8| Saçlarında soğuk kışın esintileri dolaşan adam.

3.6K 448 239
                                    

Jungkook elinde tuttuğu gaz lambasını boylu boyunca eski kitapların dizildiği büyük rafta gezdirdi. Neredeyse iki saattir buradaydı, ama hâlâ aradığı şeyi bulamamıştı. Bu konuda kimseden yardım da isteyemezdi, çünkü hoş karşılanacağını sanmıyordu. Ne diyecekti iki ırkımın da ebedi düşmanıyla ilgili saklanan belgelere bakasım geldi, mi?

Genç melez, stoicheiolar hakkında bir şeyler öğrenebilmek adına herhangi bir kitap arıyordu. Küçüklüğünden beri herkes bu nadir ırk hakkında bir şeyler duyardı, özellikle en yaşlı olanları ; Park Jimin'in hikayeleri efsaneleşmişti.

Ama Jungkook yeni fark ediyordu, onların sadece çok güçlü olduklarını biliyordu. Neler yapabildiklerini, ve nasıl hissettiklerini değil. İnsani duyguların hiçbirine doğaları gereği sahip olmadıklarını duymuştu. Doğrusunu ancak onlarla yaşamış veya savaşmış birileri bilebilirdi ama Jungkook çevresinde bu kadar yaşlı birini tanımıyordu.

İşin aslı,  büyük büyücü ve cadılar ya da yaşlı kurtlar bilebilirdi, Jungkook; son ateş stoicheiosu ile karşılaşmış bir cadıyı duymuştu. O karşılaşmada öldüğü söyleniyordu, ki bu ona göre en mantıklı ihtimaldi. Ama bir efsaneye göre de, o cadı ile ateşlerin lordu birbirlerine aşık olmuşlardı ve ateş stoicheiosu onu dönüştürmüştü. Küçükken kızlar arasında onların beraber intihar ettikleri de anlatılırdı , Jungkook'a göre koca karı masalı olmuştu hep.

Son ateş stoicheiosu denmesinin sebebi, bahsedilen karşılaşmadan sonra sırra kadem basmasıydı. Yüzlerce şehri yakıp yıkmış , tarihte en çok kan dökmüş varlıklardan biriydi. Ya öldürülmüştü , ya hapsedilmiş ya da gücünü devretmişti. Stoicheio gücü doğuştan sahip olunan bir güç değildi, mirastı. Aynı zamansa herkesin taşıyabileceği bir enerji değildi , devredildiği binlerce kişinin ölümüne de sebep olduğu olmuştu haliyle.

Gücü taşıyabilenler, özel ruhlardı.

"Ne arıyorsunuz prens?" Jungkook kendi kafasında dalıp gittiği düşüncelerden burnunun dibinde biten periyle sıyrıldı. Minicik beden cam gibi şeffaf ve parlak kanatlarını çırparak ona meraklı meraklı bakıyordu.

Ama bir saniye, onun burada olmaması gerekirdi. Periler uzun yıllardır büyü meclisi tarafından saklanıyorlardı. Bunun sebebi perilerin , kendilerine özgü tozlarıydı. Kanatlarını çırptıkları vakit dökülen bu ışıltılı tozlar, mucizeydi. Periler büyü gücü bakımından cadılara göre çok daha zayıflardı. Ama peri tozuyla dilenen dilekler, gerçek olurdu.

Senelerce periler bu yüzden avlanmış ve işkencelere maruz bırakılmıştı. Özellikle büyü gücüne sahip olmayan kurtlar ve vampirler , perileri köleleri haline getirmiş ; dilekler ömürlerini tüketince ölen perilerden dolayı nesilleri tükenmemesi için zorla ilişkiye girmelerini sağlamışlardı. Lâkin , doğan periler güçten tamamen yoksundu çünkü onlara geçecek herhangi bir büyü kalmamış oluyordu. Yani bu durum, peri neslini tüketmek üzereydi.

Peri tozları o kadar korkunç amaçlar için kullanılıyordu ki verilen kayıpların haddi hesabı yoktu. Cadıların ve büyücülerin güçleri de hiçe sayılabiliyordu böylece, bu yüzden çok zor ve uzun sürse de periler meclis tarafından korumaya alınmış ; en güçlü büyülerle gizlenmiş ve aynı şekilde büyüyle yaratılmış bir köyde yaşamaya başlamışlardı. Yine de özgür değillerdi ,  Moskova'da hatta isterlerse başka şehirlerde yaşamak varken hepsi küçük bir köyde yaşıyorlardı ve çıkmaları yasaktı.

Büyüyle gizlenen köyün yerini sadece büyüleri yapan cadı ve büyücülerin soyundan gelenler bilirdi. Meclis'in tamamı da bilmiyordu yani.

fireonwater°jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin