Bir hafta sonra sıradan bir gündü herkes sabah erken kalkıp işe gitmek için bir sağa bir sola koşuşturma başlamıştılar insanlar su çok zorlu bir süreçten geçiyordu bir taraftan eski dost diyer taraftan işlerin yoğunluğu karmaşik bir hal almıştı ne yapacağını bilmediği bir durumda 'idi yalnızlaşmak istiyordu bunalmıştı herşeyden bu düşünceler içinde büroya nasıl geldiğini bile anlamıştı bu ruh haliyle koltuğuna oturup biraz nefeslenip kalkıp bir kahve alıp masa koyup dosya dolabında elini atıp iki klasör alıp koltuğuna oturdu kahveden bir yudum alıp önündeki klasörü açıp yakın olan davalara bir göz geçirip offf gitmiyor canım hiç bir şey yapmak istemiyor sesli olarak düşündü o anda kapı tak tak tak vurulmaya başladı buyurun diye seslendi su kapı açıldı orta boylu kendince yakışıklı bir adam içeri girdi pardon rahatsız etmek istemezdim diyip kapıyı kapayıp 3 adım atıp sehpanın yanında bulunan koltuğa oturdu su yabancı adamın yaptıklarını şaşkın bakışlarla izledi ve ekledi nasıl yardımcı olabilirim size adam dönüp beni tanımadınız 'mı su tanımam 'mı gerekir yok geçen gün sohbet etmiştik ya hangi gi gün?bir hafta oldu lütfen beyefendi çıkarmısınız kendinize başka eğlence bulun işim başimdan aşkın yabancı adam siz avukat değilmisiniz evet avukatım insanları avukatı demi nasıl anlamadım bardaki barmene sordum bu kim dedi avukat dedim ne avukatı demiştiki insanların avukatı su aniden istemsiz kahkaha atmaya başladı bir süre sonra pardon ya sinirlerim boşaldı diyip oturduğu sandalyeden kalkıp çıkarmısınız lütfen adam hiç istifini bozmadan ama bir hikayem var onu anlatmaya geldim lütfen beyefendi çıkarmısınız ama gerçekten bir hikayem var onu dinlemeniz lazım su ya çatık diyip kafasın bir sağa sola sallayıp peki buyurun sizi dinliyorum.
Çok eskiden çok çok zengin bir adam varmiş adamın çok sevdiği bir kızı birde eşi varmiş gel zaman git zaman Kızı evlenme çağına gelmiş adam hep merak edermiş kızının kaderi kime yazılmış diye merak ediyormuş bir gün büyücün yanına gidip bu soruyu büyücüye sormuş büyücü peştemalın cebinde sakladığı taşları çıkarıp oynamaya başladı şaşırıp endişeli bakışlarla adama baktı adam sinirlenip ne gördün büyücü korkup tekrar emin olmak için bir tasa su koyup biraz bir kaç ot atıp otların suyun içinde iyice karıştırıp zengin adamı yanına oturmasını istedi tekrar elini peştemalın diyer cebine atıp ruj şeklinde bir kırmızı boya çıkardı adama iki elini uzatmasını istedi iki baş parmaklarına cebinde çıkardığı kırmızı boyadan sürdü büyücü tekrar önündeki tasta bulunan suya parmaklarını sokup çıkarıp adamın boyalı parmaklarına suyu serpti şimdi bakın dedi adam iki elindeki baş parmaklarında siyahi renkte olan kölesinin resmini gördü adam ürktü bu ne saçmalık diyip geri çekildi büyü bunun üzerinde kader olmaz diyip adam hızlıca evin yolunu tuttu bir kaç gün düşünüp bir akşam yatağa girdiğinde yine düşünmeye başlamıştı uyku tutmuyordu adamı karısı adamın düşünceli olduğu fark etmişti bey hayırdır son günlerde düşünceli görüyorum seni evet uyku bile tutmuyor gözümü ne oldu bey adam artık bu yükü taşıyamıyordu anlatmaya kara verdi başladı herşeyi anlatmaya napacan düşüncen ne öldürmek mi yoksa azat etmekmi ne adam düşünüyorum ama bulamıyorum kadın aklına bir şey geldi bey bundan öyle bir şey isteki gidip bulmayıp hiç gelmesin ne mesela kadın bilmem adam yatağından kalkıp balkona doğru yürüyüp gecenin karanlığını izlemeye başladı bir süre sonra kadın adamın ardından kalkıp yatağın kenarında asılı bulunan röpteşambır 'alıp adamın yanına gidip umuzuna attı ne düşünüyorsun bey diyip yıldızları ve yeni doğan ayı izledi 1 dk sonra bey buldum vallah buldum ne buldun hanım diyip hızlıca kadına döndü adam köleyi nere göndereceğiz diye buldum şaşkın ve meraklı bakışlarla ne buldun şimdi bey kölenin heybesi doldurup diyelim git bize aydan yada güneşten bize pay getir ne ne evet gidip gelmesin işte dellendinmi hanım o nasıl bir istek işte fenamı gidip gelmesin adam biraz düşündükten sonra onada mantıklı geldi su ne istedi ne yabancı adama sordu adam anlatmayı bırakıp ayağa kalkıp su 'Un oturduğu masanın üzerindeki kahve dolu fincanını alıp bir yudum alıp oy ne acı bu diyip kahveyi yine bırakıp oturdu su hop hop ne yapıyorsun ama adam dilim kurudu napayim su bu ne şimdi adam eliyle işaret edip dinle su bu sefer gerçekten merak etti hikayenin devamını ama bir sigara uzatı bir tanede o yakıp iki elini çenesine koyup dinledi adam devam etti kaldığı yerden sabah oldu zengin adam köleyi yanına çağırdı seni bir yere gönderecem heybeni doldur gel dışarıya seni bekliyecem adam köle heybesi doldurup zengin adam bahçenin içinde bulunan çardakta oturuyordu köle yanına gidip emrini sordu zengin adam çardaktan çıkıp şu tepedeki güneşi görüyor musun köle evet görüyorum işte git ondan bana pay getir köle şaşırdı pay mı evet hadi git ne zaman pay aldınsa o zaman gel pay almadan gelme sakın köle imkansız olan için yollar düştü neye gideceğini bilmeyip bir yola girip yürüdü günler geçti yolu ısız bir dağa düştü kuş bile uçmaz kervan geçmez yiyeceği artık tükenmek üzereydi bir taşin üzerine oturup ağlama başladı sesli sesli zaman sonra başini kaldırıp sağına soluna baktı uzaktan ona doğru yürüyen birini gördü gözlerini silip ayağa kalktı iyice uzaktaki adam yaklaştı yaşlı başi beyaz sargılı bir adam geldi elinde sopası birde umuzuna attığı heybesi vardı iyice yaklaşip selam verdi ve ekledi hayırdır oğlum bu ısız dağda ne arıyorsun köle başın dan geçeni anlatı yaşlı dinledikten sonra gel beni takip et dedi biraz yürüdükten sonra bir gözenin başina geldiler göze yer altında çıkan bir su kaynağı yani Çeşme soyun burdan yıkan ve elini attı heybesinde bulunan üç taşi kölenin avucuna koydu bunları al ama aklını kullanarak pozdur ve geldiğin yere git köle şaşırıp kalmişti olanların karşisina yaşlı adamın elini öpüp yaşlı adam aşağıda bulunan dereye doğru yürüyüp gözlerden kayboldu köle soyunup o su ile yıkanıp sim siyah olan vücudu ben beyaz oldu köle şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşiyordu köle giyinip tekrar yola koyuldu zaman sonra yaşadığı eski kentte gelmişti bir sarafçı bulup heybesinde bulunan bir taşi çıkarıp sarafçıya uzattı sarafçının gözleri yerinden fırladı varmı başka diye sordu çok değerli taş diyip üzerindeki parayı hepsini köle verip ve sana boçluyum dedi köle sonra gelecem diyip çıktı bir hana gidip karnını doyurup üzerine güzel elbiseler alıp giyindi sonra yıllar boyunca kölelik yaptığı o güzel muazzam şatonun yakınına gidip gözetledi aklına bir fikir geldi şatonun karşisinda bulunan haraba bir ev vardı onu satın alıp daha güzel bir şato yapmak fikri gelmişti aklına ve hiç vakit kaybetmeden ikinci taşı da bozdurup şato yapmaya başladı zamanla bitirip yaşamaya başladı zengin adamın karisinin dikkatini çekmişti bir yemek sofrasında kocasına karşimizda yeni şato yapıldı soruşturdum adam tek kimsesi yokmuş ve gayet düzgün bir adam ziyaret edelim misafirliğe gidelim tanışalım dedi kocası olur diye cevap verdi bende merak ettim bir gün sonra zaman kaybetmeden bir çalişanı gönderip tanışmak için misafirliğe gelecekler diyip köle kabul etti hizmetçilere rıca edip ziyafet hazırlatıp onları bekleme başladı nihayet o saat o dakika gelip çatmişti köle heyecanını zor zapt ediyordu ve misafirler geldi zengin adam karısı ve kızı kısa sohbet ten sonra yemekler yiyilip sohbet edilip kalkma zamanı gelmişti kadın köle dönüp kısa zaman sonra iadeyi ziyarete gelirmisiniz köle tabikide diyip bir dakika diyip şömünenin yanında bulanan duvarın içindeki dolaptan bir kutu çıkarıp kadına doğru doğrultu bu hediyemi kabul buyurun hanım efendi kadın çok naziksiniz diyip kutu aldı ve evden çıktılar kadın merak içindeydi bey acaba içinde ne var kızı anne bende merak ettim eve kadar gidip açalım diyip eve girer girmez kutu açtılar içinde 3 çüncü taş vardı işiklar altında iyice kamaştırdı gözleri kadın sabahı zor edip sarafçının yolunu tutup ne olduğunu merak ediyordu sarafçı çok değerli dedi kadın bozdurmadan şatoya gelip kocasına olan biteni anlatıp birde ekledi adam gayet nayıf bir şey düşündüm ne düşündün hanım tam kızımıza layık kızı verelim olurmu bey adam dur ya adamı tanımıyoruz kim diye ben araştırdım bu gün eve davet edecem ve adamı eve davet ettiler köle geldi yemekler yedikten sonra sohbete başladılar kadın söze başladı köle dönüp sizi çok sevip bekar olduğunuzu duyduk ve size kızımızı layık gördük fikrinizi almak isteriz deyip aceleye getirmeye başladı köle kıza baktı kız anneye baba köle herkes nefesini tutup sustu adeta sanki bir bombanın pinini çekip ortaya bırakıldı köle istemsizce gülmeye başladı demek kızınızı bana layık gördünüz he evet diyip gülümsedi anne köle elini üst cebine götürüp bir şey çıkarıp avuçunda sımsıkı tutu ve bir hikaye anlatayım sonra karar verecem dedi buyurun diye anne ekledi köle herşeyi anlattı anne şaşkın baba şaşkın kız olan bitenden haberi yok hikayenin sonunda köle ekledi kaderden kaçınılmaz kaderin üzerinde kader var. Kabul ediyorum ama kızınızın hatırı için çünkü o mahsum olduğu için buda görevim olduğu içim evet gizemli adam hikayeyi bitirip bana müsade diyip arkasını dönüp çıktı büradan su kala kaldı öylece....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANLA ANLAŞAN KADIN
Mystery / ThrillerHer insanın kendince korkuları olur bazen anlatmaya korkarsın sessiz usulca sokaklarda geçersin sanki takip edilmiş gibi hisedersin....