9. Bölüm

33 17 0
                                    

Mekanda yerimizi alırken oturduğum yerden etrafta kısa bir süre bakışlarımı gezdirdim. Küçük ve sadece dekore edilmiş bir yerdi, oldukça da güzel görünüyordu.

"Evet, ne arzu ederdiniz Alya Hanım?" Diye sordu Burak. Çok fazla üzerine düşmek istemediğimden menünün en çok önerilen kahvaltı tabağından istediğimi söyleyip menüyü geri, Burak'a verdim. Benim söylediğim porsiyonu inceledikten sonra bana döndü.
"Güzel seçim."
Beni onayladıktan sonra aynı porsiyondan istediğini söyleyip menüyü geri garsona verdi.

"Ben hiç uzatmadan sana bir şey söylemek istiyorum."

'Buyur' anlamında eliyle söylememi işaret ettikten sonra dün için özür dilememe fırsat vermişti.
"Dün sanırım biraz haklıydın." Dedim buruk bir şekilde. Şaşırmıştı, bakışlarından belliydi. Beklemiyordu falan ama ne var yani bu kadar şaşırılacak.
"Önemli değil." Dedi sevimli sevimli bana bakmaya devam ederken. Şimdi sıranın ona geçmesi gerekiyordu mantıken, ve kısa bir süre söze girmesini bekledim.

Ama girmiyordu, sanırım dilemeyecekti.
"Eeee"
Diyerek aradaki saçma sessizliği bozdum.
"Sen dilemeyecek misin?"
"Hatalı olan ben değildim ki."
"Bana korkak dedin."
Etraftakiler rahatsız olmasın diye oldukça sessiz konuşuyordum ve bu şekilde sinirimi çıkarmamın imkanı yoktu.

"Evet, öylesin." Sesinde bir tutam duygu kırıntısı bile yoktu. Yanında ki sudan iki yudum alıp bana bakmaya devam etti.
"Pekâla, sakinim." Kendi kendime, onun duyamayacağı bir şekilde mırıldandım.

Yemekler geldiğinde çatalı sert bir şekilde salatalığa batırıp yedim. Elimden geldiğince Burak yerine camdan dışarıya bakıyordum. Çok sinirlenmiştim, bi de salak gibi özür diledim.
"Hadi ama Alya, tamam özür dilerim."
Dışarıyı izlemeyi bırakıp Burak'a ters bir bakış attım.
"Burak senin neden anın anını tutmuyor? Bir bakıyorum melek gibisin, sonra birden umursamaz birine dönüşüyorsun." Sert çıkışıma karşılık bakışlarını düşürdü.
"Anlamadım?"
"Neyi anlamıyorsun? Sabah geldin, güzel güzel konuştun ve ben de senin iyi niyetine, samimiyetine güvenerek buraya geldim. Şimdi burnu havada, şımarık çocuklardan farkın yok!"

Sinirlenmiştim çünkü ilk kez yaşanmıyordu bu ani ruh değişimleri.
"Gerçekten özür dilerim." Dediğinde kendimi çok garip hissetmiştim çünkü bu seferde bu kelimeleri içten söylediğine emindim.

"Burak, dalga mı geçiyorsun benimle?"
"Sana bunu bir gün açıklayacağım, ama o güne kadar bana katlanabilir misin?" Diye sordu sabah ki Burak. Sabah ki Burak diyorum çünkü Burak artık benim için ikiye ayrılıyordu.
"Neden başka bir gün de bugün değil?" Diye sordum. Gerçekten vereceği cevabı çok merak ediyorumdum.
"Öyle olması gerek. Lütfen anlayışla karşıla Alya."

Derin bir nefes aldım, sanırım biraz sabredebilirdim.
"Pekâla, denerim." Diyerek ağzıma yeşil zeytinlerden birini attım. Konuyu değiştirmek istercesine bir soru yöneltti.
"Şu eski sevgilinle"
Bakışlarımı Burak'a kitlerden, ağzımda ki zeytin çekirdeğini tabağa bıraktım.
"Ne zamandan beri ayrısınız?" Diye sordu.
"Yaklaşık iki yıl." Dedim net ve ciddi ses tonumla. 'Anladım' dercesine başını salladıktan sonra ben sordum.
"Peki ya sen?"
"Ne ben?"
Soruma soruyla karşılık vermesi rahatsız etmişti.
"Son sevgilinle ne zamandan beri ayrısın?" Dedim soruma açıklık getirerek. Alayla gülüp konuşmaya başladı.
"Hiç sevgilim olmadı."

Şaşkınlıkla gözlerimi açtım, imkansızdı ya!
"Hadi ama Burak, illa ki olmuştur." Dedim arkama yaslanarak.
"Sana böyle düşündüren şey ne peki?" Diye sordu, dudakları alayla yana kıvrılmıştı.
"Sonuçta sarışın, uzun, yakışıklısın." Bunları söylerken ağzımda gevelemiştim. Çok fazla övmüştüm ama bu böyleydi, çocuğun maşallahı vardı. Bu söylediklerime daha fazla gülmesi benim yanaklarımın alev almasına sebep oldu.

