21. Bölüm

258 60 8
                                    


Medya: Savaş

"Ne?" Diye bağırmamla bütün sınıfın dikkati benim üstüme toplanmıştı. Tuğçe'nin ağlamaşı kesildiğine göre o da şu an bana bakıyordu. Savaş bunu yapmazdı. Savaş bu kadarını yapmazdı. İnsan öldürürdu ama bir kadına el kaldırmak...

"Bende inanamadım. Belki de yalan söylüyordur Tuğçe." Dedi tekrardan Ece. Evet evet kesinlikle Tuğçe yalan söylüyordu. Savaş bunu yapacak bir çocuk değildi. Korurdu sahiplenirdi. Bazen bağırır çağırır küfür ederdi. Ama bir kıza el kaldırmazdı.

Tuğçe'nin yanına giderken Tuğçe'nin ağlaması tamamen kesilmişti. Bu da onun yalan söylediğinin bir ispatıydı.

"Savaş'ın böyle bir şey yapmayacağını sen de biliyorsun değil mi?" Dedim yüzünü sıkarak. Avcumun içinde cırlıyordu ama o Savaş'a attıgı iftiranın yanında azdı.

"Yaptı işte be bırak beni." Diyerrk ayağa kalkmaya çalıştı. Evet belki Savaş'ı benden daha iyi tanıyordu fakat böyle bir şey yapmayacağına adım kadar emindim.

"Kime yaptırdın bu morlukları söyle." Diye bağırarken daha da sıktım yüzünü. O bunu çoktan haketmişti.

"Sevgilimi benden iyi mi tanıyacasın!" Diye bağırdığın da elimi bıraktım. Doğru söylüyordu Savaşı ondan iyi tanıyamazdım. Ama böyle bir şey yapacağına hâlâ ihtimal vermiyordum.

"Yalan söylüyorsun..." Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Aklımdan geçenleri dile getiriyordum.

"Ben senin gibi sevgilisi olduğu halde yanından ayrılmayan kızlara mı benziyorum da yalan söyleyeceğim ha? Yazık kızım sana. Kaç kez gördün bizi yan yana. Hiç birinde ayrılmadın Savaş'ın yanından. Kaç kez senin yanına gelmek istemediğini söyledi bana biliyor musun sen? Kaç kez yavşadın Savaş'a? Nasıl soğuttun kendinden bu kadar?" Bunları herkesin içinde söylemişti. Herkes bana kınayan bakışlar atıyordu. Ama bunlar değildi umrumda olan. Savaş benim yanıma gelmek istemediğini Tuğçe'ye mi söylemişti? Bu kadar mı bıkkınlık vermiştim ona? Bu kadar mı gelmek istemiyordu yanıma?

Sınıftan çıkıp lavaboya gittim. Kaçardım. Olay yaşadığım ortamdan kaçardım hep. Olay yaşadığım yerde söylediğim kelimeler bir kişiye bürünüyordu çünkü. Hepsi karşıma geçip gülüyordu.

Kapıyı kilitledim. Sert kapattığım için şaşırtıcı bir şekilde kendisi kilitlenmişti zaten.Sanki bütün olay kapıdaymış gibi tekme savurdum. Tuğçe inanmamam gerektiğini biliyordum. Savaş'ın yalan söylemeyeceğini umuyordum. Ama ona bunu söylemeyecektim. Telefonumu çıkartırken klozetin kapağının üstüne oturdum. Sevdiğim bir aktiviteydi bu. Bir de şu koku olmasa.

Rehberimden Savaş'ı buldum. Ama arayıp aramama konusunda kararsızdım. Sesini duyduğumda fikrimi değiştirme olasılığım yüksekti. Mesaj yazdım. Duygularımı yansıtamayacak kadar kısa, ama normalde az mesaj yazan birisi olarak uzun yazmıştım. Mesajı gönderdiğimde tekrardan okudum.

Sana inanmıştım o uçurumda. Yapmadım dediğinde inanmıştım. Sana ne kadar inanmamak istesemde inanmıştım. İnandırmıştın kendine beni. Yine yenik düşmüştüm. Yine içimdeki duygular sana karşı ağır basmıştı. Ama ben o kızın yüzündeki morlukları gördüm Savaş. Senin eserin olan morlukları. Ağlaayışlarını gördüm Tuğçe'nin. Senin açtığın yaraları acıttığı için ağlayan kızı gördüm Savaş. Yapmaz dedim. Yapmamalı diye yalvardım. Ama sen bu'sun. Sen katilsin. Sen hem benim hem ailemin hemde o masum insanların katilisin. Sakın çıkma bir daha karşıma. Kaç ay geçti saymadım, kaç kez karşılaştık, konuştuk hatırlamıyorum ama her karşı karşıya geldiğimizde senden nefret ettiğimi bir kez daha haykırdım kendime. Senden daha da nefret etmem için ne yapabilirsin ki başka? Benden herşeyimi aldın. Sana hiçbir şeyini bırakmayacağım. Sana seni bile bırakmayacağım.

Gelecekteki Geçmiş (Tamamlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin