9

1K 65 488
                                    

Sirius arkasına bakmadan çıkmıştı fakat Remus'un ne halde olduğunu
-hele de o kızdan sonra- çok merak ediyordu. Muhtemelen dağınık saçları daha da dağılmış ve kırmızı dudakları iyice şişmişti. Bunu düşünmek ona hiç iyi gelmedi o yüzden o da kafasını dağıtmaya çalıştı.

"Araban nerede Sirius?" Remus'un hafif hırıltılı çıkan sesini duymak Sirius'u etkilemişti ve Sirius bu yüzden derin bir iç çekti.

"Biraz ileride." Bunu ona bakmadan söylemişti çünkü onun dağınık görüntüsüyle dağılacaktı, buna emindi. Remus onun bu hareketine bir şey dememişti fakat yine de sorgulamıştı. Sanki ona ne yapmıştı? İç çekti ve onu takip etti.

Arada bir rüzgar esiyor ve Sirius'un, kızın dağıttığı saçları uçuşuyordu. Remus bu görüntüyü ve ona eşlik eden kokuyu sevdiğini -sırf bu yüzden derin nefesler aldığını- kendisine henüz itiraf edebilecek değildi.

"Araba burada." Sirius arabaya binmeden önce söyledi. Remus herhalde arabanın kapısını bulurdu ki bulmuştu da. Sirius inatla gözlerini ondan kaçırmaktan vazgeçmişti. Gözleri sadece bir an onun yüzünde dolaştı. Fazla sarhoş değildi ve diğer tahminleri kesinlikle gerçekti. Tamamen dağılmış ve buna rağmen etkileyiciliğinden hiçbir şey kaybetmemişti.

"İyi misin?" Sirius ona sorduğunda Remus ufka diktiği gözlerini ona çevirdi.

"Sayılır neden?" Sirius omuz silkti ve ve kendi tarafındaki camı açtı.

"James senin iyi olmadığını söyledi. Bende aşırı sarhoşsun falan sandım." Remus sessizce güldü. Bu gülüş öylesine bir gülüş olabilirdi fakat Sirius bunu öylesine olarak nitelendiremezdi. Çünkü böyle nitelendirecek olursa gülüşün güzelliğine ve kendisinde uyandırdığı hislere hakaret etmiş olacaktı.

"Ben sarhoş olmam. Sadece kendimi pek iyi hissetmedim o kadar." Sirius onun bu denli rahat konuşmasını takdir etti. Kendisi, o biraz daha mükemmel mimiklerle konuşmaya devam ederse pelteye döneceğini biliyordu. Bu yüzden gözlerini ondan çekti ve arabayı çalıştırdı.

Camdan gelen rüzgarla Sirius'un dağınık olan saçları savruluyor ve sinirlerini bozuyordu. Remus için ise bu bir görsel şölendi. Ayrıca Sirius'un sinirli hali görülmeye değerdi. Bu yüzden Sirius her saçlarını yüzünden çektiğinde -bunu yaptıktan sonra savaş kazanmış gibi bir ifadeyle arabayı sürüyordu.- kalbine akan sıcacık hisle istemsizce gülümsüyordu.

"Of yeter artık!" Sirius kendi kendine söylendi. Sinirlenmeye başlıyordu çünkü saçı bir türlü hizaya gelmiyordu. Remus kahkaha attı. Bu Sirius için beklenmedikti bu yüzden kalbini frenlemesi gerekmişti.

"Neye gülüyorsun?" Remus gülmesini zar zor durdurdu.

"Söylenmene tabiki." Sirius gözlerini kısarak baktı.

"Komik değil farkındaysan!" Remus'un elalarına dik dik baktı. Remus ona gülümsediğindeyse gülümsememek için önüne döndü fakat dönmesi ve rüzgarın saçlarını dağıtması bir oldu. Ama Sirius bu sefer düzeltmekle uğraşmayacaktı. Ne kadar düzeltirse düzeltsin yine dağılıyordu. Sirius yine sinirle söyleneceği sıra hiç beklemediği bir şey oldu.

Remus uzanıp saçlarını yüzünden çekip kulağının arkasına sıkıştırdı ve saçlarını düzeltmeye devam etti. Sirius küçük bir an ona döndü ama tek gördüğü Remus'un hafif gülümseyen suratıydı -ve tabiki çok ciddi bir iş yapıyormuşcasına odaklanan bol yeşilli ela gözleri göz ardı edilemezdi.-.

"Öpüştüğün kız saçlarını çok dağıtmış, -Remus, kızın ellerini o uzun buklelerin içinde görünce içini tarifsiz bir kıskançlık sarmıştı.- o yüzden bir türlü düzeltemedin." Remus uzun uzadıya açıkladı.

"Yapmana gerek yoktu." Sirius yutkunduktan hemen sonra söyledi. Demek kumral kızı görmüştü. İstemsizce mutlu oldu.

"Yapmasaydım güzelim saçlarını yolacaktın sinirden." Bunu söylerken dudağından bir kıkırtı kaçmıştı. Sirius dudağını ısırsa da gülümsemesine engel olamadı. Remus onun saçlarını gerçekten beğeniyor muydu? Gerçi beğenmemesi saçma olurdu çünkü inkar edemeyeceği kadar güzel saçları vardı.

"Her an yapabilirdim." Remus hala ellerini onun saçlarından çekmemişti ve belli bir süre sonra Sirius için konuşmak zorlaşmaya başlayacaktı.

"Yumuşa- zavallı saçlarına nasıl kıyabilirsin?" Remus aklından ne denli yumuşak olduklarını geçiriyordu fakat bir an ağzından da kaçıracaktı. Sirius cevap vermedi çünkü konuşabilecek değildi.

Gözlerini amaçsızca Remus'un suratında gezdiriyor ve bundan ufacık bir utanma duymuyordu. Neyse ki Remus da ondan pek farksız değildi. Tek fark Remus'un gözleri, Sirius'un dudaklarını gezmiyordu. Zaten gezecek olsa aynı Sirius gibi o dudakları öpme arzusuyla yanıp tutuşacaktı.

"Bilmem. Çok sinirlenince oluyor öyle." Sirius uzun bir sessizliğin ardından söyledi çünkü onun dudaklarına yapışmak istemiyordu. Remus kesinlikle bağımlılık yapıyordu ve Sirius ona yaklaşmaktan kendini alamıyordu. Madem ondan uzak duramıyordu o da öperdi. Tam yaklaşacağı sırada Remus'un telefonu çaldı ve büyülü an bozuldu.

"Efendim?" Remus şaşkınlıkla durdu. "Nasıl yani? Hastane derken?" Sirius iyi bir şeyler olmadığını biliyordu.
"Tamam ben geliyorum."

"Ne oldu Remus?" Sirius hoşuna gitmeyecek bir şeyler bekliyordu fakat bu kadarı tahminlerinin ötesindeydi.

"Luke hastanedeymiş." Sirius şaşkınca ona baktı fakat sonra hastaneye gitmesi gerektiğini anımsayıp gaza bastı. Hastaneye geldiklerinde aynı anda arabadan indiler. Remus endişeliydi çünkü biz zamanlar kendisini hayata bağlayan kişiydi Lucas. Her ne kadar ona aşık olmasa da onu yok sayabilecek değildi. Remus'un hayatı için Lucas'ın yaptıkları yok sayılamazdı.

Bu yüzden hızlı adımlarla merdivenleri çıkarken tek düşünebildiği Lucasdı. Sonunda onun odasına vardığında hızla içeri girdi ve onu öptü. Sirius da hemen arkasından onu takip ediyordu ve bu öpüşü gördüğünde kalbinde derin bir sızı hissetti. Tabi ki buna bir anlam veremedi. Remus iki defa gördüğü biriydi ve canını bu denli yakmamalıydı. Yine de insan kalbine söz geçiremezdi ve Sirius bunu en acı şekilde deneyimleyecekti.

Sirius bir süre odada sessizce durdu ve Remus'un onunla nasıl ilgilendiğini izledi. Elbette ona tutulmak kumrallığına rağmen çok kolaydı çünkü kişiye kendisini özel hissettiriyordu -gerçi bunu kendisi deneyimlememişti bu yüzden kendi durumunu gönül bu ota da boka da konar diye tanımlayacaktı.-. Sirius iç çekti. Kesinlikle kalbiyle derin kavgalara girişecekti.

"Remus sen burada kalacaksan ben gidiyorum." Remus ona döndü fakat yanıtlamadan Lucas konuştu.

"Evet burada benimle kalacak Sirius." Sinsi kahvelerini Sirius'un grilerine dikti ardından gülümsedi.

"Evet Sirius getirdiğin için çok teşekkürler ama ben burada kalacağım." Sirius kalbindeki ağırlığa anlam veremedi ve istemese de kırgın gözleriyle Remus'a bakıp çıktı. Remus ise şuan Sirius'u ve ona karşı adeta sinsi bir yılan gibi gizlenerek büyüyen sevgisini göz ardı edip Lucas'a döndü. İyileştiğinde onu bırakacaktı fakat her ne kadar Sirius'un ona kırgın bakan grileri aklını çelse de Lucas'ı tek bırakamazdı.

Merhabaaa

Umarım beğenirsiniz

Sizi seviyorum çikolatalı sütlerim 😘❤❤

Argentum (Wolfstar) AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin