Hastaneye vardığımızda elimi kapıyı tıklattım. Ve o şişko adam ile karşılaştım. Berk ile yanına ilerleyip oturduk. Bizi görünce alnında bazı terler belirdi. Galiba berk adamı biraz hırpalamıştı.
(Türkçeyi iyi konuşamayan birini düşünün)"Berk bey ve güzel hanım." Berkin adama olan bakışlarını bir görün gülmekten çatlarsınız.
"Adı öykü!" Doktor bey kafasını evet anlamında salladı.
"Öykü hanım. En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?" Bir anda kafamı berke çevirdim. Bana biraz sapıkça gülümsüyordu.
"Bundan 2 yada 3 hafta önce falan." Doktor düşünür gibi yapıp bir kağıda bişeyler karaladı.
"Kanlar çocuğun size tehlike tepkisi. İşaret veriyor yani. Biraz yormuşsunuz hem kendinizi hem çocuğunuzu. Bunu bedensel değil ruhsal olarakta algılamalısınız. Bebeğiniz 2 yada 3 haftalık olduğunu anlayacağız şimdi buyrun şöyle." Ultrason cihazının yanındaki sedyeye uzandım. Karnımı yavaşça açtım ve soğuk jel ile buluştum.
Doktordan Sonra
Arabanın içinde çılgınlarca planlar kuruyordum.
"Berk türkiyeye mi dönsek. Burası tehlikeli." Berk kafasını kaldırıp bana baktı.
"Londraya döneceğiz. Orada düzenimiz var. Türkiyede anılarımız var ama kötü Londra'ya gitmek en doğrusu bu." İstemiyordum belki ben. İsviçreyi ne için istemiştim. Arkadan birileri çikolata diye bağırmasın çikolata için değil tabii ki.
"Berk türkiyeye mi dönsek ne olur?" Berk arabayı durdurup yüzüme bakmaya başladı.
"Burayada mı şirketin bir baisini açayım. Yeter artık işçi almaktan yoruldum. Londraya gidiyoruz çünkü orada rahat edeceğiz hem merve ve onurda taşınacak diğerleride orada olacak unutma bizim dostlarımız olabilir ama ortaklarımda var orada o yüzden Londraya gidelim olur mu?" Her şeyi açıklayıp son olarak izin mi istiyordu benden? İzin vermesem kabul edecek miydi?
"Sen her şeyi hazırlamışsın. Sorman ayıp." Önüme dönüp kollarımı birleştirdim. Konuşmasını dinlemek dahi dinlemek istemiyordum. Zaten oda konuşmuyordu.
Arabadan inip evin önüne geldim. Kapıyı çaldım. Birkaç dakika sonra kapıyı uykulu gözlerle bora açtı. Mahrum mahrum gözlerini ovuşturuyordu. Ama niye bora açıyor o kadın nerede acaba?
"Çalışan nerede bora?" Bora ellerini iki yanında bilmiyorum der gibi tuttu. Bende onu kucağıma almak için yelteniyordum ki bora durdurdu.
"Sevgilim doktor ne dedi ağır kaldırmak yok?" Gülümseyip onları takip ettim. Salona girince kendimi koltuğa attım.
"Oğlum artık Londra'ya taşınacağız." Bora kaşlarını kaldırdı. Hala berkin kucağında oturuyordu.
"Lonora neresi?" Bu benim kıkırdamamı sağlıyordu. Berki lise zamanları bir çocuğu olup onunla yurtdışı konuşacağımızı söyleseydi gülerdim. Şimdi iyiki mi diyeyim yoksa keşke mi desem bilmedim demeyeceğim. Tabii ki iyiki!!!
"Boracığım başka yere gideceğiz." Borayı kucağıma oturtmamda sakınca olmayacağınadan kucağıma oturttum.
"Anne niye burada çok çikolata yediğim için mi gidiyoruz?" Kıkırdamalar evi inletirken içeri o kadın girdi.
"Berk Bey Onur bey geldi." Bu kadar çabuk mu? Berk borayı üzerimden aldı ve elini sımsıkı tuttu. Benide belimden kavradı. Beraber kapıya ilerledik.
Merve ve onur içeri girmişlerdi bilene. Beni görünce gülümseyip bana ilerleyen merveye sarıldım. Berkte onur ile erkekçe selamlaştıktan sonra salona geçtik. Bora daha fark edilmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Lisesindeki Kızlar 2 |Tamamlandı|
ChickLitErkek lisesindeki Kızlar'ın ikisidir. Hayattaki tek şeyim oydu. Ama onu kaybedeli tam altı ay olmuştu. Borası için gitmişti. Kendi canını hiçe saymıştı. Ama artık borada yoktu. Kaçıralı galiba beş ay oldu. Sadece bir ay sonra kim tarafından kaçı...