《5》

132 18 55
                                    

*bene diagnoscitur, bene curatur * iyi teşhiş, iyi tedavi demektir*


*Chani*

"Gitme!" dedim ilk kez sessizliğimi bozarak. Yüzüm ifadesiz kalsın diye dua ediyordum. Aklımdan geçenleri gösteremezdim ona. Kendim bile emin değilken onu kendime nasıl inandırabilirdim ki? Ama yalnızca bir şans istiyorum. İnanmak ve inandırmak için...

"Neden şimdiye kadar sustun?"

"Cevabını veremeyeceğim sorular sordun."

Başını yukarı aşağı belli belirsiz sallamıştı. Hayır cevabımı kabullendiğinden değildi. Daha sonra tekrar soracaktı bunları. Şimdilik sadece susuyordu. Sesi biraz önce yüksekken, kolunu tuttuğum andan itibaren sakinleşmiş gibi çıkıyordu. Sakin olmadığını biliyordum. Her şeyin sorumlusuydum, ona zarar vermiştim. O gül bahçesinde hayat dolu olan bakışları şimdi umarsızdı. Artık hayatında umursayacağı hiçbir şey yok gibi bakıyordu. Heyecanını yitirmiş gibi... Ondan her şeyini almışım gibi...

"Her şeyini almışım gibi bakma. Umurunda olan hiçbir şey yok mu?"

"Umurumda olan mı? Artık öyle bir şey yok. Önceden Taeyang vardı, sen vardın. Sen, ikinizi de elimden almadan önce yani..."

"Eğer elinden almış olsaydım, Taeyang hâlâ yaşıyor olur muydu?" Ona bir umut vermek ve umudun devamı için burada kalmasını garantilemek istiyordum. İçimde susturamadığım bir tarafım onun burada, benimle kalması için yalvarıyordu ama söz hakkı onun değildi ki, onu kimse duymamalıydı. O sesi duyan herkes benim canımı yakmak için ona saldırırdı. Düşmanlarımın ona zarar vermesine izin veremezdim.

***

*Rowoon*

Taeyang'ın hayatta olduğunu bilerek bu odada bir dakika daha duramazdım. Bir fırsat bularak kurtulmalıydım elinden. Bu söylediklerinden sonra yüzünden gözümü bir an ayırmadan dimdik bakıyordum, bir an kolluyordum. Düşünceleri karışık gibiydi. Yüzüne karışıklıkla beraber hırs doluyor gibiydi. Bu andan faydalanarak birden kolumu kurtardım ve zaten çıkmak üzere araladığım kapıdan son hızla çıkıverdim.

Taeyang'ı bulmak için yeraltının koridorlarında deli gibi yol iz bilmeden koşturuyordum. Gerçi yeraltının yolları, koridor demek için fazla genişlerdi. Öyle bir genişlik ve yükseklik ki eğer Chani uçarak beni aramaya kalkarsa şansım yok demekti.

Koştukça yollar yabancılaşıyor ve belki de çıkıştan uzaklaşıyordum. Bir an durup Taeyang nerededir diye düşünmeye başlamıştım ki koridorun karşısından bana doğru koşanın o olduğunu fark ettim. Aramızdaki mesafe hâlâ çok fazlaydı ama bacaklarım söz dinlemiyordu. Koşamıyor gibiydim.

Chani tam da bu sırada indi önüme. Siyah kanatlarını görmek bile canımı yakarken o karşıma inivermişti. Ve anlıyordum ki artık bu kanatları görmem hayra alamet değildi. Yere indiği gibi beni kolları arasına aldı ve anlatamadığı, söylemeyemediği, cevap veremediği onca şeyi telafi etmek ister gibi yüzünü yanaştırdı. Hiç beklemediğim bir anda beni öpmeye başladı. Karşı koyamıyordum. Neden böyle güzeldi ki? Her şeyiyle ondan uzaklaşmamı engelliyordu, ondan kaçamıyordum. Ondan kaçsam kendime yakalanıyordum zaten. Beni tedavi etmesi için beni yaralayana güvenecek miydim?..

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

iustitia | rochan * hwitaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin