Remus malum günden sonra bir daha Sirius'u ne görmüş ne de adını duymuştu ve bu durumdan kesinlikle şikayetçi değildi. Gerçi Sirius'u görecek olsa özlemden burnu sızlayacaktı fakat Remus bunun farkında değildi ve yakın bir zamanda farkedecek değildi.
Sirius ise o günün ardından yalnızca işe gidiyor ve babasına yardım ediyordu. Bu durum babasını şaşkınlığa uğratıyordu fakat Sirius düşüncelerinden anca böyle uzaklaşabildiğinden çalışmaya devam ediyordu.
"Sirius yeter bu kadar çalıştığın hadi git biraz dinlen." Sirius'un bir derdi olduğu barizdi yoksa gece gündüz çalışacak bir çocuk değildi ve bu sebeple babası onun biraz da olsun dinlenmesini istiyordu.
"Yorgun değilim baba." Morarmış gözaltları ve daha da çukurlaşmış yanaklarıyla konuşunca babası söylediklerine kulak asmadı.
"Seni illa kovmam mı gerekiyor? Kalk git beni sinirlendirme." Sirius babasının neden bu kadar sinirlendiğine anlam verememişti.
"Neden bu kadar sinirleniyorsun ki baba? Çalışmamın nesi kötü?" Babası derin bir nefes verdi.
"Süzüldün Sirius! Arada bir aynaya bakıyor musun? Sorunlarını böyle çözemezsin o yüzden kendine eziyet etmeyi bırak." Sirius dolu gözlerle babasına baktı. Ailesi elbette onun biseksüel olduğunu biliyordu fakat daha önce hiçbir ilişkisinden onlara bahsetmemişti.
"Bana problemi söyleyebilirsin Siri. Sana kızacak değilim böyle olman beni üzüyor." Sirius babasına sarıldı. İçinden ağlamak geliyordu fakat şirkette ağlayacak değildi.
"Yoruldum baba." Babasının yorgunluğunun kalbindeki acıdan olduğunu anlaması güç değildi.
"Gel gidelim." Sirius kendisini biraz toparladı. Birlikte aşağıya inerken, Sirius saçlarını yarım bağlamış olduğundan suratını saklamak için başını yere eğdi ve babasının arabasına binene kadar kafasını kaldırmadı.
"Küçükken de böyleydin." Babası dudağında yarım gülümsemeyle söyledi. Sirius babasına döndü.
"Nasıl?"
"Ağlaman geldiğinde hep başını yere eğerdin. Annen görünce üzülmesin diye. Ben yanına geldiğimde de evden çıkmak için bana sarılıp parka gitmek istiyorum diyordun." Babası hatırladığı anılarla gülümsedi. Sirius çok düşünceli bir çocuktu.
"Ama annem anlıyordu değil mi?" Sirius sordu. Babası olumsuzca başını salladı.
"Annene çok iyi rol yapıyordun Siri, o daha anlayamadan ben eve geliyordum. Ama biliyor musun beni hiçbir zaman kandıramazdın." Sirius gülümsedi. Gözleri oynadığı ellerine kaydı. "Ve Sirius, beni hala kandıramıyorsun." Sirius dolu gözlerini saklama gereği duymadı.
"Canım yanıyor baba, bu normal mi?" Babası omuz silkti. Oğlunun üzüntüsünü izlemek onun için zordu.
"Ne için olduğuna bağlı." Sirius sessiz kaldı. "Bir tahminim var ve tahminimde yanılmıyorum değil mi oğlum?" Sirius onu onayladı. Geldikleri kafe -Regulusla geçen gün gelip Remus ile karşılaştığı- ailecek geldikleri kafeydi.
"Sen geç otur bir masaya siparişleri falan ver. Bende geliyorum." Sirius babasının dediğini yaptı zaten hemen sonra babası geldi.
"Şimdi başla bakalım." Sirius babasına herşeyi anlattı. Remus'a olan hislerini zaten çoktan kabullenmişti. Bu durumda babasına anlatmaması için bir sebebi yoktu.
Sirius konuşmasını bitirdiğinde sessizce gözyaşı döküyordu. Babası ona ne dese de içindeki ağırlık gitmeyecekti.
"Ben ne yapacağım baba?" Babası onun yanaklarını kavradı.