19.Bölüm

1.4K 103 38
                                    

Rose (Chaeyoung)

Ormanın derinliklerinde ki bir dağın tepesine gelmiştik. Bu tepe, düzlüktü ve bir sürü ağaç vardı. Herşeyi gizleyebilecek kadar büyük ve yoğun ağaçların gizleyemediği tek bir şey vardı. Görkemli bir malikane.

Ev o kadar büyüktü ki bir an 'Neden dağın tepesine böyle büyük bir ev yaptırmış ki?' diye düşünmekten kendimi alamadım. Havuzu yoktu ama büyük bir bahçesi vardı.

Baekhyun, bileklerinde ki sargıları kontrol edip gülümsedi. Başını kaldırıp kara gözlerini, gözlerimde gezdirdi. Gülümsemesi, hınzır bir sırıtışa dönerken, "Dayanamadın değil mi?" dedi. Sıkıntıyla nefes verip, başımı yere eğdim.

Yanıma gelerek, kolunu boynuma sardı ve saçlarımı kokladı. Başımı öptükten sonra kolunu boynumdan çekmeden, beni yürütmeye başladı.

Bir ev içinde olmamıza rağmen büyük olduğu için yatak odasına ulaşmamız zaman almıştı. Beni odaya soktuğunda kolunu omzumdan indirip, elimi sıkıca tuttu. Beni odanın içinde ki başka bir bölüme getirdi. Giyim odasıydı. Baya büyük, görkemli ve sadece siyahla beyazın olduğu bir odaydı.

Elimi bıraktı ve elbisemi göstererek "İndir şunu.!." dedi emir veren sesiyle. Öfkeyle ona döndüm ve "Burda kalmıyorum!" dedim vurgulayarak.

Üzerime gelmeye başladığında ne kadar beynim 'geri git' 'geri git' diye haykırsada inatla dimdik durdum ve yerimden kıpırdamadım.

Elini belime yavaşça sardığında sakindim ama birden kendine çekince, korkmuştum. Bedenimi, bedenine yapıştırdı ve "Bundan sonra gitmene izin vermem!" diye tısladı. Sesi öyle tehlikeli çıkmıştı ki korkumu daha fazla gizleyemedim ve onu su yüzüne çıkardım. Göz bebeklerim titriyordu. Kısa ve kesik nefesler alıyordum. Arkadaşlarım, tek düşüncemdi...

"Be-benden intikam almayacak mısın? Bu-bu kıyafet, alacağın intikam için çok müsait. Hadi yap, ne yapacaksan." dedim, kararı idam olan bir mahkumun kaderini kabullenmesi misali.

Sinirle, hafifçe dudağı kıvrıldı. "İntikam, için henüz erken. Basit bir şey olsun istemiyorum. Daha acı verici olmalı. Sana ne yapacağım konusunda düşüneceğim. Şimdilik rahat ol, ilk önce aptal çetenden başlayacağım. En sona sen..." dediğinde gözlerim irileşmişti.

İtiraz ve korkulu sesimle "Ama herşeyi ben yaptım. Onlar bu işe dokunmadı bile. Lütfen, ne yapacaksan bana yap! Onların bir suçu yok..." dedim.

Yine tehlikeli bir şekilde sırıtarak, "Bakarız... Sözümü dinlediğin sürece onlara zarar vermem. Şimdi değiştir şunu.!." dedi ve birşey dememe izin vermeden odadan çıktı.

Derin bir nefes verip, etrafımı süzdüm. Kadın kıyafetlerinin bulunduğu, küçük bir bölüm vardı. Gidip ordan siyah bir kazak ve siyah bir pantolon seçtim ve hemen giyinmeye başladım. Onu kızdırmamaya çalışacaktım ki çeteme birşey olmasın...

Benim için ayrılan kıyafet bölümünde ayakkabılarda vardı ama zaten bizim depoda beyaz spor ayakkabılarımla değiştirdiğim için ayakkabılara dokunmadım. Elbisemi, yanımda bulunan koltuğun üzerine bırakıp aşağıya indim.

Baekhyun, salonda boydan camın önünde arkası dönük bir şekilde telefonla konuşuyordu. Dinlemek istiyordum ama ben geldiğimde çoktan telefonu kapatmış arkasını dönmüştü. Hala kıyafetlerini değiştirmemişti. Siyah saçları dağılmıştı ve alnını kapatıyordu.

Beyaz gömlek, siyah salaş pantolon ve siyah askeri postalları vardı. Çok yakışıklıydı. Kendimi tutamayıp, "Duş alsana..." dedim şefkatle. Demez olaydım. Yine hınzır hınzır sırıtıyordu. Ellerini cebine koyup, başını biraz öne eğdi ama hala gözleri beni izliyordu.

Gözleri hala bendeyken, "Sende benimle yıkanacaksın." dedi.

🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙

Baekhyun siyah saçlı.

Rose'nin saçları sarı ve beline kadar uzanıyor.

Üzgünüm, dün depremden dolayı yb atamadım.(İstanbul'da yaşıyorum.) Kusuruma bakmayın...

🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙

MONSTER // BaekRoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin