Ayna, olduğu kişiyi yansıtmayı bırakıp başka birisinin resimini mi çizmişti gerçeği yerine? Jeon Jungkook,ona oldukça yabancı gelen oğlana bakarken kaşlarını çatmış, çenesini sertçe sıvazlayarak bunu düşünüyordu.
Düğmelerini yarım yamalak bağladığı gömleğini çıkarıp bir kenera attı ve tekrar aynanın karşısına geçti. Birkaç gün öncesine kadar dümdüz olan karnının yerini kaslar almıştı. Kendi vücuduna yabancı hissediyordu, üstünde damarlar belirginleşmiş elini karnının üstünde gezdirdi tereddütle. Ardından parmağıyla yukarılara çıktı, tek aynı kalan şeyleri vücuduna serpiştirilmiş benlerdi sanki.
Köprücük kemiğinin oyuntusunda biraz oyalanıp elini çekti, arkasını dönerek aynaya bakmaya devam etti. Asıl fark sırtındaydı. Kaslı, çıkık kemikler.. Bunlar sadece birkaç gün öncesine kadar sahip olmadığı şeylerdi. Babasınınki kadar iri yarı ve yapılı bir vücut değildi elbette, ama sonuç olarak aynada gördüğü vücut çok farklıydı.
Bacakları ve kolları için de aynı şey geçerliydi, sert kaslar ve resmen oldukları yerden fırlamış damarlar. Jungkook acaba o gece Jimin ile bedenleri falan mı değiştik diye
düşünmüyor değildi.Derin bir nefes alarak saçlarını karıştırdı, uzun dalgalı saçlarını yukarıya kaldırdığı zaman yüzündeki farkılılıklar da gözüne çarpmıştı. Her zaman keskin bir çene hattına sahip olmuştu ama şimdi kemikleri daha belirgindi. Kaşlarını kaldırarak boy anasına birkaç adım daha yaklaştı ve aynadaki görüntüsüyle resmen burun buruna geldi. Birkaç dakika boyunca boş boş kendisini izledi, alışkın olmadığı yüzünü tanımak ister gibi. Bu halinden hoşlanıp hoşlanmadığına henüz karar verememişti, kafası oldukça karışıktı. Dönüşümden beri odasından da çıkmıyordu hastalık bahane ederek, ama bu gün çıkmak zorundaydı çünkü babası bizzat mektup göndermişti köşke gelmesine dair. Neticede, düğüne sadece bir hafta vardı.
Aynadaki görüntüsüne bakmayı kesip gözlerini yumdu, tekrar açtığında kıpkırmızı parlak bir çift iris karşıladı onu. Gerçekten dönüşümünü kontrol edebiliyordu, aynaya bakmayı sürdürerek dişlerini açığa çıkardı. Köpek dişlerinin sivrileşmesine kadar kolaylıkla kontrol ettiğinde yüzüne genişçe bir gülümseme yayıldı. Yapmıştı.
"Seninle gurur duyuyorum, küçük kurt." Jimin'in sesi kafasında yankılandı o an. Onu düşündüğü her an olduğu gibi tanımlayamadığı kış kokusu sarmıştı etrafını,Park Jimin'i her düşündüğünde onu hipnoza sokan bir büyü gibi ama aslında sadece Jungkook'un zihniydi bunları yapan.
Başından beri inanmıştı , diye hatırlattı iç sesi ona. Jungkook'a gücün onda olduğunu söyleyen tek kişi Jimin'di şimdiye dek. Aynı zamanda Jimin onda büyü hissetmemiş olmasına rağmen, büyüsü olduğunu da söylemişti ve Jungkook bu konuyu düşünmek istemese de aklına gelip duruyordu. Dönüşümde başarılı oldu diye iyi bir cadı olabileceği anlamına gelmiyordu bu. Hem büyü çalışmayla ortaya çıkacak bir şey değildi, ya vardı ya yoktu. Jungkook'da bu güçten mahrumdu, şimdi de kuşku duymaya başlamaması gerekiyordu.
İlk olarak Yeri'ye uğramalıyım diye düşündü Jungkook. Ona anlatmak istiyordu, birisine anlatmalıydı. Sonra Oblinskiy köşküne gidecek ve Lalisa ile vakit geçirecekti, arada saçma sapan düğün işleri sıkıştırılırdı elbette ama Jungkook bir yandan Lalisa'ya anlatıp anlatmamayı dün geceden beri kafasında ölçüp biçiyordu. Belki de hoş karşılardı, sonuçta Lalisa ve Valeria çocukluklarından beri kedi köpek gibiydiler. Bu yüzden belki kuzeni Jimin'e karşı ön yargılı olmazdı..? Alt üstü 913 yaşında bir stoicheio'ya aşık olduğunu ve son dönüşümünde onun sayesinde kontrol altına alıp alfa yönünü aktifleştirdiğini söyleyecek ve onu anlamasını bekleyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fireonwater°jikook
Fanficvampires¡werewolves¡witches 1830/Moskova Gözlerimi açtığımda ellerimde senin soğuk kanın vardı; biraz da kendi sıcak kanımdan damladı üstüne. Kırmızıyla mavi avuç içimde karışmışlardı birbirlerine. Ve şimdi, bu ellerle tüm şehri yakacağım. Kırmızıyl...