Bölüm 13

465 54 0
                                    

merhaba geri döndüm :) bu kaçıncı demeyin bu sefer baya sıkı geldim. şimdiden iyi okumalar. yıldızlara dokunan parmaklarınız dert görmesin şimdiden.

Dilan yeni güne Aslı'nın hazırladığı kahvaltı ile başladı. Çok uzun bir zamandır başkasının hazırladığı bir sofraya oturmamıştı kendini bir garip hissediyordu. "En azından çayları ben doldurayım diyerek" masadan kalkmak istedi ancak aslı izin vermemişti.

"hastaneden yeni çıktın kızım, dünden dinlenemedin. Otur ve güzelce kahvaltını yap."

"teşekkür ederim aslı teyze, yağız amca kaç gündür bizim yüzümüzden yoruldunuz." Dilan mahcuptu, kimseden yardım almadan yaşadığı hayat onu yormuştu belki ama buna alışmıştı da. Şimdi ona birileri bir şey yaptığında mahcup oluyordu.

"Dilan senin ailen bizim yakın dostlarımız, sende bizim kızımız sayılırsın. Bundan sonrada hep yanında olmak istiyoruz sen izin verirsen." Yağız koca yürekli bir adamdı. Beş çocuğu bir sürü yeğeni vardı. Kimi ile kan bağı dahi yoktu aralarında ama onları bir gün öz evlatlarından ayırmamıştı. Şimdi Dilan'ı da onların arasına katmıştı.

Dilan ise her ne kadar bu insanlarla yakın olmak istese de Arda ile tekrar karşılaşıp kapanmış yaralarının açılmasını istemiyordu. Yine de bunu söylemek yerine susmayı tercih etti. Aslı ve Yağız evden ayrıldıktan sonra Dilan kızı ile tüm gün vakit geçirdi. Ertesi gün işe başlayacaktı ve işini gerçekten çok özlemişti. Akşam Taha uğramış onunla bir süre sohbet ettikten sonra onu yolladıktan sonra ömrüm ile birlikte uyumuştu.

Sabah erkenden uyanıp önce duşunu aldı. Kahvaltıyı hazırlayıp çayı demledikten sonra üstünü giyinmek için odasına geçti. Bugün müdür olarak işe gideceği ilk gündü. Dört yılda çok çalışıp, hak ettiği yere nihayet gelmişti. Londra'da inşaat mühendisliği okumuş, aile şirketinde de inşaat grubunda çalışmıştı. Şimdide imar ve şehircilik müdürü olmuştu. Taha onu uzun zamandır bu göreve getirmek istiyordu ancak insanların torpil yaptığını düşünmesini istemiyordu. Belediyede herkes Taha'nın kuzeni olduğunu biliyordu, başkan yardımcıları Dilan'ı bu görev için önerdiğinde hemen kabul etmişti.

Dilan siyah kalem eteği, vizon rengi bluzu ve siyah ceketini, ayakkabı olarak da ince topuklu siyah ayakkabısını giydi. Kıyafetleri zara indirimdeyken almıştı. Ayakkabısını ise hala inanamasa da 30 liraya bir mağazandan almıştı. Giydiği marka ayakkabılardan bile rahat olmasına ise her seferinde şaşırıyordu. Kendi hazırlandıktan sonra küçük hayatını uyandırmak için onun odasına gitti.

"ömrüm, baldan tatlı bal kızım hadi uyan bakalım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"ömrüm, baldan tatlı bal kızım hadi uyan bakalım." Ömrüm'ü uyandırmak için biraz öpüp biraz gıdıkladı ömrüm nihayet uyanıp annesine sarıldı.

"annem benim. Ben çok öslemişim böyle uyanmayı. Bidaha bıyakma tamam mı beni." Balım annesine sıkıca sarılıp öpücüklere boğdu.

Anne kız kahvaltılarını yaptıktan sonra evden çıktılar. Önce Ömrüm'ü kreşe bırakan Dilan iş yerine gitti. Kapıdan girdiği andan itibaren birçok iş arkadaşı hem yeni görevi için tebrik etmiş, hem de yaşadığı talihsiz olay için geçmiş olsun dileklerini iletmişti. Nihayet odasına geçtiğinde Taha'nın yeni görevi için gönderdiği çiçeği ve eski müdürden kalan mobilyalar yerine yepyeni bir ofis karşılaşmıştı. Taha'ya bunun için teşekkür edip masasında birikmiş işlere yoğunlaştı.

...................................

Arda Dilan'ı hastanede gördüğü o son günden itibaren görmemişti. Yine gece kâbuslarla uyanıyor, gideceği bir hastane olmadığı için kendini koruya atıp saatlerce koşuyordu. Sabah koşudan geldiğinde yine Aslı kapıda karşılamış duş aldıktan sonra kahvaltıya çağırmıştı onu. Bugün planının ilk adımını atacaktı. Arda kahvaltıya gelince de ilk adımı attı.

"Arda biliyor musun ne hatırladım geçen günde söyleyecektim ama yine bir sürü şey girdi araya."

"hayırdır aslım ne geldi yine senin o güzel aklına."

"höst lan o sadece benim aslım, benim güzelim." Yağız gözünden bile kıskanıyordu karısını yıllar geçmiş bu hiç değişmemişti.

"aman amca tamam senin Aslın. Teyze neymiş o unuttuğun şey."

"Hani sen hastanede gizli gizli Dilan'ı ziyaret ediyordun ya tıpkı böyle senide biri ziyaret ediyordu. Sen iyileştikten sonra bunu sana söyleyecektim ama o dönem yaşanan şeyler falan unutmuşum yeni hatırladım."

"teyze senin bilmediğin bir şey var mı? Ayrıca ben biliyorum o ziyaret edeni. Sinem'miş o kişi." Aslı duyduğu ile nerede ise ağzındaki çayı püskürtüyordu.

"yok canım ne alakası var. Nereden öğrendin bunu sen."

"o dönem bana bakan bir hemşire vardı ya o söylemişti biri vardı seni ziyaret ediyordu diye. Sonra Sinem kendi olduğunu söyledi."

"ya o kız resmen yılan gibi bir şeymiş. O değildi Arda Bey ben o kızı uzaktan gördüm birkaç kere onun olmadığına da adım gibi eminim." Aslı sinirle Arda'ya kızı gördüğünü söylemişti. Uzaktan birkaç kere gördüğü kızın Dilan olduğunu iki gece önce Dilan ile konuştuğunda anlamıştı ama ona bunu söyleme gereği duymamıştı.

Arda düşünceli bir şekilde kafasını salladı. " o kız bana o kadar fazla yalan söyledi ki bununda yalan olduğuna hiç şaşırmadım."

Arda bütün gün onu ziyaret eden gizemli kadını düşündü. Günlerdir süren baş ağrısı şiddetlendiğinde odasındaki koltuğa uzanıp gözlerini kapattı biraz dinlenmekti amacı ama günlerin yorgunluğu ile uyuya kalmıştı. Rüyasında gördüğü şeylerle ter içinde uyanıp koltukta dizlerini kendine çekip başını üstüne koydu. Rüyasında yine hastanedeydi ve başucunda biri ona bir şeyler anlatıyordu. Sanki bir kitap okuyor gibiydi, tam emin olamıyordu. Burnuna çilek kokusu geldiğinde gözlerini açmaya çalışıyor ama bir türlü başaramıyordu. Koku ondan uzaklaştıkça daha fazla çaba sarf etti ama bir türlü başaramadı.

Yerinden kalkıp işlerinin başına geçti. Vakfın arazisine tekrardan gitmeliydi. Asistanına belediye ile görüşüp toplantı ayarlamasını söyledi. Belki Dilan'ı da görürdü. Günlerdir ondan başka hiçbir şey düşünemiyordu, ne zaman hatırlamaya çalışsa Dilan ile yaşadıklarını bir türlü aklına bir şey gelmiyor, sadece başına feci bir ağrı giriyordu.

Hastaneyi gidip o hemşireyi bulup onu ziyaret eden kim öğrenmek istiyordu. İçinden bir his kim olduğunu öğrendiği anda beyninde yıllardır gizli kalan sis dalgası açılacak ve o sisin ardında kalan her şey netleşecek diyordu. Masasındaki dosyaları toparlayıp bilgisayarı ile birlikte çantasına koydu. Ofisten dışarı çıktığında asistanına geri dönmeyeceğini söyledi. Asistanı Nazlı ise ona yarın belediyede toplantı ayarladığını söyledi.

"teşekkürler nazlı, bilgileri mesaj atarsın"

"hemen atıyorum. İyi akşamlar arda bey."

Arda ofisten çıkıp aylarca yattığı şirketlerine ait hastaneye gitti. Önce doktoru ile görüşüp hemşireye nasıl ulaşabileceğini sordu. Ancak aldığı cevap onu aşırı mutsuz etmişti. O dönem Arda ile ilgilenen hemşire emekli olmuş memleketine yerleşmişti. Arda kamera kayıtlarına ulaşabilme ümidiyle bu sorusunu da müdüre iletti ancak yine olumsuz yanıt almıştı. Kayıtların maralı holdinge ait güvenlik müdürlüğü kasasında olduğunu öğrenmişti. Onları almak için Gökhan amcası ile görüşmesi gerektiğini biliyordu. Hastaneden elleri boş olarak çıkmış, en iyisinin eve gitmek olduğuna karar vermişti.

Bize En Çok Aşk Yakıştı (Bir Kalp iki Ask 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin