betrayer

1.1K 129 217
                                        

"Ne aşağıda ne de yukarıda güvenli bir liman var. Sadece biz varız. Küçük, yalnız, debelenen ve birbirini yiyen bizler varız."

Zaman iki kartel için de hızla akıp gidiyor, büyük savaş için hazırlıklar aralıksız devam ediyordu. Elbette iki tarafın da gizli silahları vardı ancak herkes kozlarını paylaşmak için uygun zamanı bekliyordu, iki dev kartelin çarpışacak olması Meksika'nın en büyük sokak savaşının başlaması demekti ve elbette hiç kimse bu savaşı görmek için can atmıyordu.
Savaşın neler getirdiğini herkes bilir; kan, vahşet, ölüm, yoksulluk ve tehlike...

Genç Patron, ellerinin altındaki pürüzsüz omuzları okşarken tam olarak bunları düşünüyordu. İnsanları kendi cephesinde savaşmak için ikna etmenin bir yolunu bulması gerekiyordu. Yanı başında uzanan beden, narin parmaklarıyla saçlarını tararken sakin bir şekilde sormuştu,
"Neyi düşünüyorsun?"

"Hiç, sadece El Uno ile ilgili aklıma takılan bir şeyler var. Bu kadar uzun süre sessiz kalması hiç normal değil."

"Sessiz kalmasa aptal olduğunu düşünürdüm."

Jeno, saçındaki narin elleri yavaşça kendisine doğru yaklaştırmış ve bembeyaz, ince bileklere zarif bir öpücük kondurmuştu,
"Bu da nereden çıktı?"

"Sessiz kalıyor böylece seni her gece uykusuz bırakıyor, korkutmaya ve sindirmeye çalışıyor. Belki de çok büyük bir planı bile yok ama unutma imaj her şeydir, seni güçlü bir intikam alacağına inandırmasına izin verirsen, alır."

"Bazen ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. Chihuahua'yı Ismael'e vermekle hata mı ettim diye düşünüyorum, eskiden Zetas'la çalışıyordu biliyorsun. Bana ihanet edebilir, sadık kalması için hiçbir sebebi yok."

Güzel bedenin büyük gözleri hırsla parıldamıştı,
"O zaman onun yerine bir başkasını geçir."

"Bu o kadar kolay değil, Ismael kadar tecrübeli bir lideri bulmak zor olur. Neyse sen kafanı bunlara yorma, canın yanıyor mu?"

Güzel çocuk, konu kapandığı için rahatsız olmuş gibiydi, yine de gülümseyerek cevap verdi.
"Biraz."

"Güzel, o halde çalışanlara senin için küveti hazırlamalarını söylerim. Sıcak su iyi gelir."

"Ah, teşekkürler. İyi olur sanırım."

Patron, şakacı bir şekilde sorarken oldukça mutlu gibiydi.
"Jaemin hazretleri ne gibi bir aromayla yıkanmak isterler acaba?"

"Çikolata ve vanilya."

"Pekala. Seni kucağıma almamı ister misin yoksa yürüyebilecek misin?"

"Siktir git, adi herif."

"Ne, senin gibi bir güzelliğe sahip olduğum için böbürlenmek istiyordum yalnızca."

Genç patron neşeli bir şekilde ayaklanıp üzerini giyinmeye başladığında Jaemin de ona yardım etmek için yataktan çıkmıştı. Parmaklarını Jeno'nun pantolundaki kemer askılarına geçirip ayaklarının ucunda yükselmiş ve genç adamın dudaklarına tutkulu bir öpücük kondurmuştu. Öpücük gittikçe derinleşirken Jaemin bacaklarını karşısındaki adamın vücuduna dolamış ve sessizce adını inlemişti,
"Jeno..."

Dudakları birbirinden ıslak bir sesle ayrıldığında genç patron, kucağındaki çocuğun kalçasına hafif bir şekilde vururken mırıldanmıştı,
"İn kucağımdan hadi, gitmem gerek."

"Yarın yine gelirsin değil mi?"

Jeno, kemerini yeniden takıp karşısındaki bedeni son bir kez daha öpmüştü.
"Bu gece gelirim, görüşürüz"

adx florence - nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin