5. Bölüm

590 73 40
                                    

Medya:Ece

Aynı yazı, aynı cümle, aynı kelimeler. Daha önce gördüğüm şimdi elinde tuttuğum kağıt parçasının içinde yazılanlar. Hepsi eskiyi hatırlatıyor ama ne kadar çok düşünürsem o kadar çok batıyormuşum gibi hissediyordum. Otobüsün korna sesi ile gözümü kağıttan alıp otobüsün merdivenlerinden çıktım. Şimdilik aklımda sadece Ece olmalıydı. Şu lanet kağıt parçası işini sonraya bıraktım. O kağıt parçası cebime nasıl geldi ve ya onu kim koydu sonraki işimdi. Gidip gitmemekte kararsızdım. Çünkü gidince neyle karşılaşacağımı bile bilmiyordum. 'Ama yine de gitmek istiyorsun' diye bağıran iç sesimi haklı bulduğum ilk defa. Gidecektim. Belki de eskiyi hatırlamam da bana yardımcı olabilecek şeyleri bulurdum.

"Akbiliniz yetersizdir." Otobüsteki her bakışın benim üstümde olduğunu anladığım gibi adama para uzattım. Fısıldaşmaların çoğu benim hakkındaydı kesinlikle. Ya da ben çok hayalperestim.

"Kaysana."

Sesin sahibine baktığımda karşımda okulun en güzel kızı Tuğce'yi gördüm. Normalde eşcinsellerimi güzel bulmazdım. Ama bu kız tek kelimeyle taştı. Bazen gerçekten ona imreniyordum. Evet her zaman ona imreniyordum. Kızın beli benim kolum kadardı nerdeyse. Benimde fiziğim fena sayılmazdı. Ama bu kızla rakip olmayı bırak sidik yarışına bile giremezdim. Biraz yana kaydıktan sonra yanıma oturdu.

"Nereye gidiyorsun?" Diye sorduğunda şaşırmıştım çünkü okulda çok samimi olan tipler değildik.

"Ece'nin yanına." Verdiğim cevaptan memnun olmuş gibi durmuyordu.

"He şu sürtüğün yanına mı?" Ece'yle aram çok iyi olmasa bile onunla bu şekilde konuşmasına asla izin veremezdim. Ece'yle çok şey yaşamıştık ve yaşadığımız hiçbir şey bizi birbirimizden koparamamıştı. Son olaydan sonra.

"Hakkında düzgün konuş." Sert çıkışım onu şaşırtmış olmalı ki yüzüme uzun süre baktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Şu an arkadaşının ne kadar sürtük olup olmadığını tartışacak durumda değilim." Haline bakıldığında üzgün gözüküyordu. Ne kadar kıskanırsam ya da sevmesemde bir canım ona ne olduğunu sormasını söylüyordu. Sordum. Evet evet tutamadım kendime ve sordum.

"Barbie bebeğinin bacağı mi koptu? Neden üzgünsün?" Hem dalga geçmek istiyordum hemde gerçekten neden üzgün olduğunu bilmek.

"Sence ben kötü birisi miyim?" Aniden gelen soru karşısında şaşırmıştım. Tuğçe herkesin sahip olmak isteyecegi türden bir kızdı. Ve evet okulda çok seviliyordu ve bu ondan nefret etmem için yeterli sebepti. Ama işin garibi onu tanımıyordum ve cevabı sadece onu gıcık etmek için verecektim.

"Evet." Kaşları kalktı. Evet bende 'evet' yerine 'hayır hayır sen kötü birisi değilsin böyle düşünme' demek isterdim. Ama kıskanıyorum işte ne yapayım? Gerçekten kıskandığınız ve yerinde olmak istediğiniz birisi sizin yanınıza oturup size kötü birisi miyim? diye sorduğunda gerçekten hayır demezsiniz herhalde. En azından ben diyemiyordum.

"Hayır öyle demek istemedim. Aslında öyle demek istedim ama seni tam olarak tanımıyorum sonuçta senin hakkında yorum yapamam. Aman mizacın olarak dışarıdan sert duruyorsun. Güçlü duruyorsun. Belki de bu önyargı kurmamızı sağlıyordur sana karşı."

"Ben çok kötü bir şey yaptım." Dediğinde ineceğim durağa gelmiştik. Aslında ne söyleyeceğini deli gibi merak ediyordum. Ama şu anda Ece'nin yanına gitmem gerekiyordu. Hem benim ona hem de onun bana ihtiyacı vardı. Böyle bir şey yapıp yapmadığını açıklaması gerekiyordu. Beni benim sevgilimle aldatıp aldatmadığını açıklaması gerekiyordu.

Gelecekteki Geçmiş (Tamamlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin