12| Sen kimin tarafındasın?

3.1K 402 139
                                    

y/n: Geçiş bölümü, umarım sıkılmazsınız okurken. İyi Okumalar.

+++

"Dönüşmemi istiyorlar. Meclis onaylamadığı için annem hâlâ çekimser ama karar bende aslında. Eninde sonunda kabul etmem gerekecek."

Jungkook oflayarak kafasını önündeki eski kitaba dayadı. Avuç içine kolaylıkla sığabilecek büyüklükteki peri ise kollarını önünde kavuşturmuş, tam karşısındaki ince kitap yığınının üstünde oturuyordu.

"Dönüşümünü kontrol altında tutabilir misin peki, bunu düşündün mü? Alfa varisisin sonuçta."

Jungkook alayla güldü, alfa varisi. Sözde öyleydi, bazen üvey olduğunu bile düşünüyordu Jungkook. Babası ona varis gözüyle bakmıyordu ki, Jungkook koftiydi. Sürünün başına geçmesi söz konusu dahi olamazdı, Valeria ile evlenecek Moskova'da barışı sağlayacaktı. Onun görevi sadece temsildi.

"Öyle bir şey yok." dedi netçe. En emin olduğu şey buydu, sürünün başına geçmek gibi bir hırsı da olmamıştı gerçi hiçbir zaman. Bu yüzden çok rahatsız hissetmiyordu, alamayacağını düşündüğü bir sorumluluktu bu. Ya da kendini böyle kandırıyordu, çünkü ona söylenenlerdi aynen kendi kendine tekrar ettikleri.

Yeri anlamayarak kaşlarını çattı.
"O ne demek şimdi?"

"Sürünün başına Valeria'yı yani nişanlandığım kurdu varis yapacak. Valeria güçlü ve çocukluğundan itibaren babamın himayesi altında yetiştirildi." Masaya dayadığı kollarını iki yana açıp bariz bir şeyden bahsedermiş gibi kaşlarını hava kaldırdı. "Benden daha uygun yani."

Yeri'nin yüzü iyice asıldı buna karşılık. Elbette Oblinskiy sürüsünün alfalığı hakkı Jungkook'un olmalıydı, neden hiçbir direnç göstermediğini merak etmişti.
"Çok saçma. Senin çıkarın ne o zaman?"

"Çıkarım olduğunu kim söyledi? Moskova'da barışı sağlayacağım, şehrim için yapıyorum bunu. Kişisel bir şey değil."

"Aman ne kadar güzel." Yeri alayla mırıldanıp kollarını önünde bağladı.

Bir haftadır her gün arşive iner olmuştu artık Jungkook. Bu sarışın perinin neyin nesi olduğunu hâlâ bilmese de, konuşabileceği tek kişiydi. Aradan siz eki de kalkmıştı , galiba arkadaş olmuşlardı. Jungkook ona güvenmemesi gerekiyor gibi hissetse de çevresindeki kimseyi tanımadığı ve dış dünyadan bağımsız olduğu için bir nevi kendi özel günlüğü gibiydi. Nasıl olsa anlattığı hiçbir şey Yeri'yi uzaktan yakından ilgilendirmiyordu, Moskova klanları isterlerse birbirlerini öldürsünler ; Yeri bir periydi ve bu hiç umrunda değildi muhtemelen. Onun problemi değildi çünkü. Bu da kendini daha rahat hissetmesini sağlıyordu.

"Moskova'da bütün klanlar arası barış sağlanabileceğine inanacak kadar saf mısın gerçekten? En fazla on sene tutacaklar sözlerini. Ve Parklar Moskova'da, dediğine göre onların da amacı bir vampir klanı kurmak. Barış mümkün mü sence?"

Jungkook , Park ismi geçtiği an elleri terliyormuş gibi hissetti. Jimin'i bir haftadır görmüyordu, ona karşı hislerinin neyin nesi olduğunu Yeri'ye anlatıp anlatmama konusunda da kararsızdı. Birisine anlatmak istiyordu, ama Yeri de görünen o ki vampirlerden hoşlanmıyordu ve bir stoicheio ile görüştüğünü öğrense kim bilir ne düşünürdü.

"Park ailesi çok ilgi çekici değil mi ama bir yandan? Bin senelik bir aile, kim bilir nasıl entrikalarla doludur.."

"Hiç ilgilenmiyorum." Diye geveledi Jungkook. Kendi kendini de buna ikna etmek ister gibi bir hali vardı. Jimin'i düşünmeye başladığı an içine rahatsız edici hisler doluyordu. Kendini hem suçlu hissettiren ama bir yandan çok heyecanlandıran türden. Bazen kendini hayal kurarken buluyordu, Jungkook sıradan bir insan ; Jimin de aynı şekilde. Arada hiçbir şey yokken, gündelik dertlere sahipken.. Şartlar böyle olsa, acaba nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyordu.

fireonwater°jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin