Jungkook koşmaktan nefes nefese kalmıştı, düşmemek için yere bakarak koşuyordu uzun süredir bu sebeple eve neredeyse vardığını fark etmemişti. Çimleri eze eze geçtiği yolda, adımlarını biraz yavaşlatarak kafasını kaldırdığı vakit büyük ve bembeyaz malikaneyi görmüştü.
Görmüştü görmesine ama , önündeki odun parçasını görmemiş ; bir anda yüz üstü yeri boylamıştı.
"Hay sıçayım!" Oflayarak ellerini yere koydu ve destek alarak kendini sırt üstü çevirdi. Koşmaktan deli gibi sızlayan bacakları şu an hareketsiz dursalar da hâlâ zonkluyorlardı ve kalp atışlarını kulaklarında duyuyordu. Kendisini bu kadar zorlamasının sebebi ise, bir vampirden kaçıyor oluşuydu.
Aslında kaçmıyordu, Jimin onun öyle sanmasına izin vermişti. Zaten Jungkook ne kadar hızlı koşarsa koşsun saniyeler içinde onu yakalayabilirdi. Yine de onun yanından mümkün oldukça çabuk ayrılmaya çalıştığından son hız koşmuştu eve doğru. Bir de psikolojik olarak kendini rahatlatıyordu kaçtığına inanarak.
Jimin'in sorusuna sana ne diye abes bir cevap verip hızla oradan ayrılmıştı. Hiç havalı olmasa da öyle olduğunu umduğu yürüyüşünü ise gözden kaybolduğu an koşmaya çevirmiş.. Ve şimdi buradaydı.
Kendinden utanıyordu, en azından cevap vermek zorunda değilim ya da direkt ters bir şey söyleyebilirdi. Ya da gitmem gerek, çocuk gibi sana ne diyip kaçmak da nesiydi?
Sen zaten çocuksun Jungkook.
Jimin'in sesi kulaklarından yankılanınca iç sesine beddualar ederek ofladı.
"Gerçekten aptalsın Jeon Jungkook.." diye mırıldandı kendi kendine ve ter içinde kalmış saç diplerine ellerini geçirdi. Bir de şu halde aile yemeğine katılacaktı, babası ve Valeria belki gelmişlerdi bile ama Jungkook ortada yoktu. Olabilecekleri düşünerek yüzünü elleriyle örtüp ağlamaklı sesler çıkarmaya başladı. Çimlerde yatarak kendi kendine sızlanmanın hiç kimseye bir faydası yoktu ama, sızlanmak istiyordu.
"Bu halde mi gideceksiniz aile yemeğine?"
Ve Jungkook'un kaçtığı ses işte kolayca bulmuştu onu.
Ellerini yüzünden çekmedi, hatta gözlerini iyice kapattı. Böyle utandığını göremezdi hem. "Evet böyle gideceğim. Gidiyorum hatta."
Jimin sahte bir şekilde kaşlarını kaldırıp dudaklarını gererek bilmiş bir şekilde gülümsedi. "Görüyorum." Göğsünde birleştirdiği kollarını çözüp yerde hâlâ uzanmaya devam eden Jungkook'u işaret etti. "Gidiyorsunuz gerçekten."
"Benimle dalga geçmeyi keser misiniz? Zaten sizin yüzünüzden bu haldeyim."
"Bir vampirden kaçabileceğinizi düşünmeniz benim hatam mı? Ben öyle sanmanıza izin verdim hatta." Diyerek omuz silkti ve rahat bir şekilde Jungkook'un yanına çöktü. "Gömleğiniz rezalet görünüyor."
"Teşekkür ederim tam da bunu duymaya ihtiyacım vardı sahiden."
"Kendiminkini verebilirim istersen?"
Jimin gene siz ekini bırakmıştı. Jungkook karnında garip bir karıncalanma hissediyordu Jimin ne zaman sen diye hitap etse. Pembeleşen yanaklarını gizlemek için bir çaba harcamayarak kafasını kaldırdı, gizleyemeceğini biliyordu boşuna iyice kendini rezil etmeye gerek yoktu.
Jimin'in dudak kıvrımları hafifçe yukarı kalktı.
"Fazladan gömleğiniz mi var?"
"Hayır üstümdekini vereceğim, sizinkiyle eve giderim sonra değiştiririm. Benimki temiz, biliyorsunuz böyle kısa mesafeleri koşmak beni çok yormuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fireonwater°jikook
Fanficvampires¡werewolves¡witches 1830/Moskova Gözlerimi açtığımda ellerimde senin soğuk kanın vardı; biraz da kendi sıcak kanımdan damladı üstüne. Kırmızıyla mavi avuç içimde karışmışlardı birbirlerine. Ve şimdi, bu ellerle tüm şehri yakacağım. Kırmızıyl...