"Bak Elma Şekeri böyle düşünmene sevindim ama dediğim gibi, sevgilim olmadı."
Elma Şekeri mi? Hadi ama! Daha yaratıcı olabilirsin Burak.
"Çok merak ediyorum, neden Elma Şekeri?" Diye sordum alayla.
"Çünkü çoğu zaman senin yerine yanakların konuşuyor. Elma Şekeri renginde oldukları zaman ısırasım geliyo ama işte..." reçelli ekmeğini ağzına atıp yanağımdan bir makas aldı. Geri çekilip yanağımı tuttum, acıtmıştı öküz!

"Komik." Dedim yüzümü buruşturarak.
"Meselaa" dedi ve yüzünü buruşturdu.
"Elini verebilir misin, bir şey vermek istiyorum." Dedi. Ben de merakıma yenik düşüp elimi uzattım. Bir şey koyar gibi yapıp elimi tuttuğunda tekrar söze başladı.
"Mesela şu an tam bir Elma şekeri kıvamındasın." Diyip gülmeye başladı, ben de elimi çektim.
"Gerçekten çok espritüel bir çocuksun(!)" diyip sırıttım.

"Evet öyley-"
Cümlesini bitiremeden yüzü düşmüş ve benim arkama bakakalmıştı.
"Şansıma tüküreyim." diye mırıldandı ve göğsünde takılı olan gözlüğü taktı.
"N'oldu?" Diyip arkamı döndüğümde, dibimde biten esmer bir kızla göz göze geldim.
"Buyrun ne vardı?" Diye sordum vücudumu kıza döndürerek. Yaşıta benziyordu ve oldukça güzel görünüyordu.
"Oo kaçak." Dedi Ben yokmuşum gibi davranarak. Burak'a bakmaya devam ederken ben de Burak'a döndüm.

Burak bir şey yokmuş gibi davranıp camdan dışarı bakmaya devam ediyordu.
"Bu kız kim?" Diye sordum normal bir şekilde.
"Hangi kız?" Diye sordu.
"Bu başımızda dikilen kız." Diyerek kadını elimle gösterdim.
"Benden bahsediyor galiba." Dedi başımızda ki kız. Gözlüğünü aşağı indirerek kadını süzdü Burak.
"Bilmem, hanımefendi kimsiniz? Kız arkadaşım soruyorda." Diye sordu Burak.
"Kız arkadaşın demek." Diyerek bana döndü kız.
"Evet, yani hayır. Normal arkadaşız. Bir sorun mu var?" Kendimi toparlamaya çalıştım ve sanırım becerememiştim.
"Alya, sakin ol güzelim"
"Sen de canını seviyorsan, uza..." diyerek cümlesini bitirdi.

"Neden beni aramadın? Hani unutulmaz bir gece yaşamıştık?"
Kızın söylediği sözler karşısında kafamı öne eğip burukça gülümsedim. Burak'ın bakışlarını kısa bir süre üzerimde hissettim.
"Ne gecesi?" Diye sordum alaycı bir ifadeyle.
"Hani gece ya?" Burak'ın anlamamazlıktan gelmesi sinirlerimi daha çok bozmuştu.
"Burak soruma soruyla cevap verme! Ne gecesi?" Sorumu tekrar Burak'a yönlendirmiş ve vereceği cevabı bekliyordum.

"Hanımefendi ne gecesi ya, ben sizi tanımıyorum."
"Hepiniz aynısınız, Allah belanızı versin." Dedi kız sinirle. Onun bu tavrı gergin bedenimi istemsizce ayağa kaldırmıştı.
"Bana bak, bela okuma. Alırım ayağımın altına."
Sözlerim karşısında Burak'da benle ayaklanmış, sakin olmam için kolumu tutuyordu.
"Bırak! Bu yaptığın ikinci gol oldu Burak!Hem zaten bana ne. Sen benim hiçbir şeyim değilsin, senden hesap falanda soramam." Diyip kolumu ondan çektiğim gibi kapıdan kendimi dışarı attım.

Şerefsiz! Bana yalan söylemişti ve bu aynı gün ikinci hatasıydı! Tam bir aptaldı ve verdiğim şansları boşa harcadı. Tam toparlanıyorum derken daha dibe batmaktan çok sıkılmıştım. Gözlerim dolu dolu eve dönerken önümde ki tekelden çıkan Damla'yı gördüm.

"Alya." Dedi içten gülümsemesiyle.
"N'aber?"
Ağlamamak için direnmekte olan kızarmış suratımı görür görmez onunda yüzü düşmüştü.
"N'oldu?" Diye sordu elini omzuma koyarken.
"Sıkıldım artık! Her şeyden." Diyerek gözümde ki yaşlar yanaklarımdan süzülerek, özgürlüklerini bağımsızlaştırmıştı.
"Ah kuzumm. Gel bize gidelim he? İster misin."
'Tamam' anlamında başımı salladım. Elinde ki siyah poşetin ucundan gözüktüğü üzere bira almıştı. Belki de sarhoşluk bu hüzüne engel olabilirdi ve kafamı dağıtmama yardımcı olabilirdi.

Şu Hazal'ın yöntemini denemekten zarar gelmezdi herhalde? Yürümeye devam ederken arkama bir göz attım. Arkamdan tek bir adım bile atmamıştı. Sonra Alya 'KORKAK' oluyordu değil mi? Gerçekten harika(!)

Damla'nın odasına girdiğimizde yatağa hızlıca kuruldum.
"Evet kuzu seni dinliyorum." Dediğinde bütün olayları en baştan anlatmak için derin bir nefes aldım...

KARIŞIK YAZ AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin