*omnibus viis Romam pervenitur * her yol Roma'ya çıkar*
Önce duraksadı Taeyang. Bir tanrı. Üstelik yer altının en güçlü tanrısı onu istiyordu. Mükemmel bedeni ve mükemmel yüzüyle karşısında duruyor, çenesine mermerden elleriyle dokunuyordu. Yere indirdiği gözleri aralandı. Bütün bedenini süzdü Hwiyoung'un ve mükemmel dudaklarını geçip gözlerini buldu. Beğeniyle bakan gözlerini... Onu isteyen gözlerini... Dudaklarını diliyle ıslattığında Hwiyoung ona 'bunu yapma' dercesine baktı. Taeyang ne yapacağını bilen bir ifadeyle bir adım daha yaklaştı. Aralarından yalnız rüzgâr geçebilirdi artık. Omuzları birbirine değiyordu. İkisi de titriyordu.
Taeyang, ilk kez bu kadar cesurdu. İlk kez kendisi gibi değildi. İlk kez birini istiyordu. Hwiyoung'un çenesine uzandı. Tanrı olduğunu bilerek çenesine uzandı ve gözlerini tekrar kapatırken dudaklarının tadına baktı.
***
*Taeyang*
Öpüşleri dudaklarının ipek yumuşaklığına rağmen sertti. Dudaklarımın alev aldığını hissediyordum. Cehennemden gelen birinden soğuk olmasını beklemenin aptallığı benimkisi. Her şeye rağmen ben bir anlık hırsla yapıştığım bu dudaklardan ayrılmak istemiyorum. Burada kalamayacağımı bilerek ayrılmak istemiyorum. Daha ileriye gitmek istiyorum. Eğer ona bu kadar çabuk itaat edecek olsaydım hemen burada onun olurdum ve kendimi ona adardım. Ama yapamam. Bu kadar kolay teslim olmayacağım. Ama beni unutmasını izin veremem. Utangaçlığımla gizlediğim cüretkârlığımı unutamasın... Sağ elimle boynunu kavrayıp zaten niyeti olmamasına rağmen benden uzaklaşmasını engellerken sol elimle de cübbesinin altındaki siyah gömleğinin üzerinden bedenini kavramıştım. Ellerini belimde hissetmek içimdeki arzuyu körüklerken ve ona sahip olmak isterken ona aitmiş gibi gözükmeye çalışıyordum. Kafamı biraz uzaklaştırdığımda gözlerindeki beğeniyi gördüm, gözlerindeki acıyı... Gözlerimi kapatıp hafifçe eğmiştim başımı. Tekrar dudaklarıma yönelmişti, bedenlerimiz birbirine geçmiş gibiydi. Beni bu kadar arzuladığını tahmin etmemiştim. Beni sıradan bir köle gibi gördüğünü ve beni yalnızca kullanacağını düşünmüştüm. Gerçekleri fark etmeye başladığım an ellerimi geri çektim. Dudaklarımı ayırdım. Ben birkaç adım gerilerken o, anın şokundan kurtulmaya çalışıyordu. Düşündüklerimden utanıyordum. Yaptıklarımdan utanıyordum. Buna nasıl cüret ederdim? O masumca onun olmamı istemişken ben onunla nasıl oynardım? Hemen uzaklaşmalıydım. Tahtına bıraktığı omuz örtümü aldım ve salondan çıkmak için koşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Yalnızca koşuyordum, yalnızca uzaklaşmak istiyordum. Ama biliyordum ki her yol Roma'ya çıkardı ve o benim için Roma'ydı...
***
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iustitia | rochan * hwitae
Fanfiction"Fere libenter homines id quod volunt credunt." Demem o ki, insan, olmasını umduğu şeye inanır. Onların güzel anlar yaşamış olmasını umuyorum yalnızca...