Medyada: Artemis Dark.
Dünya yok olduğunda, bu büyük bir patlamayla yada etrafa güçlü bir yok edici ışığın yayılmasıyla olmadı. Hiç kimse anlayamadan yavaş yavaş ortaya çıktı. Bir mum yada başka bir şey gibi. Tabiki hiç kimse buna hazır değildi. Hiç kimse etrafta insan kanına susamış olan yaratıkların dolaşacağını düşünmemişti. Ölülerin uyanacağını düşünmemişti...
Artemis karşısında ona doğru gelen ölüyü etkisiz hale getirerek uzun koridordan ikizinin evinin kapısına doğru ilerledi. Tüm şehir yok olmuştu. Her yerde seni akşam yemeyi yapmak için fırsat kollayan ölüler dolaşıyordu. Kadın hâlâ buna inanmıyordu ve nasıl olaylara bu kadar çabuk alıştığını da bilmiyordu. Askeri üst istilaya uğradığında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlayarak oradan kaçmış ve ikizini aramaya başlamıştı. Askeri üste birçok şey bırakmıştı ancak onları düşünmeden kaçmak zorunda kalmıştı.
İkizini 16 yaşında bu yana hiç görmüyordu. Yani neredeyse 15-16 yıldır görüşmüyorlardı. Sadece telefonla konuşmuşlardı. Artemis ikizinin onu tanıyacağına bile inanmıyordu. Ancak bu cehennem ortaya çıktıktan bu yana birkaç haftadır ikizinden başka bir şey düşünmemişti. O ne kadar da onu unutsa da onu bulmalı ve bu yola onunla birlikte devam etmeliydi.
Kapının önünde durarak sırtına astığı büyük çantadan MP7A1'i çıkardı ve mermilerini kontrol etti. Ardından kapıya sert bir tekme atarak açtı. Etrafa bakındı. Evin terk edilmiş olduğu çok belliydi. Her yer dağılmış ve evden ceset kokusu geliyordu. Artemis endişeli bir şekilde elini ikiziyle aralarındaki bağı temsil eden kolyesine attı. "Hayır..." Hızla cesedi evde aramaya başladı. Ya ceset onunsa?!
Odalardan birine girdiğinde koku dahada artmıştı. O kadar artmıştı ki Artemis nefes almak için yeniden odadan çıkmak zorunda kalmıştı. Geri odaya girdiğinde yerde belinden yatağın ayağına bağlı olan ölüyü gördü. Hızla yüzü tanınmayan ölünün yanına çökerek göğsünde kolyeyi aradı. Bulamadığında rahatlayarak geri oturdu. "Apollo neredesin.." deyip avcı bıçağını çıkararak ölünün kafasına sapladı. Ev arkadaşını bağlayıp gitmişti. Artemis ayağa kalkarak apartmandan çıktı. Tam gideceği sırada "ANNE!" diye bağıran yukarı kattan bir çocuk sesi duydu. Artemis şoktan hızla çıkarak yukarı kata koştu. Uzun koridorda koşarak köşeyi döndüğünde gördüğü manzarayla yerinde dondu.
Küçük 8-9 yaşlarında bir erkek çocuğu ağlayarak duvar kenarına çökmüş 5 tane ölünün annesini yemesini izliyordu. Artemis hızla sessizleştiricisini alarak silahına taktı ve sırayla onları vurmaya başladı. Son ölüyü de vurduktan sonra hızla yerde yatan kadına doğru koştu. Kadın korku, acı ve dehşetle dolu olan gözlerini ona döndürdü. "Lütfen... oğlumu..." durarak oğlunun olduğu tarafa baktı. Çocuk koşarak annesinin yanına geldi. Yüzünü küçük elleri arasına alarak "Anne! Lütfen beni bırakma! Bir daha evden çıkmayacağım! Lütfen!" diye ağlamaya başladı. Kadın çocuğuna hafifçe gülümsedi sonra Artemis'e dönerek "Lütfen... koru---onu.." dedi ve kan kusmaya başladı sonraysa kafası yana düştü. Çocuk "Anne! ANNE! Hayır! HAYIR!" diye bağırmaya başladığında Artemis hızla çocuğu susturarak "Sessiz ol. Onları bize çekeceksin." dedi. Çocuk yaşlı gözleriyle sert sesi olan kadına baktı ardından kafasını annesinin göğsüne koyarak ağlamaya başladı. Artemis öylece orada durdu sonra elini çocuğun kirli sarı saçlarının içine daldırarak gergince okşamaya başladı. "Onu beyninden vurmalıyız. Yoksa o'da onlara dönüşecek." dediğinde çocuk kafasını kaldırarak "Hayır! Anneme bunu yapma lütfen! Zaten canı yanıyor!" diye bağırdı. Öldüğünün farkında değil mi? Diye Artemis kendi içinde düşünerek çocuğu kollarından tuttu ve yüzüne bakmasını sağladı. Hafifçe sallayarak "Ağlama. Ağlama diyorum sana! Bu dünyada böyle hayatta kalamazsın. Güçlü olmalı ve her zaman sonra olacaklara odaklanmalısın. Eğer bir az daha anneni böyle bekletirsek o yaratıklardan birine dönüşecek! Ve sen. Sen benimle geliyorsun. Anneni duydun." dedi ve çocuğu kollarını bıraktı. Çocuk geri dizleri üzerinde oturarak karşısında tamamen siyahlar içinde üzerinde orta boyda çanta ve her yerinde silah olan kadının gözlerinin içine baktı. Aniden "Ben yapmak istiyorum." dediğinde Artemis az önce karşısında korkuyla ağlayan çocuğun şu anda böyle bir şey istemesine şaşırdı. Kemerinden küçük çocuğun kullana bileceği ağırlıkta bir avcı bıçağı çıkararak ona uzattı. Çocuk bir bıçağa birde kadına baktı.
Artemis bıçağı götürüp kadının şakağına tutarak diğer eliyle yüzünün diğer tarafından tuttu ve bıçağa doğru yasladı. "Tam dönüşmediği için kafatası hâlâ sert. Ancak şakağından bu şekilde hem kafayı bıçağa iterek hem de bıçağı kafaya doğru bastırarak yaparsan daha kolay olur. Ya da gözünden saplaya da bilirsin ya da ense arkasından yukarı doğru." dedi ve yine bıçağı çocuğa uzattı. Çocuk bıçağı kadından aldı ve onun yaptığı gibi yaptı ancak halada bastırmıyordu. "Özür dilerim anne.. beni affet. Ne olur.." dedi ve bıçağı bastırmaya başladı. Aniden bıçak kadının kafasına girdiğinde çocuk korkuyla gözlerini açmıştı. Hızla ellerini çekeceği sırada Artemis kolundan tutarak "Sakın. Korkak. Olma." dedi. Her kelimeyi bastırarak söylemişti. Çocuk ona baktığında "Şimdi bıçağı çıkar." dedi. Çocuk bıçağı çekerek çıkardı ve geri dizleri üzerinde oturdu.
Birkaç dakikalık sessizliğin ardından Artemis "Sırt çantan var mı? Kaldığınız yer burada mı?" diye sordu. Çocuk kafasını sallayarak ayağa kalktı ve Artemis'in arkasındaki kapıyı işaret etti. Artemis ayağa kalkarak yarı açık olan kapıyı açarak apartmana girdi. "Git sırt çantanı al ve içine birkaç parça kıyafet ve kalın bir mont ya da başka bir şey koy. Kışta üşümeyeceğin. Ben de yemek ve su alacağım. Dikkatli ol. Bir şey olursa bağır ve ben gelene kadar kendini korumaya çalış. Yerinde donup kalma." dedi ve mutfağa doğru ilerledi. Mutfakta çantasındaki bir tane büyük ve bir tane küçük matarasını çıkararak suları içine doldurmaya başladı. Kendisi az yemeğe alışık olduğu için çocuk için yemek aradı. Birkaç paket kraker ve birkaç tane konserve aldı. Sonra etrafa son bir kez bakarak çocuğun yanına ilerlemeye başladı. "Ben hazırım." çocuk o mutfaktan çıktığında direkt önüne koştu. Artemis çocuğun çantasına baktı. "Çantanda yer kaldı mı?" diye sordu. Çocuk kafasını salladığında küçük matarayı ve krakerleri çantasına koydu. Konservelerle fazla ağır olacağı için kendi çantasına koymuştu. "Sağlık kiti ya da onun gibi şeyler var mı? Gerekebilir." dediğinde çocuk çantasını göstererek "Ben hepsini aldım." dedi. Artemis hafifçe gülümseyerek çocuğun saçlarını karıştırdı. "Çanta umarım ağır değil çünkü uzun süre yol gitmek zorundayız motoru buradan uzağa park ettim. Daha sonra eğer motorumun benzini biterse ayakla gitmek zorunda kalacaksın." dediğinde çocuk kafasını olumlu anlamda salladı.
~*~*~
Binadan çıktıklarında Artemis bacağına sarılan kollarla aşağı baktı. "Annemle daha önce hiç dışarı çıkmadık." dediğinde Artemis kafasını salladı. Sonra yeniden önüne döndü ve yolun diğer tarafındaki binayı göstererek "İşte o binanın arkasında. İsmin neydi?" diye sorduğunda çocuk kadına bakarak "Newt Easter." dedi. Artemis kafasını sallayarak "Artemis Dark. Hadi gidelim." dedi ve Newt'u kolundan tutarak binaya doğru ilerlemeye başladı.
Çantaları alarak motoru için kendi yaptığı yere koydu ve kendisi de yerine oturarak çocuğu arkasına oturttu. "Umarım hızı seviyorsundur." dediğinde çocuk kollarını onun beline sıkıca sardı. O'da motoru çalıştırarak onlara doğru gelen ölüleri aldırmadan küçük şehirden çıkarak Atlanta'ya doğru ilerledi....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✿ Two Broken Souls ✿ || The Walking Dead
FantasyDünya yok olduğunda, bu büyük bir patlamayla yada etrafa güçlü bir yokedici işığın yayılmasıyla olmadı. Hiç kimse anlayamadan yavaşa yavaş ortaya çıktı. Bir mum ya da benzer bir şey gibi. Tabiki de, hiç kimse buna hazır değildi. Hiç kimse etrafda in...