20. Bölüm

305 62 11
                                    

Medya: Savaş

Sanki başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. İliklerime kadar vicdan azabı çekiyordum. Hem yanlış anlaşıldığından hem de Savaş'ın aklındaki şeyden.

"Ooo Savaş Bey hazretleride burdaymış." Dedi Yiğit arkaya doğru yaslanırken.  Sanki Savaş'ı burada görmeyi bekliyor gibiydi.

"Nil..." Savaş hala olduğu yerde adımı anıyordu. Uçurumda gibiydim. Savaş hem Yiğit'in hem de benim canımı çok fazla yakmıştı. Ama şu an gördükleri ile onun da canı yanmıştı.

"Git burdan." Dedi Yiğit kadehten bir yudum daha alırken. Savaş'ın gitmesini hem istiyor hem istemiyordum. beni bu halde yanlış anlaması en son isteyeceğim şeydi.

"Nil' i alıp gideceğim." Dedi bana doğru yaklaşırken. Yine tepki veremiyordum. Belki verebilirdim ama şu an bunu denemek bile aklımın ucundan geçmiyordu

"Nil'in seninle gelmek isteyeceğini sanmıyorum." Dedi Yiğit keyifli bir gülücük yerleştirerek yüzüne. Nasıl bu kadar ukala olabilirdi? Ya da ne zamandan beri benim hakkında fikirler alabiliyordu kendi kendine?

"Ne anlattın ona?" Diye sordu bu sefer Savaş Yiğit'e. Demek ki Yiğit'in anlattıkları doğruydu gerçekten yaşanmıştı.

"Nil burda kalacak Savaş. Onu kendinden uzak tut."

"Senin davan benimle. Nil'i karıştırma." Dedi Savaş.  Yüzüme hiç bakmıyordu zaten bunu kasten yapıyormuş gibiydi. Sinirli olduğunu çene kasından anlayabiliyordum. Ne onu bu kadar öfkelendirmiş olabilir ki?

"Nil seninle gelmek istemiyor." Dedi Yigit'te ayağa kalkarken.  Tüm sinir hücreleri aynı anda etkileşime geçiyor ama hiçbir şekilde tepki veremiyordum.

"Benimle gelmek istememesi onu sana bırakacağım anlamına gelmez." Ellerini ellerime kenetlemisti Savaş. Yürüyordum. Ama bunu o an sorsalar ellerimle yapıyorum bile diyebilirdim. Beynim uyuşmuştu. Konuşamıyor tepki veremiyor hiçbir şekilde faaliyet gösteremiyordum.

"Sakın konuşma. İnanırım." Dedi yine bana bakmıyorken. Beni arabaya bindirdikten sonra yine yüzüme bakmadan emniyet kemerimi bağladı. Gözlerimin içine bakmaması yine hem üzüyor hem de tedirgin ediyordu. Neden beni yanlış anlamış olma ihtimali bu kadar vicdan azabına sürüklüyordu ki? Kapımı kapattıktan sonra Yiğit'in evine doğru ilerlemeye başlamıştı. Yiğit'in yanına gidip onun yüzüne sertçe bir yumruk indirirken yine tepki veremiyordum.

"Dokundun mu ona?" Dedi Savaş Yiğit'in üstüne çıkıp yumruk atarken. Böyle bir şey nasıl düşünmüş olabilirdi? Gördüğü manzaradan gerçekten bunu mu çıkarmıştı? Ya da beni böyle bir şey yapabileceğime nasıl ihtimal vermişti.

"Evet." Dedi Yiğit. Böyle bir şey yapmamış olmasına rağmen böyle bir şey yapmış gibi konuşması Savaş'ı sinir etmek istemesindendi.

Savaş defalarca yumruğun ardından bir de tekme attıktan sonra geldi yanıma.

"Sakın." Dedi tekrar. Konuşmamdan korkuyordu. Çünkü konuştuğumda inanacağını söylemişti bana. Ne dersem inanacağını söylemişti. Ben de ona karşı o ne derse inanmak istiyordum. Ama Yiğit'in evinde gördüğüm fotoğraflar ondan nefret etmemi daha da kolaylaştırmıştı.

Yollar karanlık ve ıssızdı. Gecenin bilmem kaçıydı. Nereye gittiğimizi bilmiyor sadece gitmek için gidiyorduk. Gideceğimiz yer belli değildi belki amacımız sadece yolculuk etmekti.

Bir uçurumun kenarına geldiğimizde anlamıştım ne kadar çok beni konuşturmak istemesede konuşmama ihtiyacı olduğunu.

Onun gibi ben de arabadan indikten sonra yürümeye başladım uçuruma doğru. Arabayla uçurumun arası yaklaşık 30 metreydi.

Gelecekteki Geçmiş (Tamamlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin