Bölüm 2

1.5K 128 6
                                    

Merhaba Düzenleme ancak bitti. Hemen yayınlıyorum. Yeni hikayem nasıl gidiyor. Yorumlarınızı çok merak ediyorum. Voteleri de unutmayın sessiz okuyucularım. İyi okumalar. Seviliyorsunuz☺

DİLAN...

Dilan her sabah bu rutine alışmıştı. Önce kendi uyanır. Duşunu alıp bir yandan da kahvaltı için çayını, kızı için sütünü hazırlardı. Masayı kurarken saçlarını kurutup üstünü giyinmeyi de başarırdı. Zaman onun için en önemli kavramdı ve bir dakika dahi geç kalamazdı işine. Hamile hali ile zar zor bir iş bulmuştu ve 4 yılın sonunda nihayet istediği konuma gelmişti.

Tüm bu rutinin en zor kısmı ballı lokmasını uyandırmaktı. Tek başına yaşayan, hiçbir destek olmadan 3,5 yaşına getirdiği kızı Ömrüm Balım sabahları çok zor uyanıyordu. Kim olduğunu bilmediği babasına benziyordu bu huyu herhalde, sadece bir kere gördüğü bir adamın huylarını ancak kendinde öyle bir özellik yoksa kesin babasında vardır diye tahmin ediyordu Dilan.

"ballı lokmam... Sarı şekerim hadi uyan güzel kızım..." Ömrüm uyanmamak için yatağın içinde kıvransa da bir süre sonra şımarıkça gözlerini ovup annesine çevirdi mavişlerini...

"anne tatile kaç gün kaldı"... Her sabah aynı soruyu soruyordu.
"bir gün kaldı annem bugünde gideceğiz yarın tatil." Dilan da sıkılmadan her sabah sorularını cevaplıyordu.

"oley... oley... oley... vialanda gideceğiz dimi anne.." Ömrüm üç haftadır gitmek için beklediği vialanda nihayet gideceği için çok mutluydu. Dilan kızının bu mutluluğuna bakıp onun coşkusuyla sevinirken bir yandan da içini hüzün kaplıyordu.

"gideceğiz annecim. Yarın sabah erkenden gideceğiz. Hadi sen git elini yüzünü yıka bende kıyafetlerini ki. " Dilan bazen o kadar çok üzülüyordu ki kendi yaşadığı hayatı kızına yaşatamadığı için. Yine de elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu.

Tüm hayatı boyunca yaptığı tek hata ona kızını getirse de, ailesini, zenginliğini alıp götürmüştü. Ne parasızlık nede yalnızlık zoruna gitmiyordu, onu tek üzen ailesinin ona karşı aldığı tavırdı.

Alkolün şişede durduğu gibi durmadığını ilk kez o gün öğrenmişti en acı tecrübe ile ve 4 yıldır ailesinden uzak kalarak cezasını ödüyordu. Her şeyi anladığında iki aylık hamileydi ve bebeğinin babası ile barda tanışmış aşırı alkollü iken birlikte olmuş ve ertesi sabah uyandığında adamı duşta bırakıp kaçmıştı. Yüzünü dahi  hatırlamadığı bir adamdan bebek sahibi olduğunu ailesine söylerken utanç içinde kalmış, babasının yaşadığı hayal kırıklığını yüreğinin en derininde hissetmişti.

Babası eğer çocuğu aldırıp bir süre ortalıklardan yok olursa onu affedeceğini söylediğinde Dilan'ın hamile olduğunu öğrendiği andan itibaren içinde büyüyen annelik duygusu ile bunu reddedip kendi ayakları üzerinde durmak için ailesine rest çekmiş söylenen ağır ve kırıcı sözlerden sonra evi terk etmişti.

O günden bu yana hiç bilmediği bir hayatın içine girmiş, asgari ücretin bahşiş değil çok önemli bir geçim kaynağı olduğunu öğrenmişti. Babasının lüks otel gibi olan hastanelerinde hasta olmanın bile ayrıcalık olduğunu, devlet hastanelerini görünce anlamıştı. Mağaza kapatıp fütursuzca alışveriş yaparken, istediği bir kıyafeti sıradan bir çorabı dahi alırken kırk kere düşünmeye başlamıştı.

Kızı doğduğunda hiç gerçek dost edinemediğini, komşularının ona yaptığı iyiliklerle öğrenmiş, insanlığın para ile değil yürek ile olduğunu çok iyi anlamıştı. Bir zamanlar şımarık ve bencil Dilan çok gerilerde kalmıştı.

Nihayet Ömrüm Balım hazırlanmış sofraya gelmişti. Kızı ile kahvaltı yaparken bir yandan bugün yeni görevinde ki ilk günü için yapılacakları düşünüyor, bir yandan da kızının tabağına kahvaltılıklardan servis ediyordu.

Aklına işe nasıl girdiği geldiğinde gülümseyerek bir şükür duası yolladı Allaha, ardından Mahmut babasının sağlığı için dua etti. Şu dört yılda ona öz babasından daha çok babalık yapmış, Dilan'ı ölen kızının yerine koymuştu.

Nihayet kahvaltıları bitince acele ile sofrayı toplayıp bulaşıkları yerleştirmiş, Ömrüm'ün hırkasını giydirip önce onun çantası sonrada kendi çantası alıp dışarı çıkmıştı. Kapıyı kilitlerken gözü saate takıldığında beş dakika geç kaldığını fark etmiş acele ile Ömrüm'ün kulaklıklarını takıp ona müzik açmış ve kızı da kucağına alıp hızlı hızlı apartmandan dışarı çıkmıştı. Ömrüm genelde yürürken eğer kulaklıları yok ise etrafında olan her şeyle ilgilenip bir sürü soru sorarak onların daha da gecikmesine neden olacaktı.

Kızını kreşine bırakmak için gideceği sokağa tam dönmüştü ki önce büyük bir gürültü ardından da sırtından sanki biri itmiş gibi yola savrulmuştu. Ve son duyduğu kulaklarında çınlayan fren sesiydi...

Bize En Çok Aşk Yakıştı (Bir Kalp iki Ask 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin