•düzenlendi, öncekini okuyanların tekrar okuması önerilir.
dört ● ❝buldum seni, kardeşim.❞
Rüzgâr, sanki yaşanan tüm acıları şimdi çıkarmak istiyormuş gibi şiddetliydi.
Tek tük ağaçların olduğu bu yerde, bir canlı belirtisi bile görünmüyordu. Ne kuşların sabah ve gece ötüşü ne de bir ceylanın kendi yemeğini bulduğunda çıkardığı o tiz ve sessiz ses.
Hiçbir şey yoktu.
Tabii, ortada durmuş olan ve elinde iki değnek ile birkaç söz mırıldanan genç adam'ı saymazsanız, hiçbir şey.
Regulus, iki asasını da ilerideki ağaca doğrultmuştu. Ağzının kenarından birkaç söz mırıldanıyordu fakat hiçbir şey olmuyordu. Bu da sinirini bozmaya yetiyordu.
İki asa ile büyü yapmaya çalışıyordu —bunun her ne kadar imkansıza yakın olduğunu bilse bile. Sadece üst derecedeki büyücüler iki asa kullanırdı ve Regulus biliyordu ki, Voldemort bile iki asa kullanmazken kendisinin kullanması mucize olurdu.
Kendi asası ona itaat ediyordu, her dediği büyülü sözde elinden başlayarak vücuduna geçen o sihri hissedebiliyordu. Ancak Clark'ın asası ona itaat etmek için fazla inatçıydı, her ne kadar bir düello denemese de Regulus, Clark'ı alt etmişti ve asanın ona itaat etmesi gerekiyordu.
"Wingardium Leviosa," diye mırıldandı tekrardan. Kendi asasından küçük bir kıvılcım çıkarken diğer asa yine hiçbir belirti göstermemişti.
"Ah, hadi ama." diye homurdandı. Clark ve Olivia'nın onu Sihir Bakanlığı'na şikayet ettiğini elbette biliyordu, şimdi hem onlar hem de Ölüm yiyenler tarafından aranacaktı ve bu da hiç iyiye işaret değildi.
O yüzden de iki asa kullanabileceğini düşünmüştü. Eğer iki tarafta kendini arayacaksa, o zaman daha güçlü olması gerekirdi. Ancak düşündüğü gibi gitmediği açıktı ve artık yorulduğunu hissediyordu.
Ayaklarının üzerine çökerken, iki asayı kenara bıraktı. Tek başına daha ne kadar gidebileceğini bilmiyordu, şimdi dört gündür kimseyle konuşmamıştı ve bu bile delirme noktasına gelmesine neden oluyordu.
"Hey," dedi, yanındaki asaya doğru zorla gülümseyerek. Ölüm Yiyen olduğundan beri gülümsemeyi unutmuş gibi hissediyordu. Sadece dudakları iki kenara doğru kıvrılıyor ve öylece asılı kalıyorlardı. Regulus, bunun bir ara dudakları için intihar olduğunu bile düşünmüştü. O dudak kenarları aşağıya indiğinde, önceden içten olan gülümsemesi de ruhunu feda etmişti.
"Bence seninle anlaşacağız. Buna inanıyorum. O yüzden, benim için işi biraz kolaylaştırsan olmaz mı?" İşaret parmağı ile baş parmağı arasında küçük bir boşluk bırakırken, başını yana eğerek dudağını büktü.
"Bak, eğer bana itaat edersen affedilmez lanetten deneyeceğiz, söz veriyorum."
Regulus, bunun tehlikeli olduğunu biliyordu. Eğer Sihir Bakanlığı'na bağlı bir asa'da affedilmez lanet uygularsa olduğu yerde yakalanma riski çok yüksekti. Tabii, üzerinde izleme büyülerinin olduğunu da biliyordu ancak kendi asası ile yaptığı büyüyle Clark'ın asasını da artık saptanamaz hâle getirdiğini umuyordu. Ancak şu anda, bu durumları taktığı söylenemezdi. Laneti uyguladığı anda başka bir yere cisimlenebilir ve ortadan tekrardan yok olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
partis temporus ℘ regulus arcturus black.
FanfictionKader ağları vücudunu sararken, nefes almayı denemesi güç bile değildi. Sadece tek bir dokunuş. Kurtulan bir hayat ve kendini feda eden bir can. ❝Özür dilerim, abi. Sen haklıydın.❞ •270919 ...