-Final-

632 27 12
                                    

Sabah üstümden tır geçmiş gibi uyandım. Neredeyse sabaha karşı uyumuştum.Sanki bi kuvvet gözlerimin açılmasını engelliyo gibiydi ya da göz kapaklarımın üstüne biri oturmuşta olabilir.

Zorlukla ayağa kalkıp banyoya doğru ilerledim yüzümü soğuk suyla defalarca yıkamama rağmen gözlerimin yanması geçmemişti. Odanın penceresine doğru ilerleyip açtım. Yüzüme çarpan soğuk hava biraz daha kendimi iyi hissettirdi.Gözlerimi açtığımda ise gördüğüm manzara büyüleyiciydi.Her taraf bembeyaz olmuştu.

Kar.

O mucizevi bulduğum şey.

Kar beni her zaman mutlu ederdi ama bu sefer sadece kırık bir tebessüm etmiştim. Oysa şu anda koşarak Boğaç'ı uyandırmam ve kardan adam yapmaya başlamış olmam gerekirdi.

Odanın oldukça soğumasıyla birlikte camı kapattım. Yavaş adımlarla dolabıma yönelip üstümü değiştirdim. Merdivenlerden ilk defa yavaş inmiştim.

Kahvaltı sofrasına oturduğumda İnci ve babam garip gözlerle bana bakıyordu. Galiba bu berbat halim onlara garip gelmişti. Mesela yüzümde hiç makyaj yoktu.Saçlarım taranmamıştı...

Benim aksime merdivenlerden koşarak inen Boğaç hemen elime yapışıp kapıya doğru sürükledi.

" Hadi Güneş hızlı ol.Kardanadam yapmalıyız.Hadi ama kıpırda biraz çok ağırsın."

Montlarımızı giyip dışarı çıktığımızda tepkisizce kardan adam yapmaya koyuldum.Ne mutlu gibiydim ne üzülmüş... Yüzümde hiç bir tepki yoktu.Kardanadamı bitirdikten sonra Boğaç koşarak içeri atkı almaya girdi . Getirdiği atkının geçen gece üşüdüğüm için Kamerin verdiği atkıydı.Boğaç telefonumu getirmek için tekrar eve girdiğinde gözlerimden dökülen yaşlara mani olamadım. O gelene kadar hızlıca kendimi toparladım.Telefonda bir çok mesaj ve cevapsız çağrı vardı. Hiç birine bakmadan kamerayı açtım ve Boğaç'ın kardanadamla resimlerini çektim. Daha sonra birlikte eve girip karşılıklı bulunan odalarımıza girdik.Sıcak bir banyo yaptıktan sonra bizim için kurulu bırakılan kahvaltı masasına oturduk.Çok iştahım olmasada Boğaç'ın sürdüğü çikolatalı ekmekleri zorlanarakta olsa yedim.

Hayır! Böyle devam edemezdim.Konuşmalıydım.Kamerle konusmazsam içim rahat etmeyecekti. Bu her ne kadar onu suçlu bulmuşum gibi hissettirsede yapmalıydım. Yoksa ruh gibi dolanmaya ve acaba diye düşünmekten kendimi alamayacaktım.

Kamerle konuşmalıydım.Hem de hemen!Bugün pazar olduğu için evde olmalıydı. Araba sürecek havamda olmadığım için taksiyle gitmeye karar verdim.Evden çıkarken babamın nereye diye sormasını duymazlıktan geldim.

Takside büyük bir ağlama krizine yakalanmamayı umdum.Çok şükür ki öyle bir şey olmadı. Parayı ödeyerek indim. Büyük eve baktım. Gelmiştim ama ne yapacaktım ki şimdi?

Kapıyı çaldığımda ilk geldiğimde gördüğüm hizmetçi açmıştı.Neydi bu kadının adı?  Kamer bi şey sultan diyordu ama neydi? Aman canım neyse ne.

Kamer evde mi dediğimde evet diyerek beni içeri aldı. Gülümseyerek bana bakan bir çift göz gördüğümde ağlamaya başlamıştım.

"Güneş noldu?Kötü bi şey mi var?"

" Bunu nasıl yapabildin?"

"Neyi?"

" Dün Oğuz geldi bana her şeyi anlattı nasıl yaptın bunu?"

" Güneş sana neyi diyorum?"

" Ben Oğuz'u çok seviyodum.Sen onu benden nasıl uzaklaştırdın?"

" Ne saçmalıyosun sen Güneş Oğuz kim tanımıyorum bile." dedi . Oldukça sert çıkıyordu sesi.Ya dediği gibi hiç bir şey bilmiyordu.Ya da bu zamana kadar yaptığı gibi iyi bir oyunculuk gösteriyordu.

ŞımarıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin