PROLOG

3K 127 38
                                    

2009

Chaeyoung

Ben Park Chaeyoung. Avustralya'nın Melbourne kentinde yaşayan 12 yaşında ki bir kız çocuğuyum. Aslen Koreliyim ama babamın iş durumları ve maddi zorluklardan dolayı Melbourne'da yaşıyorum.

Ailem; annem, babam ve ablamdan oluşuyor. Ablam yeni evlendiği için o, şu an Kore'de yaşıyor. Evimiz kırsal bir kesimde yer alıyor. Aslına bakarsanız, bir kasabada yaşıyorum.

Dünyadaki bir çok insana göre burası bir doğa harikası. Bende seviyorum ama yine de şehri görmek isterdim.

Evimiz, kasabanın biraz üst kısmında kalıyor. Yanımızda sadece bir ev var ama orası da boş. Ta ki bugüne kadar.

Kasabadaki, oyun arkadaşlarımdan öğrendiğime göre buraya bir baba ve bir oğlu yerleşecekmiş. Arkadaşlarım, evimin gelecek olan yeni komşularımıza yakın olduğundan o çocukla tanışmamı ve onu, oyunlar oynamak için kasabadaki arsaya getirmemi söylüyorlar.

Ben biraz çekingenimdir ama yeni arkadaşları severim...

Ertesi gün

Annemden izin alıp, oyun oynamak için arsaya gittim. Gittiğimde, arkadaşlarım çember oluşturmuşlardı. Birşey konuşuyor gibiydiler. Göremediğim için yanlarına gittim. Ben geldiğimde bana gülümseyerek baktılar ve çember bozuldu.

Çemberin içinde yabancı bir çocuk vardı.  Benden büyük gösteriyordu. Merakıma yenik düşüp, "Sen kimsin?" diye sordum.

Arkadaşım Boo Min, "Baekhyun. Yeni arkadaşımız. Sizin evinizin yanında ki boş eve taşınmışlar." dedi heyecanla. Gülümseyerek, Baekhyun'a selam verdim. O da bana gülümseyerek selam verdi.

Tek tek tanıştıktan sonra heyecanla "Hadi ona bir isim bulalım." dedim. Baekhyun, ciddiyetle "Benim bir ismim, var zaten. Baekhyun!" dedi. Onun bu dediğine güldüm.

Açıklayıcı ifademle "Bu, bir oyun ismi. Burda herkesin bir oyun ismi var. Mesela benim oyun ismim Rose. Boo Min'inki Jennie. Tae'ninki V. Phyira'nınki Lisa. Hoseok'unki J-Hope. Son olarak Ro Bin'inki Jisoo." dedim.

Sonra da "Senin ki dee... Imm...
Gwang2 (Okunuşu: Gıvancu) olsun. Nasıl?" dedim. Diğerleri çok beğenmişti. Baekhyun, düşünür gibi oldu ve "Anlamı ne peki?" diye sordu. Gülümseyerek "Kanca Ay." dedim.

Gözlerini gözlerime sabitledi. Biraz öyle durduktan sonra memnunca mırıldandı ve "Olur. Beğendim." dedi.

Alkış çalıp, "Tamam o zaman hadi oyun oynayalım..." dedim.


1 Ay sonra

"Ben kumlarla oynamak istiyorum." dedim bıkkınca. Yine oyun arsasındaydık. Baekhyun hariç tüm arkadaşlarım, sürekli voleybol oynuyor ve ben bu oyunu oynamak istemiyorum.

Baekhyun, 17 yaşındaymış. Annesi onları terk ettiği için babasıyla birlikte yalnız yaşıyormuş. Dediğine göre daha önce hiç arkadaşı olmamış. Evlerimiz yan yana olduğu için geceleri yanıma gelebiliyor. Birlikte yıldızları ve ayı seyrediyoruz. Çok nazik ve sevecen biri olduğu için onu çok sevdim. Bana da çok iyi davranıyor...

Diğerleri voleybol oynarken ben ve Baekhyun, kum havuzunda oturuyorduk. Kumu elime alıp, yavaşça yere döküyordum. Bu beni rahatlatıyordu.

Baekhyun, "Güney Koreli misiniz, yoksa Kuzey Koreli mi?" diye sorunca kahkaha attım. Sonra ona dönüp ciddiyetle, "Kuzey Kore'de insanlar dış ülkelere gidemez. Tabii ki Güney Koreli'yim." dedim.

Sonra yeni  aklıma gelince, "Sen nereliydin? Sormayı unuttum." dedim. Baekhyun'un yüzü birden ciddiyetle kaplandı. "Güney Kore." dedi. Bunu söylerken yüzü değişmişti. Aksanı tam olarak Güney Kore'ye benzemiyordu ama neyse, fazla uzatmak istemiyorum.

Konuyu dağıtıp, neşeyle "Sana, dün birşey yaptım." deyip cebimden kolyeyi çıkardım. Dün gece kalpli kolyenin içine onun ve benim fotoğrafımı koymuştum.

Gülümseyerek hediyemi ona uzattım. Şaşkınca alıp, kolyeye baktı. Gülerek kolyeyi açtım ve resimlerimizi gösterdim. Resimleri görünce, gülümsemeye başladı. Kolyeden gözlerini kaldırmadan, "Daha önce, kimse bana hediye vermemişti. Teşekkür ederim Chae..." dedi ve bana sarıldı.

Daha önce kimseden hediye almadığını söyleyince, üzülmüştüm ama belli etmek istemedim. Bende ona şefkatle sarıldım.

1 yıl sonra

Yine arsadaydık. Hepimiz üzgünce etrafı seyrediyorduk. Kimsenin keyfi yoktu. Çünkü 2 haftadır Baekhyun'a ulaşamıyorduk. Ne arsaya geliyordu ne de bizim eve. Kaç kere evine gidip, baktık ama hiç bir yerde yoktu.

Tae, "Ne yani, bizi bırakıp gitti mi? Hem de hiçbir şey söylemeden..." dedi üzgün ve kırgınca. Sıkıntıyla nefes verdim. Daha bir ay önce babam ölmüştü ve daha onun acısını unutamamışken şimdi de Baekhyun.

Henüz çocuklara asıl bombayı söylememiştim. Babam öldüğü için maddi sıkıntılar çekiyorduk. Bu yüzden Güney Kore'ye ablamın ve eniştemin yanına gidicektik. Hemde bu gece trenle yola çıkıyorduk. Arkadaşlarımdan ve evimden ayrılmak zorunda kalıcaktım ve bu beni çok üzüyordu.

Derin nefes alıp, "Ben gidiyorum." dedim. Hepsi bir ağızdan "Nee!?!" diye bağırdı. "Öyle işte, hiç paramız kalmadı. Ablamın yanına taşınacağız." dedim üzgünce hepsi ağlayarak yerlerinden kalktılar ve yanıma gelip, sarıldılar.

Gece

Artık trendeydik. Yarın benim 13. Yaş günümdü ama ilk defa arkadaşlarım ve babam olmadan geçirecektim. Bugün tüm arkadaşlarıma veda etmiştim. Gwang 2 (Gıvancu) hariç...


Sadece PROLOG'Lar böyle sıkıcı geçebilir ama henüz bombayı patlatmadım...

MONSTER // BaekRoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin