Saatlerdir koltukta çivilenmiş gibi oturuyordum. Fırat'ın kapıma bıraktığı son notu defalarca okudum. Artık gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Kendimi ondan koruyabilirdim ama sevdiklerime zarar vermesini engellemem çok zordu. Sürekli yanlarında olmam imkansızdı. Notunda bahsettiği kişi Barın'dı. Bundan emindim. Okuldan eve kadar bizi takip etmiş ve kendi kafasında bir senaryo kurmuştu. Onunla aramıza Barın girdi sanıyordu. Onu sevmediğimi bir türlü kabullenmiyor, suçu başkasında arıyordu.
Kapı kilidinin sesini duyunca kendimi toparlamaya çalıştım. Göz yaşlarımı sildim. Bahar içeri girince saate baktım. Akşam olmuştu. Kendimi düşünmekten onun geç kaldığını fark etmemiştim. Telaşla sordum.
"Nerede kaldın?"
"Sorma başıma neler geldi?"
Telaşım daha da arttı. Kötü olaylar üst üste gelmek zorunda mıydı?
"Ne oldu?"
Önce tereddüt etti sonra başına gelenleri anlatmaya başladı.
"Dersten çıktığımda başım çok ağrıyordu. Üstüne bir de Tuncay ve Natasha ile karşılaştım. Aralarından su sızmıyordu. Sevgili misin diye açık açık sordum. Tuncay daha değil dedi. Ona sinirlendiğim için bir hışım okuldan çıktım. Başımın ağrısı daha da artmıştı. Gözlerimi açamıyordum. Bizim evin olduğu caddeden geçerken üst geçidi kullanmadım. Merdivenler gözümde büyümüştü. Sağıma soluma bakmadan karşıya geçiyordum ki hızla üzerime gelen bir otomobili fark ettim. Donup kaldım. Birden bir elin kolumu tuttuğunu hissettim. Hızla beni yoldan alıp kaldırıma çekti. Tabii ikimizde dengede duramadık ve düştük. Kolum biraz sıyrıldı. Beni kurtaran kişiyle bir eczaneye gidip pansuman yaptırdık."
Bahar başına gelenleri bir solukta anlattı. Kulaklarıma inanmıyordum.
"Geçmiş olsun. Şimdi nasılsın? İstersen bir hastaneye gidelim."
"Teşekkür ederim. Gerek yok. Ufak bir sıyrık sadece." diyerek kolunu gösterdi. Gerçekten de dirseğinde ufak bir gazlı bez yapıştırılmıştı. Durumu anlayınca rahat bir nefes aldım. Kendi kendine sırıttığını görünce:
"Kaza geçirdin ama neden bu kadar mutlusun?"
"Şu beni kurtaran çocuk çok yakışıklı ve kibardı."
"Yaa." dedim hayret ederek. Daha düne kadar Tuncay için ağlıyordu. Çantasından küçük bir kart çıkardı.
"Numarasını da verdi."
"Ne yapacaksın? Herhalde aramayı düşünmüyorsun."
"Neden olmasın? Tuncay'ı bir ömür bekleyecek değilim." dedi dişlerini göstererek.
"Haklısın. Sen de mutlu olmayı hak ediyorsun. İşte böyle seni üzen, kıymet vermeyen birine tekmeyi vuruyorsun." dedim. Bahar gülmeye başladı, ona gülmek çok yakışıyordu. Güldüğünde küçük gözleri iyice kısılıyor. Bir çizgi haline dönüşüyordu. İki yanağındaki gamzeler ise kendine hayran bırakıyordu. Ayağa kalkıp:
"Hadi. Çok acıktım. Yemek yiyelim." dedim.
Mutfağa girip makarna suyu koydum. Su kaynarken ortaya çoban salata yaptım. Üstünü değiştirip mutfağa gelen Bahar makarnayı ve sosunu hazırladı. Sohbet ederek yemeğimizi yemeye başladık.
"Yarın yemeğe bizim çocukları çağıralım diyorum. Senin için uygun mu?" diye sordu Bahar.
"Bizim çocuklar derken?" kaşlarımı kaldırdım.
"Barın ve Tuncay. Sürekli çağırım ama bu sene fırsat olmadı."
"Olur. Çağıralım."
"Tamam. Yeni alışveriş yapmıştık. Sence hangi yemekleri hazırlayalım?"
![](https://img.wattpad.com/cover/203807163-288-k716708.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç [TAMAMLANDI]
RomanceAntep'te yaşayan Asya zorla evlendirileceği gün üniversite sınavını kazandığını öğrenir. Okumak için Ankara'ya kaçar ve tek başına büyük bir şehirde hayat mücadelesi vermeye başlar. Ailesinden saklanan Asya'nın hayatına Barın girer ve bu onun haya...