8. Bölüm

31 18 0
                                    

"Anlamadım?"
Boynuma dokundurduğu dudakları vücudumu ateş pahasına yakarken iyice gerilmeye başlamıştım.
"Ali"
Beni duymuyor mu? Ya da duymamazlıktan mı geliyordu? Benimde ona boş olmadığımın o da farkındaydı, ama yapmaya çalıştığı şey olmayacaktı. Boynuma kondurduğu diğer bir öpücükten sonra kendimi ondan geri çekmek için daha fazla güç verdim.
"Ali dur."

Sesimde ki soğukluk sanırım yeterli olmamıştı, benim kendimi geri çekmeme karşılık bir elini belime yerleştirmiş diğer elini ise kafamı kendine sabitlemek için kullanmıştı.

"Ali! Bi durur musun?"
İki elimi onun göğsüne yerleştirip kendimden uzaklaştırmaya çalışsamda başaramıyordum. Kendinde değil gibi davranıyordu, anlamıyorum. Beni duvarla kendi arasına almış ve dudaklarıma saldırmaya başladığında ne karşılık verebiliyor ne de kurtulmaya çalışıyordum.

Ali'ydi bu. Büyüsüne kapılmamak elimde değildi. Kendime itiraf edemesem de ona karşı hâlâ ilgi duyuyordum. Göğsünde ki ellerim istemsizce boynuna doğru yavaşça kalkarken anlamadığım bir şekilde karşılık vermeye başladım. O da bunu fırsat bilip dudaklarıma daha sert baskı uygularken kendimi onun kucağında buldum.

Hadi ama! Güya sadece konuşup paşa paşa eve dönecektim.

Gözlerim kapalıydı ve açmak istemiyordum, anın büyüsünü bozmak da istemiyordum. Ali, kucağında ki benle yürümeye başladığında bile hiçbir şey umrumda değildi. Ayağıyla aralık olan odanın kapısını açtığında anladım ki benim odama gelmiştik. İşte bu olmamalıydı, tek bir gecenin hayatıma mâl olmasına izin veremezdim, yani vermemeliydim.

Usulca beni yatağıma bırakırken gözlerimi açmıştım. O ise üstündekinden kurtulmuştu. Kısa bir süre gözlerimi kaslarında gezdirmiştim, çok ama çok iyiydi! Üzerime çıktığında öpüşmeye tekrar devam ettik, dudaklarımı bırakıp boynumdan aşağı doğru inerken üstümde ki ona engel olmuştu. Yarım tişörtümü boğazıma kadar sıvamış ve göbeğime sıcak dudaklarını değdirmeye başlamıştı. Bıraktığı her öpücük yerini ateşe bırakırken elimle yüzünü tutup, kendi yüzümle hizaladım. Tekrar dudaklarım dudaklarını bulmuştu ama kapının çalmasıyla dudaklarımızın ayrılması çok uzun sürmedi.

Sessizce bir küfür mırıldandı, Ali.
"Ali kalk ve giyin. Alya gelmiş olmalı, bizi bu halde görmemeli." Ağır ağır kalkıp üstünü giyerken ben de üstümü silktim.
"Çık odamdan, salonda oturuyormuş gibi yap."
Boş boş yüzüme bakarken, halinden hiç de memnun değilmiş gibi gözüküyordu.
"Hadii!" Diyerek acele etmesini işaret edip odamdan çıktım. Kapı ısrarlı daha sert çalmaya başlamıştı.
"Geldim, geldim!"

Ali'nin oturduğundan emin olduktan sonra kapıyı açtım.
"Furkan?"
Hiç beklemediğim bir isim, kapımda duruyordu.
"Hazal nerdesin? Bir saattir kapıyı çalıyorum! Mesajıma da cevap vermiyorsun."

Ah bir bilsen...
"Ya kusura bakma, çok eski bir arkadaşım geldi de. Muhabbete dalmışız." Dedim elimle salonu göstererek. O da kapıdan kafasını sokup salona doğru göz attı.
"Selam." Dedi kafasıyla onaylar gibi yaparak.
"Selam." Diye karşılık verdi Ali yüzüne taktığı sahte gülümsemesiyle.

"İyi olduğuna göre ben gideyim, size de iyi geceler." Dedi. Sesinde ki masumluk beni paramparça etmişti. Ona resmen ihanet etmiştim ve üstüne üstlük yalan söylüyordum.
"İyi geceler."

Kapıyı kapatmama gerek kalmadan Alya girdi içeri. Furkan'la selamlaşıp salonda ki Ali'ye göz devirerek odasına çıktı. Ben de sakin kalmaya çalışarak kapıyı kapattım.

"Ali geç oldu, gitsen mi artık?"
Kovar gibi oldu ama Alya ve Ali'nin aynı evde olmasını göze alamazdım.
"Pekâla," diyip ayaklandı. Elini yanağıma koyup yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Görüşürüz." Diyip dudağıma masum bir öpücük kondurdu. Hemen geri çekildim, Alya'nın görmesi Hazal'ın bitişi olurdu.

Ali'yi de yolladıktan sonra geri odama çekildim.

•Alya Kaya•

Lalin'le konuşmak çok iyi gelmişti. En azından içimi dökmüştüm.
Pijamalarımı giyip, saçlarımı ev topuzu yaptıktan sonra tekrar karşı villaya bakmaya karar verdim. Artık istemsizce elim perdeyi açıyordu. Baktığımda Burak'la göz göze geldim ve o an yaşadığım korkuyla tekrar perdeyi kapatıp yere çömdüm.
"Ayyy rezil oldum." Diyerek ellerimle gözlerimi kapadım. Eminim Burak bu halime çok gülmüştür.

Yerde sürünerek yatağıma geçip, yorganın altında biraz utanma seansımı gerçekleştirecektim. Yarında şu Hazal'la konuşmam gerekiyordu. O çocuğun evime girmesini istemiyordum. Bana dışarı çıkacağız demişti ama salonda oturuyorlardı. Ben öğrenirim nasıl olsa...

❤️❤️❤️

"Selam." Dedi tanıdık ses.
"Selam?"
"Alya burada mı?"
"Evet odasında uyuyor olmalı, gidip uyandırayım mı?" Dedi Hazal.
Uykumdan bu seslerle uyanırken ne olup bittiğini kavrayamamıştım henüz.
"Hayır, hayır zahmet etme. Ben çıkıp uyandırırım."
Burak...
"Peki."
Hazal'ın anlam verememiş ses tonundan bir anlam çıkarmamış olmasını diledim.

Uyuma devam etmiş gibi yaparken kapımın açıldığını duydum. Halimden rahatsız olmuş gibi yatakta dönerken, güya uyumaya devam ediyordum.

Burak'ın gölgesi bedenimi sararken nefesini yanağımda hissettim. Kalbim gereksiz hızlanmıştı.
"Yemezler." Diye fısıldadı kulağıma.
Hızla olduğum yerden doğruldum, numara yaptığımı anlamış olması beni üzmüştü ama bu konunun alay konusu olmasını istemediğimden konuyu hızla değiştirmeye çalıştım.
"Ne işin var senin burada?"
Gözümde ki çapakları elimin tersiyle silip, yanımda yerini alan Burak'a baktım.
"Dünü telafi edeceğim." Dedi yakasını düzeltirken.
"Nasıl olacakmış o?"
Aslında tek taraflı bir hata değildi bu, hatta büyük ölçüce hatalı olan bendim. Yine de durumu düzeltmek için çabalayanın o olması zoruma gitmişti.

"Güzel bir kahvaltıyla." Dedi basitçe. Aslında güzel fikirdi. Hem Lalin'nin söylediklerini de yapmam için iyi bir fırsat.
"Pekâla, kabul edebilirim bu fikrini." Dedim içten gülümsememle. O sırada içeri Hazal girdi.

"Siz..." dedi şok içinde. Anlamıştım konuyu nereye çekeceğini.
"Saçmalama Hazal, çık dışarı." Dedim gülerek.
"Yo saçmalamıyor ki, hanımefendi bi tamam des-" diye gaz vermeye başlayınca sinirlendim.
"Burak sus ve yataktan kalk. Giyinicem daha."
İkisi de bana bakmayı sürdürürken girdim söze,
"Lan, çıksanıza!"

Elimle Burak'ı yataktan itip, ikisini de dışarı çıkardım. Arkalarından da kapıyı kitledikten sonra kısa bir süre gülümseyerek kapının önünde dikildim.

Dolabın kapağını açtığımda elime ilk gelen sarı renkli şort eteği alıp, üzerime de siyah askılı kısa üstümü giydim. Siyah spor ayakkabılarımla uydurduğum kombinimle oldukça rahat hissediyordum. Ufak takılarla da süsledikten sonra hazırdım. Sabah sabah makyaj çekemeyecektim.

"Hazırım."
Salon'a indiğimde ikiside oturdukları yerden beni süzdü. Garip sessizlik beni rahatsız ettiği için Burak'a 'hadi' işareti yapıp kapıya yöneldim.

"Sen hazırlanırken"
Söze başlayan Burak'la yan yana yürürken bakışlarımı ona döndürdüm.
"Hazal bana eski sevgilinin seni aldattığını söyledi."
Şimdi gelde bu kızı dövme!
"Ve bu yüzden de kimseye güvenmediğini açıkladı." Buruk bir şekilde cümlesini bitirdiğinde söze başlamam için bana fırsat verdi. Sanırım bu konuya bir açıklama getirmem gerekiyordu.

"Evet ne yazık ki bunu o zamanlar göremeyecek kadar kördüm, ya da görmek istemiyordum. Biliyorum." Diyip bakışlarımı ayaklarıma çevirdim. Burak, buruk gülümsemesiyle elini beline koyup gözleriyle, koluna girmemi işaret etti. Bu kadar terslemelerden sonra bunu hak ettiğini düşünüp, bir şey demeden ben de koluna girdim. Garip hissettirmişti.

"Neyse, bu konuları oturunca uzun uzun konuşuruz. Seni tanımak istiyorum, yardımcı olur musun?" Diye sordu masumca.
Onaylarcasına başımı salladım ve kahvaltı edeceğimiz yerin önüne geldik.

KARIŞIK YAZ AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin