y/n: şuna bir açıklık getireyim, kimsenin garipseyeceğini düşünmemiştim ama sizli hitap şeklini garipseyen çok fazla okur var. Hikaye 1800'lerde geçiyor ve bu dönemde Rusya'da soylu kesim,zenginlerde karı-koca arasında bile sizli hitap şekli kullanılıyordu. Jungkook'un Jimin'e siz diye hitap etmesi bu yüzden, ve daha hoş oluyor bence
bölüm sonunda notumu okumadan geçmeyinn , iyi okumalar
+++
Chanyeol, Moskova'nın hareketli caddelerinden birindeydi. Baekhyun'un verdiği adrese oldukça yaklaşmıştı, ve burası neredeyse yerli halkın hafta sonları alışveriş yaptığı pasajlardan birine birkaç metre uzaktı. Satıcılar yürüdüğü kaldırımdan başlıyordu katta. Sincap, tavşan ve geyik postu gibi hayvan kürkleriyle dolu tezgahlarda şöyle bir gözlerini gezdirdi Chanyeol, baktığını gördükleri an zengin giyiminden dolayı satıcılar ilgisini çekmeye çalışmaya başlamışlardı ama onun derdi kürkler değildi. Jungkook'u bu kadar göz önünde bir yere koymanın ne kadar zekice ama bir o kadar da riskli olduğunu düşünüyordu.
"Çulluklar 680 ruble!"
Chanyeol arkasından gelen tüccarın sesiyle kafasını çevirdi, bu noktadan sonra Baekhyun'un tarif ettiği binayı daha doğrusu kiliseyi birilerine sorması gerekiyordu. Tüccarın tezgahına yaklaşarak postlarda gözlerini gezdirdi.
"Avrupa menşeli, kızıl geyik derisi var efendim. Senenin en kaliteli avı!"
"Buraya en yakın kiliseye nasıl gidebilirim?"
Satıcı zengin olduğu giyiminden de epey belli olan Chanyeol'un kürklerle ilgilenmemesine biraz üzülse de oturduğu yerden doğrularak eliyle sokağın bitişini işaret etti. "Dümdüz gidin, ilk gördüğünüz sağa girin sokağın sonunda göreceksiniz. Ama o kilise artık ibadete açık değil efendim."
"Neden?"
"İçerisinde kötü ruhların dolaştığına inanılıyor, orada vaftiz edilen her bebek öldü. Rahip bir anda intihar etti."
Chanyeol'un tek kaşı hafifçe havaya kalktı.
"Teşekkür ederim."
Park Chanyeol böylece doğru yere gidiyor olduğunu kesinleştirmişti. Jungkook'u oraya yerleştirecekleri için içeriyi kara büyüyle doldurarak insanları oradan çıkarmışlardı, göz önünde küçük bir kiliseye yerleştirerek de en akıla gelmeyecek yere koymuş oluyorlardı. Meclisi bu güne kadar ne kadar hafife aldıklarını düşündü Chanyeol, bu senelerdir herkesten gizlenmişti ve onlar daha yeni yeni bir şeylerin farkına varıyorlardı. Rose'nin ölümünden sonra güç Irene'e geçmişti, ama Irene öldüğünde güç kimseye geçmemiş adeta ortadan kaybolmuştu. Tüm aile buna senelerini vermişti, neler olduğunu öğrenebilmek için danışmasını cadı gezmediği yer kalmamıştı ama en sonunda doğanın gücü geri aldığına karar vermişlerdi. Ama şimdi , Jeon Jungkook ortaya çıkmış ve doğaüstülerin hepsine meydan okurcasına üç ırkın meleziydi. Bu güç ona nasıl geçmişti, bu nasıl mümkün olabilmişti tamamen belirsizdi.
Satıcının tarif ettiği şekilde, kilisinenin önüne geldiğinde etrafı kolaçan etti. Görünürde kimse yoktu, ama kilisenin kapısı kapalıydı ve mühürlenmişti. Kapıyı kırarak gereksiz ses ve toz uçuşmasıyla uğraşmaya niyeti yoktu, yerdeki cam parçalarından kırık bir cam olduğu yeterince açıktı zaten. Kilisenin arkasını dolanıp tahmin ettiği gibi kırılmış pencerelerden birinden içeri girdi. İçeri ayaklarını bastığı an toz havaya kalktı, yürüdükçe ahşap tabandan gıcırtılar çıkıyordu. Zaten pek gösterişli bir kilise değildi, ama bakımsız kalınca epey kötü hale gelmiş gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fireonwater°jikook
Fiksi Penggemarvampires¡werewolves¡witches 1830/Moskova Gözlerimi açtığımda ellerimde senin soğuk kanın vardı; biraz da kendi sıcak kanımdan damladı üstüne. Kırmızıyla mavi avuç içimde karışmışlardı birbirlerine. Ve şimdi, bu ellerle tüm şehri yakacağım. Kırmızıyl...