12. Bölüm

31 14 0
                                    

Kanlanmış gözlerimi ovuşturarak tüm gece oturduğum sandalyemden gerilerek kalktım. Güneş ışınlarının odama saldırmasını engelleyen perdeyi açarak gözlerimi kırpıştırmam bir oldu. Fazla aydınlıktı ya da ben biraz fazla karanlığa maruz kalmıştım. Odam bana havasız geldiği için camı aralayıp odamdan çıktım. Merdivenlerden inerken aşağıdan gelen seslerden anladığıma göre Hazal'da uyanmış olmalıydı. Mutfakta tabaklarla çıkardığı ses kulaklarımı tırmalarken ellerimi kulaklarıma koyup sesi engellemeye çalıştım.

"Kızım az yavaş ol, kırıcaksın şimdi bir şeyleri."
"Ben sana burada kendi ellerimle kahvaltı hazırlayayım, sen bana sadece söylen." Dedi bozularak.
"Sen" dedim şaşırdığımı belli ederek.
"Ne ben?" Kafasını anlamamazlıktan gelerek iki yana salladı.
"Bana? Kahvaltı? Hazırlamak?" Her bir kelimeyi bastıra bastıra söylüyordum çünkü Hazal normalde kahvaltı pek hazırlamazdı çünkü kendisi ultra bir seviyede üşengeçliğe sahipti. Hatta genel hayatı boyunca benden erkende uyansa uyuyormuş gibi yaparak kahvaltıyı bana hazırlatırdı. Hazırladığı zamanlarda da genelde işi düşmüş oluyordu.

"E herhalde, biricik bebeğime kahvaltı hazırlamak benim görevim." Dedi çatalları, tabakların kenarına özenle yerleştirerek.
"Hadi oradan, ne isteyeceksin yine Hazal?" Dedim masada yerimi alırken.
"Ayıp ediyorsun. İçimden geldi işte." Dedi imalı sesiyle. Anlaşılan büyük bir gol geliyordu.
"Ay Hazal! Canım benim, hadi beni uğraştırmadan dökül." Elimle söylemesini işaret ederek.
"Pekâla."
Derin nefes alıp ağzından çıkacakları hızlıca düşünürken bende masada ki zeytinlerden birini ağzıma attım.
"Ben bugün Furkan'la buluşacaktım."
Cümlesini zorlana zorlana söylerken canım sıkılmaya başlamıştı.
"Eee?" Hızlı olmasını işaret ederken bir başka zeytini tekrar ağzıma attım.
"Ama bir işim çıktı bu yüzden beni idare etmeni istiyorum." Avuç içlerini kaşıdıktan sonra arkasında birleştirmişti. Bu istediği gayet basit bir şeydi. Neden bu kadar zorlanmıştı? Anlam verememiştim.

"İdare ederim etmesine de ne işiymiş bu?"
"Bir iş işte, sen yapar mısın yapmaz mısın biricik kardeşim?" Yağcılık yapmaya devam etmesi beni epey işkillendirmişti.
"Hazal, ne işi." Dedim derin bir nefes vererek.
"Ali'yle-"
"Mümkünatı yok."

Şu çocuğun adını duyduktan sonra anlaşılmıştı her şey. Nefret ediyorum ya hem de aşırı nefret ediyorum. Bu olayların başından beri ne o beni nede ben onu seviyorum. Saygıya dair ufacık bir şey bile yoktu aramızda.

"Ama neden!" Ellerini iki yana açmış bana çemkiriyordu.
"Sebebini biliyorsun." Elimde ki çatalı ona doğru tutarak.
"Sana kahvaltı hazırlayanda kabahat!" Sinirlenip hızlı adımlarla gitmeye başlamıştı.
"Çok sağol canım benim, sosisler leziz olmuş." Dedim içlerinden bir tanesini zevkle ağzıma atarken. Birkaç kez ısırdıktan sonra ağzıma dağılan nefis tat, yüzümde ki memnuniyetsiz ifadeyi sökmüştü. Çok güzel yapmıştı, işi düşünce özeniyordu tabii böyle şeylere pis kız.

Mükemmel ötesi kahvaltımı tek başıma yapmak yerine bana eşlik etmesi için telefonumu davet etmiştim. Yeni bildirimlerde en üstte duran Lalin ve Damla'yla olan grubu görünce düşünmeden tıkladım. 

Mesaj: Damla Ak,
"Bugün bir şeyler yapalım?"

Mesaj; Lalin Kızıl,
"Olabilir, zaten evde çok sıkılıyorum:("

Mesaj; Damla Ak,
"Tamamdır. Alya mesajları hâlâ görmediğine göre uyuyordur. Ben önce size geliyim, sizden de beraber Alyalara geçeriz."

Mesaj; Lalin Kızıl,
"Akşamda yeni açılan bara gidelim mi? Hem ne zamandır gitmiyoruz böyle yerlere hem de çok övüyor herkes. Merak ediyorum."

Mesaj; Damla Ak,
"Tamam ya konuşuruz onu."

Kısa bir konuşma geçmişti ve bu konuşma üzerinden on dakika falan geçmişti. Muhtemelende şu an Damla, Lalin'lerin oraya doğru yeni gidiyordur. Bar konusunu okuyunca bu fikir kulağa kötü gelmiyordu.

KARIŞIK YAZ AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin