Şarkı: Nükleer Başlıklı Kız - Kaç Kere
Medya: Şimay
Defterime kalemi değdirirken sayfaların esiri olan ruhum bir bir anlatıyordu geçmişini. Her bir sararmış satır, kalbimin ilacı iken beynime konan çığlıklarım bedenimin harabetiydi.
Yalanlar...
Yalanlar....
Ve yine yalanlar...
Şu koskoca dünyada güvenecek son dalım da kırıldı.
Önce annem,
Astı kendini.
Beni hapsettiği odadan yurda bağışladı.
Sonra kardeşim dediğim insan,
Yalanlarıyla beni kendisine bağladı.
Ve şimdi buradayım
Nar taneleriyle bezeli kanlı ruhumla bir olup kusmaya geldim.
"Derin müşteri geldi. Bırak şu defteri." Serhat abinin sesiyle kalemi bırakıp gözlerimi kurulayarak ani bir refleksle kalkıp düşmek üzereyken tezgaha tutundum.
"İyi hissetmiyorsan ben ilgileneyim. Yüzünü yıka da kendine gel." Serhat abinin mesafeli fakat, şefkatli sesi beni kendime getirirken elimi çekip "Ben hallederim," dedim. Bir şey söylemesine izin vermeden masaya geçen müşteriye diktim gözlerimi.
Okyanus arkadaşlarıyla kanepeye yerleşirken derin bir nefes alıp hâlâ bana bakmakta olan Serhat abiye tereddütle diktim gözlerimi.
"Ben yüzümü yıkayayım abi," diyerek tezgahın arkasından çıktım. Kimseyle karşılaşmak, konuşmak istemeyişim psikolojimin alt üst olmasına sebep olsa da, buna olan mecburiyetim beni özgür kılıyordu.
Serhat abi başını sallarken yanından geçtim. Adımı duyduğumda Şimay'ın arkamdan koşmasını umursamadan kendimi tuvalete atıp bir kabine kilitledim.
"Derin konuşabilir miyiz?" Kapıyı tıklattığında burnumu çekip klozeti kapattım. Kapağın üzerine narin cüssemle otururken başımı ellerimin arasına alıp konuştum "Dünle alakalıysa istemiyorum."
"Dünle alakalı değil. Sadece Okyanus'tan uzak durmanı söyleyecektim. O pek iyi birisi değildir. Seni incitebilir."
Söylediği şeylerle kafamı kaldırıp çatık kaşlarımla kapıya baktım. Aklımdan binbir düşünce geçerken ilk aklıma yatanı kararlaştırıp bir soru yönelttim.
"Okyanus'u nereden tanıyorsun?"
"Onu eskiden beri tanıyorum. Lisede ona aşıktım. Bir geçmişimiz var. Yani demem o ki, ondan uzak dur küçük sıçan." Sinirle tısladıktan sonra uzaklaştığını ve kapıyı gürültüyle çarptığını duydum.
Kalbim mümkünmüş gibi daha çok ayrılırken parçalarına, burnumun sızlayan direğini ovuşturup kafamı iki yana salladım. Ellerimi kulaklarıma kapatıp gözlerimi sıktığımda dudağımı dişleyerek çığlıklarımın tuvalete karışmasına engel oldum.
Neden hep darbeleri yiyen taraf ben oluyordum?
Neden her seferinde ölmekle yaşamak arasında gidip gelen taraf ben oluyordum?
Neden hep yalanlarla hayatı cehennemden farksız hâle dönen ben oluyordum?
"Üzülmek yok. Güçlüsün. Güçlü olacaksın. Olmak zorundasın. Artık zayıflığa yer yok."
Kendi kendime mırıldanarak kabini terk ettiğimde geldiklerini fark etmediğim birkaç kızı gülüşürken ve makyajlarını tazelerken buldum.
Aynaya döndüğümde göz kalemim rimelle birlikte akmış, rujum dudaklarımdan kayıp gitmişti. Yüzümü temizledikten sonra peçetelikten aldığım kağıt havluyla kurulayıp kenarıda duran çöpe attım.
Tuvaletten çıkarak barın içine doğru yavaş ama kendinden emin adımlarla yürürken iki yanımda ellerimi sıkarak başımı dimdik kaldırdım.
Şu saatten sonra kimse beni ezemeyecek, hiç kimse dağılan psikolojimle oynayamayacaktı.
Okyanus'tan uzak durmam gerekiyorsa duracak, en yakın zamanda kardeşim dediğim insanlardan uzaklaşarak yeni bir evle beraber iş de bakacaktım.
Kısacası, yeni bir hayata yeni bir ben olarak başlayacaktım. Elimden gelenin tek tesellisi buydu ve ben, o teselliden gelecek umuda muhtaçtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhu Yaralı Kız (Tamamlandı.)
Novela Juvenil"Geçmişinle yüzleşemezsen geleceği harcarsın." Onun hikâyesi annesinin katili olarak suçlanmasıyla başladı. Gözlerini açar açmaz zanlı ilan edilen bu bebek, büyüdükçe ona uzatılan her ele içindeki kalbi kırık çocuğun karanlık yüzüyle karşılık verdi...