Sona olabilğince yakınız. Hepimiz! Voldi'nin ölüme yakın olduğu kadar.
Artık kendimi kötü hissediyorum. İnsanları öldürdüm. İyi ya da kötü, fark etmez. İnsanları öldürdüm. Yirmi beş yaşımdayım. Tam yirmi beş yıl eşlik etti karanlık aydınlık ağı. Aydınlık terk etti, artık karanlıkla var kan bağım.
Zaman çok hızlı ilerliyor, korku gibi damarlarımızdaki kana işlemiyor. Onu öldüreceğiz. Korkuyu, korkuyu salanı. Onu öldüreceğiz, ne olursa olsun. Canımız pahasına.
*&*
Sakince planımızı uyguladık. Peter'ı kullandık. Ve küçük farecik, kedilerin yerini köpeciğe söyledi.
Ve sonnn. Küçük farecik peyniri alıp karnını doyuramadan yakalandı. Artık o farecik, Azkaban'da.
Detaylar detaylar. Hadi başlayalım. Geçmişe gidiyoruz, kaçırılmadan öncesine.
*Flashback*
Peter'ın ihanet eden bir pislik olacağını hepimiz biliyorduk. Neden plana onu da dahil etmeyelim ki? Sonuçta her şey bittiğinde çapulcular onun ağzına sıçacak. Çapulcuları geçtim ilk biz sıçacağız. Neyse konumuz bu değil. Konumuz plan.
İlk olarak her şeyin başladığı yere gitmeliyiz; Hogwarts'a. 'Hadi diyelim gittik n'olacak' dediğinizi duyar gibiyim. Gidince görürsünüz. Aslında tam olarak Hogwarts değil ama olsun.
***
"Acı yalanlar gördük" diye söze başladı Sirius. "Biliyorsun Trelawney. Burada öğretmen olmayı ne kadar istediğini ikimiz de biliyoruz"
"Yalan söyleyemem!" diye haykırdı. "Yalan kehanet veremem!"
"Bu doğru bir kehanet, ben ve arkadaşlarım her şeyi değiştirmeden önceye kadar öyleydi en azından"
'Er ya da geç ikna edeceğiz sonuçta' adlı bakışını attı Sirius.
Ettik.
Buradaki işimiz bittikten sona plana devam ettik. "Sıradaki görev Sümsüküs" dedi Sirius.
Anlatayım; her şey kitaplarda olduğu gibi olmalı, kehanet verilmeli. Yani sıradaki görev Sümsükus.
***
Trelawney kehaneti Dumbledore'a vermiş o sırada tesadüfen (!) Snape duymuştu. Bu Trelawney de zeki kadın haa. Neyse, Snape karanlık taraf için çalışıyor, doğal olarak öğrendiği şeyleri Karanlık Lord'a anlatacak, yani en azından Helena'nın fikrince.
İlerleyen günlerde Ölüm Yiyenler'in bize saldırması ve beni kaçırmasıyla planın tıkır tıkır işlediğini anladık. Sonra benim ölüm haberimle hepimiz yıkıldık ama olsun. Şakaya vuruyorum ama... Neyse, plan işliyordu, sorun yoktu... Yani öyle umuyordum.
*Flashback End*
Loren'ın ölümünün ardından Cherly'ın yıkılışını gören Sirius, elinden hiçbir şeyin gelmemesinden dolayı kendini suçlu hissediyordu.
Loren'ın mezarına gidip onu koruyamadı için, ondan vazgeçtiği için özür dilediğini duydu, işte o anda öldü.
Cherly'ın hıçkırıklarını duymamak zorundaydı, yanına gidemedi. Çünkü giderse Cherly, ağlamaya devam edemez, içini dökemezdi.
Ama, ondan önce Minik Çiçek Flora, Cherly'ın yanına yaklaştı, mezar arka bahçede olunca çocuklar kolayca ulaşabiliyordu.
"Hala" dedi, "Neden ağlıyosun?"
"Ağlamıyorum, Flora" dedi sessizce. Aslında ruhu ağlıyordu. "Sadece... Sadece vedalaşıyorum, çok sevdiğim biriyle"
İşte o an Sirius'un tüm gücü, bir enkaz gibi dağılmıştı, ve Cherly o enkazın altında yaşamak için çabalıyordu.
Hadi sarılıp ağlayalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blossom ve Cooperlar (TAMAMLANDI)
FanfictionArkasından bir ses geldi genç kızın; "Avada Kedavra!" Ses soğuk ve korkunçtu. Her duyduğunda tüylerini diken diken ederdi o ses; Karanlık Lord'a ait olan ses. İçlerinden biri ölmüştü. Peki ya kim? Voldemort tarafından öldürülen kimdi? ~Tüm haklar...