Cuma okuldan gelince Bahar ile hafta sonu tatilimiz için çantamızı hazırlamaya koyulduk. Ben iki çift kazak, kot ve kayak tulumumu sırt çantama koydum. Bahar ise küçük pembe bir valiz hazırlamıştı. Sadece iki günlük bir tatildi. Bu akşam yola çıkacak. Pazar akşamı geri dönecektik. Merakıma yenilip oturma odasının ortasında açık duran valizin içine göz attım. Bahar da benim gibi kazak ve kot pantolon almıştı. Ancak biraz sayısını abartmıştı. Gözüme koyu mavi bir elbise ve siyah topluklu ayakkabı çarptı. Ayrıca büyük makyaj çantasını da yanına almayı ihmal etmemişti.
"Bahar, Uludağ'da elbise ve topuklu ayakkabı giymeyi mi düşünüyorsun?" diye seslendim.
"Belki bizi akşam romantik bir yemeğe çıkarırlar diye düşündüm."
Aslında Bahar'ın düşüncesi gayet mantıklıydı ama yanıma valiz almak yerine yemeğe kot ve kazak ile gitmeyi tercih ederdim. Bahar valizin fermuarını güçlükle çekmeye uğraşırken telefonum titrediğini hissettim. Ekrana baktığımda Barın'dan mesaj geldiğini gördüm.
"Aşağıda bekliyoruz."
"Hadi Bahar gelmişler. Bizi bekliyorlar." dedim. Bir yandan da onun valiz ile mücadelesine yardım etmeye başladım.
"Biraz beklesinler." diyerek omzunu silkti. Tuncay'ın, Bahar'ın elinden çekeceği vardı. Valiz ile zorlu mücadeleden galip ayrıldıktan sonra çantalarımızı alıp aşağı indik.
Barın ve Tuncay takside bizi bekliyordu. Bizi gören taksici hemen taksiden inip çantamızı bagaja yerleştirdi. Ardından Ankara otogarının yolunu tuttuk. Barın otobüs saatini gece seçmişti. Böylelikle sabah erken saatlerde Uludağ'da olacaktık. Bahar ve Tuncay'ın ilk karşılaşması beklediğimden daha sessiz geçti. İkisi de birbirine başıyla selam verdi.
Ankara otogarına geldiğimizde Tuncay ve Barın taksimetrede yazan tutarı ödedi. Bahar ve ben hemen cüzdanımıza uzansak da ikisi de aynı anda reddetti. Normalde başkasına hesap ödetmekten hoşlanmazdım ama ikisine birden karşı koymak çok zordu. Taksiden inip otobüse bineceğimiz terminalin önüne geldik ve banklara oturduk. Barın saatine baktı.
"Otobüsün kalkmasına yarım saat var. Çay ister misiniz?" diye sordu.
Bahar üşümüş ellerini ovuyordu.
"Çok iyi olur. Gecenin ayazında içimiz ısınır."
Bahar'ın cevabını duyan Tuncay hemen oturduğu yerden kalktı.
"Hadi ağabey çay alalım gelelim. Kızlar ısınsın." dedi. Barın Tuncay'a gülümseyerek karşılık verdi. İkisi çay almak için yanımızdan uzaklaşırken ben de Bahar'a imalı bir bakış attım.
"Sence de Tuncay'da bir değişiklik yok mu?"
"Nasıl yani? Bildiğimiz Tuncay." diyerek umursamaz bir tavırla hafifçe omzunu silkti ama gözlerinde merak vardı.
"Eski Tuncay olsaydı Barın'a 'Ağabey bana da bir çay yanına da atıştıracak bir şeyler al.' derdi ve yerinden kalkmazdı." dedim. Bu arada konuşurken Tuncay'ın taklidini de yapmayı ihmal etmedim.
Bahar amatör taklidim üzerine kendini tutamayarak kıkırdadı.
"Galiba haklısın." Aslında daha çok konuşmak üzereydi ama Barın ve Tuncay gelince sustu.
Barın elindeki çayın bir tanesini bana uzattı ve yanıma oturdu. Çay için ona teşekkür ettim. Göz ucuyla Tuncay'a baktım. O da çayı Bahar'a vermiş, yanına oturmuştu. Çayımı yudumlarken Barın eğilip kulağıma fısıldadı.
"Otobüste yanıma otur musun?" diye sordu.
"Bahar'ın yanına otursam daha iyi olur. Yol boyunca Tuncay yüzünden gerilsin istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç [TAMAMLANDI]
RomansAntep'te yaşayan Asya zorla evlendirileceği gün üniversite sınavını kazandığını öğrenir. Okumak için Ankara'ya kaçar ve tek başına büyük bir şehirde hayat mücadelesi vermeye başlar. Ailesinden saklanan Asya'nın hayatına Barın girer ve bu onun haya...