"Hoş geldiniz Anisa hanım."
"Hoş buldum."
"Bir şey içer misiniz?"
"Bir kahve içerim."
Savaş hemen garsona iki kahve getirmesini söyledi.
"Bana her şeyi en başından anlatmanızı istiyorum. Eksiksiz. Dün gece bir cinayet daha işlendi ve sizin bana vereceğiniz bilgilerin bağlantılı olan bu cinayetleri aydınlatmamda yararı olabilir.
Ortalama aynı yaşlarda ve aynı sosyal hayatı yaşayan kızların kaçırıldığını nereden öğrendiniz? Bu bilgi hiç kimseyle paylaşılmadı."
"Bakın, ben bu ülkenin en büyük haber kanalında sunuculuk yapıyorum. Benim çok güvenilir kaynaklarım var. Onlardan haber alırım normalde. Fakat bu sefer ben almadım. Katil ya da Bay X dediğiniz kişi tarafından evime bir zarf bırakılmış. O zarfın içinde de bu bilgi vardı."
"Bay X'in size bu bilgiyi vermesinin sebebi haberlerde herkesin ondan bahsetmesi ve insanların içine korku düşürmek istemesi. Sizin haber kanalınızın izlenme rekorları kırdığını biliyor. Bu sayede sizi kullanarak halkın kâbusu oluyor. Bana size gönderilen zarfı verir misiniz?"
Savaş mektubu açıp baktı.
"Aynı el yazısı ve aynı mürekkep. Çok titiz bir katilimiz var."
"Şimdi ne yapacağız?"
"Katilin sizinle tekrar iletişim kurmasını sağlayacağız."
Yapılan bir planın ardından Savaş ve Anisa birbirinden ayrıldılar.
Savaş, bir süre Maya ile buluşmak üzere kararlaştırdığı yere gitti. Tam zamanında gitmişti. Maya'da onunla aynı zamanda adım atmıştı oraya. Maya, gülümseyip Savaş'a sarıldı.
" Nasılsın canım?"
"İyiyim. Sen? "
" Seni görünce daha iyi oldum. Gelesene şu kayaya oturalım."
Denize en yakın kayaya oturdular.
Maya, Savaş'ın durgun yüzüne bakakaldı.
" Savaş, hiç iyi görünmüyorsun. Ne oldu? Söyle lütfen."
"Dün gece Bay X bir cinayet işledi."
" Ne? Böyle olacağını biliyordum. Kız kim? "
"Mevsim Durmaz. Stajyer avukat. "
" İnanamıyorum. O... O Miray'ın yurttan arkadaşıydı. Miray'ın doğum gününde tanışmıştık."
"Maya!"
Maya, arkadan gelen ince sesi tanımıştı. Hemen dönüp baktı.
Ada ve Kağan kendilerine doğru geliyorlardı. Savaş, Ada ve Maya arasındaki benzerliği hemen kavramıştı.
"Merhaba, nasılsınız? Kağan' la biraz yürüyelim dedik. Sizi görünce selam vermek istedik."
"Teşekkür ederim. İyiyiz. Siz nasılsınız arkadaşlar? Gelin şöyle, oturun biraz," dedi Maya nazikçe.
"Biz de iyiyiz. Maalesef oturamayacağız çünkü okula gitmemiz gerekiyor. Dersimiz var ikimizin de," dedi Kağan Ada'nın koluna girerek.
"Aa sizi tanıştırmayı unuttum." Maya, ayağa kalktı ve onları Savaş ile tanıştırdı. Birkaç dakika sonra onlar oradan ayrıldıklarında Savaş, Maya'ya döndü hemen.
"Kağan'ı ne zamandan beri tanıyorsun?"
"O Miray'ın katili olamaz çünkü okulumuza yeni geldi Ada ile birlikte."
" Kağan'ı soracağımı nereden bildin?"
Maya, güldü masumca ve başını Savaş'ın omzuna koydu.
"Benim gizli güçlerim var."
"Maya."
" Efendim. "
"Bir gün çok kötü bir şey olursa eğer her şeyden vazgeçer misin?"
"Evet. "
Savaş, büyük bir hayal kırıklığıyla tuttu Maya'nın ellerini.
"Ya, demek öyle."
"Evet. "
" Benden bu kadar çabuk vazgeçebileceğini aklımın ucundan bile geçirmemiştim."
Maya, başını Savaş'ın omzundan kaldırıp onun gözlerinin içine baktı.
" Kuzum, deli misin sen? Ben sana her şeyden vazgeçerim dedim, her şeyimden vazgeçerim demedim ki. Sen benim her şeyimsin."
Birden Savaş'ın içi sımsıcak bir his kapladı ve evlenmeyi düşündüğü hayatının aşkını alnından öptü.
"Maya, sakın cinayetlerle ilgili hiç kimseye bilgi verme. Arkadaşların ve annen de buna dahil. Bu süreç gizli olmalı. Bay X her yerde olabilir. Dikkat etmeliyiz."
Bay X, ölüm gibi onların gittiği her yerdeydi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
Mystery / ThrillerSen hiç, birileri hıçkırıklarını duymasın diye kolunla ağzını kapatıp kendi çığlığında sağırlaşıp gözyaşında boğuldun mu?