Mert'in Kıskançlığı

191 16 4
                                    

Multimedia: Sertab Erener- Olsun

Fotoğraf: Ege

Selamlar. Küçük bir duyurum var. Sadece Yağız'ın ağzından anlatacaktım ama kararımı değiştirdim. Herkesin ağzından yazmaya devam edicem. Sadece bir kişinin ağzından yazmak zor oluyor. Bir de finale yaklaşıyoruz. Az kaldı.
Neyse siz bölümü okumaya başlayın.

Mert

Sabah evden çok erken çıktım. Bu aralar kendimi pek iyi hissetmiyorum. Ceren'in yaşadıkları,sınavlar, dersler derken herşey üst üste geldi. Bir kafede oturmaya gittim. Biraz acıktım. Kahvaltımı ettim sahilde oturmaya karar verdim. Arada tek başıma buralara gelmek beni rahatlatıyor. Kafamı dinliyorum. Az da olsa herşeyden uzak duruyorum. Denizdeki dalgaları izlerken telefonumdaki saate baktım. Öğlen olmuştu. Kayalıkların üstünden kalktım ve biraz yürümeye başladım. Sanırım baya bir yürümüşüm. Hava kararmaya başlamıştı. Bende basketbol sahası aramaya başladım. Küçüklükten beri basketbola hep ilgim vardı. Ama annem babam beni basketbol kursuna yazdırmak yerine fransızca kursuna yazdırmışlardı. Ne kadar saçma değil mi? Ben ne kadar istemesem de beni fransızca öğrenmem için zorlamışlardı. O zamanlar çok üzülmüştüm. Ama şimdi pek takmıyorum.

Gördüğüm basketbol sahasına doğru koşmaya başladım. Bizimkiler oradaydı. Yani her basketbol oynamaya geldiğimde benden beş altı yaş küçük çocuklarla karşılaşırım. Onlarla abi kardeş gibi olduk. Hepsini ayrı ayrı severim. Yerleri bende ayrıdır.

"Deniz bende oynayabilir miyim?"

"Bilmem oynayabilir misin Mert abi?"

"Oğlum kaç defa dedim bu şakayı yapma diye."

"Tamam abi ya her zaman oynayabilirsin?"

"Saol kardeşim hadi topu at bana."

"Al abi."

Deniz, topu attıktan sonra direkt potaya yolladım. Ve evet atabildim. Attıktan sonra Deniz'e göz kırpıp başımı salladım. Yani attığı için ona teşekkür etmiştim kendimce. O da anladı zaten. Biraz daha oynadıktan sonra yorulduğumu ve terlediğimi hissettim. Ataberke'ye, Asrın'a, Deniz'e,  Kayra'ya, Eray'a ve Ozan'a 'görüşürüz' deyip gittim. Saate baktığım 20:47 olduğunu gördüm. Henüz benim için erkendi. Ceren'i özlemiştim. Cerenle Elçin'in evine gideyim dedim. Gidene kadar kulaklığımı çıkarıp Sertab Erener- Olsun şarkısını dinlemeye başladım.

Bir süre sonra eve gelmiştim kulaklığımı cebime koyup kapıyı çaldım. Biraz gülümsemeye çalıştım ama kapı açıldığında karşımda gördüğüm kişiyle gülümsemem soldu. Gülümseme yerine sinirlerim devreye girdi. Gördüğüm kişi bir erkek. Tanımadığım ve yakışıklı bir erkek.

"Birader sen kimsin?" bu soruyu sorduktan sonra çocuk tam cevap verecekken Ceren'in sesini duydum.

"Ege kim gelmiş?" Özlediğim sesini duyunca yumuşasamda hala neler olduğunu çözememiştim.

"Iıı şey Ceren bilmiyorum."

"Ne demek bilmiyorum Ege?" dedi ve kapıda beni gördü.

"Mert, ne işin var senin burada?"
Ben hala şaşkın bir şekilde olanları izlerken Cerenle bu çocuğu yan yana görünce konuşmaya başladım.

"Ne demek ne işim var Ceren? Bu çocuk kim? Niye sizin evinizde? Ceren çabuk söyle."

"Mert, yanlış anladın. Öyle bildiğin gibi değil olaylar."

"Ne bildiğim gibi değil Ceren. Seni özleyip eve geldim karşılaştığım görüntüye bak." Sinirden deli olmuştum her an yumruğumu bu çocuğa geçirebilirdim.

Hacker//TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin