"Teröre boyun eğmeyiz, onu kendimiz yaratırız."
Terör ne ile yaşar?
Bir teröristin en güçlü silahı nedir?
AK-47, Berretta, Uzi, Sig Sauer, Desert Eagle, Bixi, RPK-16..?
Hiçbirisi.
Bir teröristin en güçlü silahı; sivillerin korkusudur.Teröristler korku ile beslenir, korku ile sarhoş olur ve düzenlerini korkunun yarattığı paniğin temellerine inşaa ederler. Bu yüzden Meksikada kartel savaşları oldukça acımasız geçer. Merhametsizlik çıtası her geçen gün biraz daha yükselir çünkü amaç düşmandan daha gaddar olmaktır.
Avlamazsan avlanırsın ve hayatta kalmak istiyorsan rakiplerine göz dağı vermen gerekecektir.
Elbette El Uno bu gerçeğin farkındaydı, adı gibi bildiği bu taktiği kullanmaktan da hiç çekinmiyordu üstelik. O güne dek yüzlerce insan öldürmüş, yüzlercesinin hayatını da farklı yollarla karartmıştı ancak Generali öldürmek niyetinde değildi.
Yalnızca korkutmak istiyordu.
Bir daha kendisine ihanet etmeyi hayal dahi edemeyeceği kadar çok korkutmak...
İnatçı bir tavırla göğsünde kavuşturduğu kolları, soğukkanlı tavrı ve kararlı bakışları sayesinde bunu başarıyordu üstelik. Duruşunu hiç bozmadan, kaygısız bir sesle yaklaşık yarım saattir dövdürdüğü adama sordu,
"Asılmamış adamın hikayesini bilir misin general?"Generalin patlamış dudağı, konuşmasına engel oluyor ve her kelimesinde çenesine doğru uzanan kandan bir yol çiziyordu.
"Bilmiyorum kahrolası.""Güzel, hep bu hikâyeyi anlatmak istemişimdir, şimdi beni iyi dinle."
Hikayeye başlamadan önce sesli bir şekilde boğazını temizlemesi, yalnızca Lucas'ın sinirlerini daha çok yıpratıyordu.
"Hükümlü adam, asılacağı günden bir gün önce yakalanarak zindana atılır, bütün gece uyuyamaz ve sabahı korku içinde karşılar. Güneşi kederle izler, sıradan bir vatandaş olma hayalleri kurar ve dışarıda ötüşen kuşların sesini duymaya bile muhtaç duruma gelir.
Zindanda geçirdiği son günü boyunca, kendisiyle aynı kaderi paylaşan üç adam sırasıyla ipe götürülür. Adamımız, sürekli içeriye girip cellatların diğer kader ortağını yaka paça dışarıya çıkartışına ve akabinde işittiği çığlıklara maruz kaldığından kafayı yemek üzeredir.
Akşam saatlerinde cellatlar boşalan koğuşa girip, adamı da götürür. Boynuna kalın bir urgan geçirilir, tabureye çıkarılır ve son anda kral emreder;
'Canını bağışlıyorum!'
Sence adam buna sevinmiş midir Lucas?"Karnına yediği sıkı tekmeler ve yumruklar yüzünden zar zor konuşabilen general, bu saçma soruyu cevaplandırmak istemiyordu. Tek istediği El Uno'nun suratını dağıtmaktı ancak şu an hakimiyetin kimde olduğunu da görmezden gelemezdi bu yüzden zayıf bir sesle cevapladı,
"Sevinmiştir.""Yanlış. Aslında kral, adamın canını filan bağışlamıyor. Tek yaptığı arkasında delik deşik bir ceset bırakmak. Asılmamış adam, kendi gerçekleşmemiş ölümünden öylesine korkmuş, öyle endişelenmiş ki artık ölse de bir, yaşasa da. Çünkü mahkum, her gününü ölümü bekleyerek geçirmeye ve korkuya mahkum...
Neyden bahsettiğimi anlayabiliyor musun?""Anlıyorum."
"Kaldır kafanı."
General, başını kaldırıp öfke ve kin dolu gözlerini konuşan bedene çevirmişti.
"Bakma bana öyle, seni öldürmek istememe sebep oluyorsun."
"Öldür öyleyse, ne bekliyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adx florence - nomin
Fiction généraleadx florence, bütün hapishanelerin hapishanesi, rocky'lerin alcatraz'ı ya da cehennemin daha temiz bir versiyonu, nasıl söylemek istersen...