8. Bölüm: Acı

316 29 0
                                    

Şarkı: Nickelback - How You Remind Me

Arabayı hız kurallarına dikkat ederek sürerken kemerini takmasıyla ben de aynı şeyi yaptım. Yola çıkalı beş dakika olmasına rağmen, bana uzun zaman geçmiş gibi geliyordu.

Yutkunarak kucağımda oynadığım parmaklarımdan kaldırdığım başımı ona çevirdim. Yüzünü incelediğimde kasları gergin, gözleri dikkatle yola bakıyordu. Direksiyonu kırıp arabayı sağdan herhangi bir yola soktuğunda ana caddede yerimizi almıştık.

"Bir şey söyleyeceğim," dedim kendime güvenmeye çalışarak. Kalbim utanç ve heyecan arasında çarpışırken başını sallayarak "Çekinmene gerek yok," diye fısıldadı.

"Ya tabii," dedim kendime engel olamayarak. Defterine baktığım için beni neredeyse dövecek duruma gelen bu adamdan kormam normal değil de neydi?

"Kadınlara fiziksel olarak asla zarar vermem," dediğinde kaşlarımı çatarak kollarımı kavuşturdum. Fiziksel olarak vermemeyi söylese de, ruhsal olarak bir şey dememesi rahatlamamı engelliyordu.

"İkinci kez sana borçlandım. Birincisi hayatımı kurtardın ve ikincisi, beni mezardaki güvenliğin elinden aldın."

Başımı diğer tarafa çevirip alnımın sağ yanını cama yasladığımda gülüp sola saptı. Elini başımda hissettiğimde tedirgin olarak "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Eline bir tane vurduğumda tekrar gülüp "Çocuk gibisin. Büyümemiş, masum bir bebekten farkın yok. Ne yaşadın bilmiyorum ama, intihar etmeye gücünün yetmediğine eminim," dedi.

"Ne?" diyerek kafamı kaldırıp gözlerimi şaşkınca açıp dik dik suratına baktığımda trafikten dolayı arabayı durdurdu. Gözlerini gözlerime diktiğinde bakışlarındaki şefkat içimi tuhaf hislerle doldurdu.

Umut, umutsuzluk, acı, öfke, mutluluk ve daha fazlası ruhumu esir  alıp kalbime hayal olurken zorlukla yutkunup bakışlarımı kaçırdım.

"İntihardan korkanlar intihar eder. Ben korkmuyorum. Bu yüzden de ölmeyi değil yaşamayı seçiyorum. Sen ölmeyi de yaşamayı da başaramıyorsun. Ben de deniyorum ama pek yapabildiğim söylenemez."

Sakin sesi acıyla dolarken ona baktım. Dolan gözlerini elinin tersiyle silip önüne döndüğünde merhametle tebessüm edip elimi koluna koydum.

Kolunu silkerek elimi kendisinden uzaklaştırıp "Dokunma," diye fısıldadığında trafik harekete geçti. Arabayı yeniden sürmeye başladığında "Bir kahve içmeyi teklif edebilir miyim? Borcumu ödemek isterim," dedim hâlâ şaşkın vaziyetteyken.

"İlk gördüğümüz kafede dururuz," diyerek yanıtladığında ses tonu sakinliğe kucak açmıştı. Ne ya da neler yaşadığını bilmesem de, tahmin etmeye çalışıyordum. Belki o da ailesini kaybetmişti. Ya da daha kötüsüydü. Gözlerinin önünde ailesi öldürülmüş olabilir miydi?

Nereden bilebilirdim ki, tahminlerimin daha berbat bir şekilde yanlış çıkacağını?

Ruhu Yaralı Kız (Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin