yirmi bir ● ❝can yakan ve düşündüren mektup❞
"Yazmayı bitirmeyi planlıyor musun yoksa ayakta durduğum onca dakika için sana lanetlerimi tattırmamı mı istiyorsun?"
"Karnında et yiyen kurtlardan olduğunu da zannetmiyorum," diye mırıldandı, gözlerini yukarıya doğru -kendisi eğilmiş bir durumdaydı- çevirirken. "O zaman niye bu kadar sabırsızsın?"
"Ne yazdığını bile söylemediğin için olabilir mi?" Yanında duran Anora'nın kaşları yavaşça çatıldı. "Sahi, kime yazıyorsun? Bir ara destan yazdığını bile düşündüm ama, şey... sende yazar ışığı ne yazık ki yok."
Regulus, başını yana yatırarak gözlerini devirdi. "Bu seni hiç ilgilendirmiyor nedense, Evers."
"Eğer benim kartalım Aloeus ile mektubu göndereceksen, evet, ilgilendiriyor." Anora başını salladı. "Arnavutluk'a gitmemiz gerekiyor ancak sen hâlâ mektup yazıyorsun!"
"Arnavutluk hiçbir yere gitmiyor," Regulus, monoton bir sesle konuşurken, tüy kalemiyle beraber mektuba imzasını da atarak yazısını bitirdi. "Biraz rahat ol."
"Oh, doğru ya," Anora alayla konuşurken, kaşlarını kaldırdı ve abartı bir ses tonu ile devam etti. "Sonuçta peşimde Ölüm Yiyenler veya Bakanlık yok. Hatta —biliyor musun? Tatil'e çıkmalıyız; Miami, Hawaii ya da Karayip... Büyücüler oldukça iyi karşılanıyor oralarda."
"Eğer tatil'e çıksaydım, seninle beraber olmazdım." dedi Regulus, mektubu katlayarak küçük bir ip ile bağlarken. Mektubu Anora'ya doğru uzattı. "Şunu Aloeus'un pençesine bağla. Ben ona nereye gideceğini söylerim."
"Karşında hizmetçin olduğunu zannetmiyorum." diye mırıldandı Anora, keyfi bir anda yerine gelmiş gibiydi. "Git ve Aloeus'un pençesine sen bağla. Nereye götüreceğini de o sırada söylersin."
"Beraber çalışacağımızı söyleyen sendin!" Regulus sinirle tıslarken, kenarda, kayanın üzerinde bir fare yakalayarak yiyen Aloeus'a baktı. "Neden şu anda oyunbozanlık yapıyorsun ki?"
"Ah, ben öyle bir şey yapmıyorum." Anora başını iki yana sallarken, sırıttı. "Sadece, insanların doğal olarak kendi işlerini kendisi halletmeli diyorum."
Regulus, ters bakışlarını Anora'ya yollarken, Aloeus'a döndü ve olduğu yerde doğrulurken duraksadı.
Bu kartal neden bu kadar büyük olmak zorunda ki?
"Tabii ki de bunu yapabilirim," diye alayla homurdandı, nefesinin altından. Kendisine kaşlarını kaldırarak bakan Anora'ya dönmemek için büyük bir gayret gösterdi. "Sadece bir kartal, olmazsa öldürürüm."
"Eğer öldürürsen, kaybedilen can sayısı bir değil iki olur, Black." Anora, alayla yanıt verdi.
"Aslında doğru diyorsun," Regulus, başıyla Anora'yı onayladı. "Kartal'ı öldürdükten sonra seni de öldürürsem iki fazlalıktan kurtulmuş oluruz."
"Kapa o lanet çeneni, Black."
Regulus, keyifle kartal'a bakmaya başlarken, yavaş adımlarla Aloeus'a yaklaşmaya başladı. Farenin kalan kemiklerini didikliyor, yanlara doğru akan kanı taştan içmeye çalışıyordu.
"Aptal kartal," dedi, gözlerini devirirken. Ancak daha sonra tekrar gülümseyerek, kartal'ın önünde dikilmesi çok hızlı olmuştu.
"Selam, Aloeus." dedi, başını yana eğip dişlerini göstererek sırıtırken. Aloeus, yemeğinin bittiğinden rahatsız olarak başını iki yana sallayınca, Regulus geri adım atmamak için zor durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
partis temporus ℘ regulus arcturus black.
FanfictionKader ağları vücudunu sararken, nefes almayı denemesi güç bile değildi. Sadece tek bir dokunuş. Kurtulan bir hayat ve kendini feda eden bir can. ❝Özür dilerim, abi. Sen haklıydın.❞ •270919 ...