Kafamı nereye çevirsem bir kötülükle çarpışıyorum, suratıma her defasında daha sert bir tokat çarpıyor. Nereye baksam, hangi sevgime yönelsem kendimi yalnızlıkla savaşırken buluyorum. Yalnızlıkla savaşmak çok zor, yalnızlığı yenebilecek gücü hiçbir sevgimde bulamıyorum. Benim hiçbir sevgim, yalnızlığımı yenecek güçte değil. Ben yalnızlığımın en uç noktasında oturdum, Ilgaz' ı izliyorum, yapabileceklerinin farkındalığı ile kulağımda çınlayan sesini dinliyorum.
Söyledikleri karşısında yalnızca susmayı tercih ederken gözlerimden akan yaşların acısı ile alt dudağımı ısırdım, bir şey söyleyemeden gözlerinin içine bakarken ilk defa birinin bana acımasını bekledim.
Ben ilk defa güçsüzlükle savaşırken bulmadım kendimi, o güçsüzlüğe yenilirken buldum. Ayağa kalmak istedim, kendimi duvarla bakışırken buldum. Öylece durdum, öylece bekledim, öylece yaşadım sanki.
"Beni anladın değil mi Rima? " Eğildi ve elimi tutup kalkmam için bana destek oldu. Ayağa kalktığımda kafamı ağır bir şekilde salladım, "Anladım. "
"Güzel. " Elimi bıraktı ve geriye doğru iki adım attı, "Anlaman baya güzel. "
Kafamı yine aşağı yukarı salladım, diyecek hiçbir şeyim yokken dişlerimi sıktım ve ağlamamak için kendimi zorladım. Ilgaz arkasını döndüğünde gözlerimden yaşlar benden izin almadan dökülmeye başladı ve Ilgaz çıkmadan ben iç çekerek ağlamaya başladım. Olduğum yerde diz çöktüğümde Ilgaz kapıdan çıkmadan omzunun üzerinden bana baktı ve biz Onunla göz göze geldik. "Ben çok çaresizim, " diyerek avuçlarımı açtım ve dizlerime koydum, "İlk defa böyle oldum Ilgaz ben, bilmiyor musun beni? Nasıl böyle şeyler söylersin? "
Canımın içinde, ruhuma batan kırıklıklar ile Ilgaz bana döndü ve benim karşımda diz çöktü, "Rima bunu senin için istiyorum. Anlamıyor musun, Özge öldüyse biz Onlarla düşmanız. Onlardan biriyle olamazsın. " Yutkundu, "Üzgünüm benden başkasıyla olmana da izin vermem zaten. "
"Neden? " diyerek burnumu çektim, "Bana verdiğin değer bu mu? "
Elini kaldırdı ve yüzüme dökülen saçı kulağımın arkasına sakladı, bunu Çamer yaptığında huzurla dolardım. "Sana verdiğim değeri sorgulama. "
"Sorgulatma o zaman. " Bağırdım ve ayağa kalktım, "Bana verdiğin değeri sorgulatma, hatta mümkünse sen bana değer verme. "
Ilgaz ayağa kalktığında Ondan yine korktuğumu hissettim ve geriye doğru adımladım. "Rima saçmalıyorsun. "
"Sen saçmalıyorsun asıl, " diyerek Onu konuşturtmadım, "değer verdiklerine zarar vermek dışında bir şey yapmıyorsun, değer verdiklerinin canını acıtıyorsun Ilgaz. "
Ilgaz kafasını iki yana salladı ve "Sen ne zaman sana zarar verdiğimi hissettin? " diye sordu, "Ben sana ne zaman zarar verdim? "
"Hep, sen bana sürekli zarar veriyorsun. "
"Sürekli? "
Acıyla ışığı yaktım, Onu daha net gördüğümde gözlerinin kızardığını ve yaşlanığını gördüm. Ilgaz ağlamış gibiydi, Onu ben mi ağlatmıştım? "Sürekli tabi ya, sürekli. Ben ne zaman toparlanmak istesem beni itiyorsun, ayağıma takılan taş oluyorsun Ilgaz. Sen benim dostum değil misin? Senin benim elimden tutman gerekmez mi? Sen niye benim yüküm oluyorsun ki? "
"Yük mü? Ben sana yük müyüm? "
Sinirle güldüm ve bağırdım. "Yüksün tabi! " Gözümü bir anlığına kapattım ve gözyaşlarımı serbest bırakıp yine açtım. "Ben bu itirafı duymadan önce biliyordum ama bir şekilde kendimi kandırabiliyordum, bir şekilde Sude' nin yüzüne bakacak gücü buluyordum kendimde. Ben şimdi Onun yüzüne nasıl bakacağım? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL BATAKLIK- GÜNAHKAR
Teen FictionBir kadın, bir adamın gözlerinde kutsal olabilirdi. Adam kutsal bulduğu kadının bataklık olduğunu bilerek batmaya gidebilir, hatta sevgisi uğruna ölebilirdi. Bir adam bir kadını çok severek birlikte olursa güzel anılar biriktirir lakin kadın batakl...