22.Bölüm

1.3K 105 10
                                    

Rose (Chaeyoung)

Kasıklarımda hissettiğim sızıdan yüzüm buruşmuştu. Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum ama bu acıyla uyanmak berbat birşeydi. Yatakta oturur pozisyona geldiğimde, hemen gözlerim saati aradı. Saat, 21.00'du.

Oha o kadar uyumuş muyum ya? Kalkmaya çalışmıştım ama acıyla çığlık atıp, eski halime geri dönmek zorunda kaldım. Canım yanmıştı.

Çığlığımdan sonra içeri bir adet Baekhyun girince, gıcık olmuştum. İki elide cebinde,  beyaz gömlek, siyah pantolon, saçlar dağınık alnını kapatmış kadro tamamdı.

Ağır adımlarla yanıma geldiğinde, sırtımı yatak başlığına yasladım. Yine canım acımıştı ama belli etmemeye çalıştım.

Hiçbir şey demeden, üzerimde ki yorganı açtı. Hızlı açtığı için birden üşüme gelmişti. Beni hemen kucağına aldı ve banyoya götürdü. Korkulu gözlerle ona bakıyordum. Yine birşey mi yapacaktı?

Beni, lavabo tezgahına oturtup yine kollarını etrafıma doladı. Soğuk ifadesiyle, "Tek yıkanır mısın? Yardım edeyim mi?" diye sordu. Hemen başımı iki yana sallayıp, "Ben hallederim." dedim. Sıkıntıyla nefes verip, "Seni yemeyecektim." dedi söylenerek ve banyodan çıkıp, beni yalnız bıraktı.

Yavaşça tezgahtan indiğimde acıyla inledim. Yaramı unutmaya çalışarak soyunmaya başladım. Duş kabinine girip, suyu ayarladım ve hemen duş almaya başladım.

Bornozla, banyodan çıktığımda bornozun kısalığına içimden kızıyordum. Etrafı kontrol ettiğimde o yoktu. Hemen giyinme bölümüne gittim ve kıyafetleri seçtim.

Ortam çok sessizdi ve bu beni geriyordu. Kıyafetleri giymek için bornozun düğümünü çözdüm. Henüz tam üzerimden çıkarmamıştım sadece sağ omuzum açıktaydı. Tam o sırada arkadan iki el belime sarıldı ve beni kendine çekti. Dudaklarını, açık ve ıslak olan omzuma bastırdığında onun Baekhyun olduğunu anlamıştım. Aptal kafam, başka kim olacaktı!

Belimde ki ellerinden, biri açık olan bornozun içine girdiğinde hemen o elini sıkıca bileğinden kavradım. "Lütfen. Bırak, üzerimi giyineyim." dedim yalvarırcasına. Beni dinler mi hiç!

Parmaklarıyla, göbeğimi okşuyordu. Sıkıntıyla nefes verip, bitirmesini bekledim. Yüzünü boynuma gömmüştü. Ordan konuştuğunda gıdıklandığımı hissettim. "Çabuk giyin. Yemek yiyeceksin!" dedi emir verircesine ve beni yalnız bırakıp gitti.

Hemen beyaz boğazlı kazağı giydim. Altına boyfriend bir kot giydikten sonra havluyu saçıma sardım ve yerdeki beyaz ev terliğini giydim. İşlerim bittiğinde, topallayarak aşağıya inmeye başladım.

Mutfağın içinde, bar masası gibi bir yemek masası vardı. Baekhyun, iki elini masanın üzerine koymuş ayakta beni bekliyordu. Masada sadece bir kişilik bir servis vardı ve servisin önünde oturmam için bir sandalye. Mutfak, ve merdivene çok uzaktı. Oraya kadar yürürsem acıdan bayılırım.

Bunu anlayan yufka yürekli katilimiz (!) yanıma gelip, beni kucağına aldı ve masaya kadar götürdü. Sandalyeye yavaşça bıraktıktan sonra kendimi düzelttim. Servise bakıp, aptallığımla "Sen?" diye sordum. Bana, izini hayatım boyunca taşıyacağım acılar veren bu adamı hala önemsiyor olmam sadece benim yapabileceğim bir aptallık...

Gülümsedi ve başını iki yana salladı. Yemeği işaret ettiğinde, ikiletmeden yemeğe koyuldum. Yavaşça yiyordum ve o hala başımdan ayrılmamıştı. Suyumu içerken, "Ailen, Heasbeant(hezbınt) hotelde kalıyordu değil mi Rose?" dediğinde su genizime kaçmıştı ve ben şiddetle öksürmeye başlamıştım.

Öksürmem kısa sürmüştü. Onları nerden bulmuştu? Yerlerini nerden biliyordu? Çeteyle beraber, onları çok iyi gizlemiştik oysa ki. Peki ya 'Rose'? Bana ilk defa oyun ismimle sesleniyordu. Neye şaşırayım ben şimdi?!

"Sen... Nerden?" diye sordum. Gülümsedi. Şu meşhur tehlikeli gülüşüydü bu. Kısa keserek, "Kaçmayı aklından bile geçirme." dedi ve gitti. Kaçmayayım diye elinden geleni yapıyordu. Önce arkadaşlarım sonra hayatım, şimdi de ailem...

🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙

MONSTER // BaekRoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin