Multimedya: Ahmet
Siyah boyanmış bir odaya girdiğimizde o kadında benimle beraber girdi. Ortadaki koltuklardan birine önce ben sonra o oturdu. Kadın sadece süzüyordu beni. Birkaç dakika sonra ayağa kalktı ve tam çıkacakken konuştu."Uslu uslu otur Ahmet gelir birazdan." Hiç konuşmadım. Kadın çıktıktan sonra odanın içine göz attım. Ne cam vardı bu odada nede kesici alet. Salaktım bende ne bekliyordum ki? Silah falan bırakacak hali yoktu. Berk acaba ne yapıyordur şu an? Tuvaletin arka kapısından çıkarken kolyemi oraya atmıştım, bulmuştur umarım. Çocuklar, ya onlar iyi mi? Ahmet bir şekilde Londra'da bulunduğumuzu anlamıştı.
Kanepeye uzandım, ayakkabılarımı çıkartmayı da unutmadım. Artık mutlu olmak istiyordum. Herkesten, her şeyden kaçıp mutluluğa ermek hakkımdı benimde. Gözlerimi kapatacağım sıra odanın kapısı açıldı kalkıp bakacak mecalim yoktu.
Gene aynı kadın elinde bir tepsi ile ayak ucuma oturdu. Tepsiyi orta sehpanın üzerine bırakıp, "Kalk hadi ye şunları." Doğrulup tepsinin içine baktım. Pilav ve yanında sulu bir yemek vardı. Yememi istiyordu, benim hafızamı silen adamın yemeklerini yemek ha, garip bir fikirmiş.
"Ahmet'in bana neler yaptığını bilmiyorsun herhalde, yemeyeceğim!" Kadın tepsiyi kucağıma koydu.
"Ahmet gelince yersin, gelsin bir!" Kadın yanımda oturmaya devam ederken tepsiyi sert şekilde orta sehpaya bıraktım.
"Ahmet," Dedim ve bir süre durdum. "Ne istiyor benden?" Kadın'ın gözleri siyaha yakın bir tondaydı. Gözlerini bana çevirdi.
"Seni." Dedi ve durdu. Ahmet'in beni istediğini bende biliyordum herhalde!
"Onu demiyorum, bırakmak için ne istiyor?" Kadın yüzüne samimi olmayan bir kahkaha takındı.
"Ahmet seni istiyor ve bırakmaz. Çünkü o çok güçlü." Bildiğim şeyleri kadının cevaplaması ne kadar sıkıcıydı, bir bilseniz. Ayağa kalkıp kapının kenarına ilerledim ve birkaç kez kapıya vurdum. "AHMET!" Diye bağırdım. Kadın hala eski yerinde oturuyordu. "BENİ BURADA BÖYLECE TUTAMAZSIN!" Kapının arka tarafından kilit açma sesi gelince birkaç adım geri çekildim.
Kapı açılınca tanıdık yüz karşıladı beni. Ahmet! Değişmişti yani tam hatırlamıyordum o zamanı ama değişik gelmişti bana. Boyum ayakkabılarımı çıkardığım için kısalmıştı. Ona aşağıdan bakıyordum bu yüzden. Beni süzmesi uzun sürmüştü.
"Ne olur bırak, gideyim." Dedim; birkaç adım gerilerken. Gözlerini benimkilerden çekmeden konuştu.
"TERK ET ODAYI!" Sesi fazlası ile tanıdıktı. Kadın odadan çıktıktan sonra kapının kitlenme sesi ile tedirginliğim arttı. Dizlerim istemsizce titriyordu. Engel olamıyordum kendime. Zar zor ayakta durmayı başarabiliyordum.
Birkaç adım attı bana doğru. Bende geriledim aynı onun gibi. Yüzündeki ifadeyi biliyordum. Berk ile barışınca aynı ifade bende de oldu. Ama bu seferki benim ifadem, korkak küçük kızdan başka bir şey değildi.
Bana adım atmaya başladığında daha fazla dayanamayacağımı bildiğim için elim ile dur işareti yaptım. "Dur," Dedim işareti yapmaya devam ederken. Yere bıraktım kendimi. "Bırak, gideyim." Eğilip beni kucağına aldığında kurtulmak için çabaladım. Ama tabii ki başarısız oldum.
Kanepenin üzerine bırakınca beni kendisi tekli kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne atmayı da ihmal etmedi. "Hoş geldin evime kadınım." Delirmiş olmalıydı.
"KADININ FALAN DEĞİLİM BEN! SEVMİYORUM SENİ! BEN BERK'İ SEVİYORUM, SOK ŞUNU KAFANA!" Yediğim sert tokat ile kafamı kaldırmadım. Tokat atmıştı, tokat!
"BERK FALAN YOK ARTIK ASIL SEN SOK BUNU KAFANA!" Odayı terk etmesi ile göz yaşlarımı akıtmaya başladım.
Berk'den
Tuvaletin kapısını tıklattım. "Öykü, içeride misin?" Ses gelmemişti. Kapıyı açar açmaz yüzüme çarpan soğuk; soğuk... İçeri girip tüm kabinlere bakındım. YOKTU! Arka kapının açık olduğunu gördüğümde koşarak oraya ilerledim. Kapının köşesinde kolyesini görmem ile Ahmet p*içinin onu kaçırdığını doğruladım. Tuvaletten çıkıp ana alana ilerledim.
"SALİH! SİZ NASIL İŞ YAPIYORSUNUZ, DEMEDİM Mİ ADAM SAYISINI ARTTIR. KAÇIRMIŞ İŞTE AHMET!" Sinirden gözümün tekinin seğridiğini hissetmiştim.
Salih'in konuşmasına fırsat vermeden arabaya bindim. Bir şekilde bulmalıydım. Yoldayken Kadir'i aradım.
"Berk?" Sesi uykuluydu. Bununda hiç bir b*ktan haberi yoktu.
"Ahmet Öykü'yü kaçırdı. Haberin var mı?" Yoktu ama genede soruyordum. Bir umut.
"Ne, Ahmet mi?! Haberim yok ama Ahmet'e ulaşmaya çalışacağım."
"Tamam haber ver!" Telefonu kapattıktan sonra mekanın sahibini aradım.
"Buyrun Berk Bey."
"Mekanın kamera kayıtlarına bir şey olmadan, elimde olsun."
"Tabii ki Berk Bey." Telefonu kapatıp şirketin otoparkına giriş yaptım.
...
Odama girer girmez çocukların gelmesi ile Onur'u gecenin bu saatinde rahatsız etmek zorundaydım. Üç, dört defa aradıktan sonra açabildi beyefendi.
"Alo?" Dedi uyuduğunu belli ettiği sesi ile.
"Çocuklar iyi mi?" Direkten sormuştum vakit kaybına kucak açamazdım.
"İyide asıl siz iyi misiniz?" Bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı demek.
"Ahmet Öykü'yü kaçırdı, siz yer değiştirin ama izleniyor olabilirsiniz dikkat edin." Çok normal bir şeymiş gibi söylemem, garipti.
"Ne!? Tamam haber vermeyi unutma!" Kapatmadan önce önemli bir şeyi unutmuştum.
"Tamam, Onur çocuklara belli etme." Tamam cevabından sonra telefonu kapatıp masaya fırlattım. Tek umudum kamera kayıtlarıydı. Masaya kurulup bilgisayarımı açtım. Mekanın sahibi denen adam görüntüleri mail atacaktı.
...
İki, üç saat sonra gelen mailden görüntüyü açıp izlemeye başladım. Öykü'nün yanında bir kadın ile tuvaletin arka kapısından çıkması ve arabaya binişi. Bu kadın, tanıdık geliyordu ama siyah beyaz görüntüde pek belli olmuyordu.
Düşünüyorum da, artık finale yaklaşalım. Çünkü; iki kitap daha yazıyorum ve bunlardan biri yeni bir lise kitabı. Ona yoğunlaşmak istiyorum. Üç kitabı da aynı anda yazmak zor olacak.
Loading (Lise serisi) Kitabını profilimde bulabilirsiniz.
....
Berk'e tanıdık gelen o kadın kim?
Soru: Satrançtaki en iyi hamle nedir?
....
Vote basmak isteyenler bassın, basmak istemeyenlerin canı sağ olsun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Lisesindeki Kızlar 2 |Tamamlandı|
Chick-LitErkek lisesindeki Kızlar'ın ikisidir. Hayattaki tek şeyim oydu. Ama onu kaybedeli tam altı ay olmuştu. Borası için gitmişti. Kendi canını hiçe saymıştı. Ama artık borada yoktu. Kaçıralı galiba beş ay oldu. Sadece bir ay sonra kim tarafından kaçı...