y/n: Kapağı ben yaptım eheheh nası olmuş
+++
"Söyle bana, şu an benimle nerede olmak isterdin?"
Jungkook bunu çok sık düşünürdü. Jimin ile ilk tanıştıkları günden beri aslında Jimin ile farklı şartlar altında tanışmış olsalar acaba olaylar nasıl gelişirdi diye hayal kurardı. Park Jimin, daima ona çok uzak görünmüştü çünkü. Asla yapmam dediği her şeydi, onu bir kere keşfettikten sonra ayrılmak istememişti adeta bağımlı olmuş gibi. Ama yanında soluduğu her nefes de ağır ağır zehirliyordu.
"Moskova'dan epey uzak olsak iyi olurdu."
Jimin bir şey söylemedi, araya giren tatlı sessizlikte Jungkook'un kahverengi buklelerine parmaklarını dolayıp hafifçe taradı. "Seni aramadığımı sakın düşünme Jungkook."
"Aradığınızı biliyorum ama, bulabileceğinizi sanmıyorum."
Jimin'in kaşları hafifçe çatıldı. "Neden?"
"Etrafımdaki büyü bariyerleri çok güçlü, yaklaşan her canlıyı kül edebilecekmiş gibi."
"Daha fazla tasvir edebilir misin?" Jimin bunu epey önemsiyor gibiydi, büyüyü tarif etmesi ne işine yarayacaktı ki? Yine de Jungkook sorgulamayıp anımsamaya çalıştı, o zindanda kaç gün geçirmişti bilmiyordu ama zihinin epey hasar aldığı açıktı. Sanki her gün birkaç anısını kaybediyor gibiydi.
"Ben tam olarak anımsayamıyorum..." Gergince yutkundu. "Ateşle çevirili gibi, bir keresinde bir sinek içeri girmeye çalışmıştı ama yanıp kül oldu."
"Ateş mi?" Jungkook'a bu hiçbir anlam ifade etmese de Jimin bağlantı kurmaya çalışıyor gibiydi. "Jungkook sana izle ilgili anlattığım şeyi hatırlıyor musun?"
İz... Ne izi? Jungkook'un kafası öyle bulanıktı ki, neden burada olduğunu dahi anımsayamamaya başladı bir anda. Tüm anıları üstüne siyah bir örtü çekilmiş gibiydi.
"Ben..."
"Jungkook. Hiçbir şey hatırlamıyor musun?"
Jimin'in görüntüsü bir anlığına bulanıklaştı. Başka birisi miydi o? Neden konuşuyordu onunla?
"Jungkook? Jungkook sakın uyanma!" Jimin'in görüntüsü tekrar netleşti onu sertçe kollarından sarsmasıyla. "Bana bak, gözlerimin içine bak."
Jungkook zorlansa da dediğini yaparak Jimin'in gözlerinin içine çevirdi bakışlarını. "Neden.. Neden başım bu kadar dönüyor?"
"Bilmiyorum.." Jimin'in sesindeki telaşı fark etse de sormadı, zaten pek vakit yok gibiydi. "Beni dikkatlice dinle tamam mı? Duyuyorsun değil mi beni?"
Jungkook sertçe yutkunup kafasını salladı, oluk oluk terlemişti ve çok üşüyordu. Jimin'i dinleyip bir an önce gözlerini kapatmak istiyordu, sadece biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı.
"İzi hatırlamıyor musun?"
"Hayır, neyden bahsediyorsun?"
"Orospu çocukları.." Jimin sinirle dişlerini sıkarak saçlarını karıştırdı. Sanki bir şeyleri yumruklamak istiyor gibiydi, ama sonra sakinleşmeye çalışarak Jungkook'un yanına çöküp yüzünü elleri arasına aldı. "Uyandığında sırtına dokunmaya çalış, orada hafif bir kabarıklık hissedeceksin. Onu kabullen, sen ateş stoicheiosun. Gücünü bulman ve onu kullanman gerekiyor Jungkook."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fireonwater°jikook
Fanficvampires¡werewolves¡witches 1830/Moskova Gözlerimi açtığımda ellerimde senin soğuk kanın vardı; biraz da kendi sıcak kanımdan damladı üstüne. Kırmızıyla mavi avuç içimde karışmışlardı birbirlerine. Ve şimdi, bu ellerle tüm şehri yakacağım. Kırmızıyl...