16. Bölüm: Hayatın Ortasında

235 14 18
                                    

Babam, Dilaver dede ile görüştükten sonra evden ayrıldı. Ben iyi olana kadar Ankara'da kalacaklardı. Annem bizim ile evde kalırken babam ise bir otele yerleşmeyi uygun buldu. Bana sorsalar çoktan ayaklanıp okulun yolunu tutmuştum. Her şeyi okula gitmek için yapmıştım ancak yine ondan ayrı kalmıştım. Dersler zordu üstelik bir de derslere girmemiştim. Barın beni düşünüp ders notlarını getirmesi ile yüreğim biraz olsun rahatlamıştı. İstese kolay yolu seçip ders notlarının fotokopisini çektirebilirdi ancak o tek tek güzel yazısı ile deftere notları işlemişti. Tıpkı yüreğime sevgisini işlediği gibi. Ona olan hislerim artık daha kuvvetliydi. Onun da bana karşı hislerinin olduğunu biliyordum. Beni ilk gördüğü günden beri karşılık beklemeden hep iyilik yapmıştı. Benim için Fırat'ın karşısına dikilmişti. Fırat nişanlı olduğumuzu söylediğinde bile o sadece bana bakıp geçmişimin önemli olmadığını söylemişti. Ardından günlerce hastanede başımda beklemişti. Fırat'ın karşına çıktığı gibi cesurca babamın karşısına da çıkmıştı. Üstelik bunu yaparken babama olan saygısını asla yitirmemişti. İşte bunlar bana olan hislerinin kanıtıydı.

Elimde bana vermiş olduğu defteri sımsıkı tutarken Bahar yanıma geldi. Annem çoktan uyumuştu. Hastane işleri onu yormuştu.

"Nasılsın şimdi?" dedi fısıldayarak.

"İyiyim. Teşekkür ederim Bahar. Her şey için."

"Lafı bile olmaz." Elimdeki defteri işaret etti. "Hastaneden sabah çıktın ve hemen ders çalışmaya mı başladın?"

"Bir göz atıyorum. Derslerden çok geri kaldım. Neyse ki Barın ders notlarını benim için yazmış." dedim sırıtarak.

Bu durumum Bahar'ın gözünden kaçmadı.

"Barın sen vurulunca mahvoldu. Yıllardır tanırım onu bir annesi öldüğünde böyle olmuştu bir de sen vurulduğunda." Bu sözler karşısında şaşırmıştım.

"Barın'ın annesi öldü mü? Ne zaman?" diye arka arkaya sorular yöneltim.

"Barın ve ben 15 yaşındaydık. Lise ikinci sınıftaydık. O günü çok iyi hatırlıyorum. Sınıfta ders işliyorduk. Müdür içeri girdi ve Barın'ı çağırdı. Sınıftan çıktılar. Ne olduğunu hepimiz merak etmiştik. Teneffüs zili çalar çalmaz sınıftan fırlayıp çıktık. Müdürün odasına gittik Tuncay ile. Ancak Barın orada yoktu. Ne olduğunu sorduk. Müdür bizim ne kadar yakın olduğumuzu biliyordu. Durumu bize anlattı. Barın'ın annesi trafik kazası geçirmişti. Olay yerinde hemen hayatını kaybetmişti. Barın hastaneye gittiğinde annesini son kez görmüş ve yıkılmıştı." Bahar'ın gözleri dolmuştu. Derin bir nefes aldı ve devam etti.

"15 yaşında bir çocuk için nasıl bir travma olduğunu tahmin edebiliyor musun? Ağladı, isyan etti. Cenazeden sonra dindi gözyaşları. Sanki acılarını da annesi ile birlikte toprağa gömdü. Bir daha ağladığını görmedim. Ta ki sen vurulana dek. Hastaneye Tuncay ile gittiğimizde sanki yıllar öncesi geri döndüm. Yine bir hastane koridorunda Barın dizlerinin üstüne çökmüş ağlıyordu. Asya, Barın seni annesi kadar çok seviyor." Bahar konuşmasını bitirince bana baktı.

"Ben de onu seviyorum." dedim hiç düşünmeden. Kalbimden gelenleri filtrelemeye gerek kalmamıştı.

"Biliyorum." diyerek göz kırptı. "Bu durumda sevenleri kavuşturmak işi bana kalıyor."

"Sakın Bahar." dedim panikle. Bahar oyunbaz bir gülüşle ayağa kalktı. Beni dinlemeyeceği belliydi. Odasına doğru giderken arkasından seslendim. Aklıma bir şey takılmıştı.

"Bahar, Barın bu yüzden mi İstanbul'dan kaçmak istedi? Annesi ile anıları olan bir şehirde yaşamak istemediği için mi Ankara'ya geldi?"

"Hayır." diyerek başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Üvey annesi ile aynı şehirde yaşamamak için."

Saklambaç [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin