Bazı anlar vardır ki bütün hayatınızı değiştirecek bir kararı saniyeler içinde vermek zorunda kalırsınız. Kaderinizi belirleyen bir sınav sorusu gibi ya da ömrünüzün geri kalanını geçireceğiniz birinin evlilik teklifine evet demek gibi. Cevap dudaklarınızdan çıktığı an sizin doğrunuz olur. Ama sizi doğrunuz belki de başkalarının yanlışıdır.
Şimdi ben de bir seçim yapmak zorundayım. Tüm hayatımı değiştirecek bir seçim.Üstelik saniyeler içinde.Kaderim elimdeydi. Elimdeki telefonun ekranına dakikalardır tekrar tekrar bakıyor. Bir türlü gözlerime inanamıyordum.
Ankarada üniversitede kazanmıştım üstelik istediğim bölüm edebiyat.
Mutluluk ve üzüntüyü birlikte yașıyordum. Bu iki zıt duygu nasıl bir arada olabilirdi? Gizlice girdigim üniversite sınavını kazanmıştım. Ama gelinlikle odamda oturmuş damat alayının beni almaya gelmesini bekliyordum.
Annem kapıyı açtı, gelip yanıma oturdu.
"Hazır mısın kızım?""Hazırım anne."
"Mutlu musun?"
"Fark eder mi? Mutsuzum desem babam bu evlilikten vazgeçer mi?"
"Kızım mutlu olmaya çalış. Ben de isteyerek evlenmedim. 16 yaşımdaydım bu eve gelin geldiğimde. Rahmetli babaannen beni kızı yerine koydu. Ben de onları ailem yerine. Sonradan sevdim babanı. Sen de seversin. Fırat iyi çocuk."
"Tamam anne artık çok geç sen çık. Geliyorum birazdan" dedim.
Annem odadan çıkar çıkmaz üstümdeki gelinliği, başımdaki duvağı hızlıca çıkardım. Kararımı vermiştim. Annem gibi olmayacaktım. İstemediğim bir evliliği yapmayacak, okuyup iş sahibi olacaktım. Önceden evde babannem ne derse o olurdu. O öldükten sonra babamın sözü geçmeye başladı. Annem hep bir gölge gibi yaşadı. Oysa evi çekip çeviren hep oydu. Ben böyle olamazdım.
Babaannemin sözü kulağımda çınladı.
"Kolunda altın bilezik olacak kızım. Önce iş sonra eş. Kendini kimseye muhtaç etme."
Haklıydı.Çekmeceden bir kağıt çıkardım.
"Ben evlenmek istemiyorum. Beni affedin." yazdım. Görebilecekleri şekilde masaya koydum.
Dolabımdan elime gelen ilk kot ve tişörtü giydim. Sırt çantama da bir kaç parça kıyafet attım. Yatağın altından spor ayakkabımı çıkarıp ayağıma geçirdim. Odanın kapısını açtığımda koridordaki kalabalığı gördüm. Burdan çıkmam çok zordu. Mutlaka biri fark ederdi. Askıda duran siyah kapşonlu ceketim gözüme takıldı. Hemen alıp giydim. Kapşon ile saçımı kapattım. Odadan çıktım. Elim ile yüzümü saklamaya çalışıyordum. Şansıma kimse yaz sıcağında kapşonlu gezen bu kız kim diye durdurmadı.Dışarı çıktığım da hevesim kursağım da kaldı. Neredeyse bütün şehir bizim avluda toplanmıştı. Ön kapıdan çıkamazdım. En iyisi arka kapıdan çıkmaktı. Geriye döndüğüm de birisi ile çarpıştım. Kadının elindeki tepsi yere düştü. Tepsideki şerbet dolu bardaklar ortalığa saçıldı. Çıkan gürültü kulağımda yankılandı.
"Dikkat etsene biraz"diye bağırdı. Bütün bakışların üstümüzde olduğunu hissediyordum.
Hiçbir şey demeden kapıya doğru koştum. Kadın hâlâ arkamdan söyleniyordu.Ben avlunun ön kapısını açıp kendimi sokağa atarken aynı anda düğün alayı da ön kapıdan içeri giriyordu. Kader iki farklı yol çizmiş ben yolumu seçmiştim. Turgeyev'in dediği gibi "Öyle bir an gelir ki bazı yolların dönüşü, bazı hataların özrü, bazı insanların anlamı olmaz." Artık geri dönüş yoktu.
Tüm gücümle koşmaya başladım. Koştukça özgür olduğumu hissediyordum. Bağırmak istiyordum Bacak kaslarım ağrıyor, nefesim kesiliyordu ama durmuyordum. Davul sesleri uzakta kalana kadar koşmaya devam ettim. Her şey geride kaldığında sadece nefesim ve adımlarımın sesini duyuyordum. Yeterince uzaklaştığımı anlayınca bir taksi çevirip bindim.
Yaşlı taksici
"Nereye gidiciğiz bacım?" diye sordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/203807163-288-k716708.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç [TAMAMLANDI]
Storie d'amoreAntep'te yaşayan Asya zorla evlendirileceği gün üniversite sınavını kazandığını öğrenir. Okumak için Ankara'ya kaçar ve tek başına büyük bir şehirde hayat mücadelesi vermeye başlar. Ailesinden saklanan Asya'nın hayatına Barın girer ve bu onun haya...