Birkaç saniye içerisinde ne olduğunu anlamadan kendimi soğuk duvara yaslanırken buldum. Bedenim Sebastian ile duvar arasında yanıyordu ve arkamdaki duvarın soğukluğu bunu giderecek gibi görünmüyordu. Beynimde onlarca farklı ses bağırırken hiçbirini dinlemek istemiyordum.
Tek istediğim onun kollarının arasında kaybolmaktı. Kalp atışlarının benimkiyle uyumlu bir şekilde hızlandığını duyabiliyordum.
Ciğerlerine çektiği havayı hissedebiliyordum, havadaki hormonların kokusu başımı döndürürken aslında bu durumda olan tek kişinin ben olmadığımı anlamıştım. Sebastian'da aynı benim gibi kendisini kaybetmişti.
Bu akşamki dolunayın eşi olmayan kurtlar arasında böyle bir etkisi olabileceğinden bahsetmişlerdi ancak bu kadar yoğun olabileceğini tahmin etmemiştim.
Yine de bu sanki birisine duyduğum arzudan daha farklı bir duyguydu. Daha özel, daha derindi. Ya da ben bunları fazla büyütüyordum.
Farkında olmadan dudaklarımdan kaçan iniltiyle birlikte Sebastian'ın kalçalarımı tutuşu daha da sertleşmişti. Dudaklarımız ayrıldığında boynumda daha önce varlığını bile bilmediğim bölgeleri keşfe çıkmıştı. Bir yandan da kulağıma fısıldaması içimdeki ateşin her saniye daha da artmasına neden oluyordu.
"Sana karşı koyamıyorum." derken eliyle boynuma düşen birkaç tutam saçımı geriye doğru ittiğinde bedenim sanki dokunuşunu ararcasına kıpırdandı. Sesi ilk duyduğuma göre daha derinden ve boğuk çıkıyordu. Kurdunu hiç görmemiştim ancak vücudunun görkemine bakılırsa beni hiç şaşırtmayacağını tahmin edebiliyordum. Birkaç saniye bile ellerini hissetmediğimde nefesim tükenecek gibi hissediyordum. "Kokunu buraya kadar takip etmek ne kadar zordu biliyor musun?" boynumda gezinen dudakları geçtiği yerleri ateşe veriyormuş gibi hissettiriyordu.Bedenimi iyice ona yaslayarak her bir parçasını hissettiğimde göğsünden çıkan yabani hırıltı kulaklarımı doldurdu.
"Beni çıldırtıyorsun." derken son birkaç öpücüğünü de kondurduğunda bir adım gerileyerek gözlerimin içine baktı.
İlk gördüğüm andaki siyah gözlerinin ortasında açık mavi bir rengin kendini göstermeye başladığını fark ettim, kurdunu kontrol etmekte zorlandığını görebiliyordum. Gözlerinin rengi formuyla birlikte değişiyor olmalıydı, bazı alfalarda böyle durumlar olduğunu duymuştum.
Ancak o sıradan bir alfa değildi, tüm sürülerin alfasıydı.
Kanındaki sihir oranı diğer herkesten fazlaydı, tanrıçanın bahşettiği güç nesillerdir ailesinin damarlarında akıyordu.
O safkandı.
Derin bir nefes alırken gözlerini benden ayırmadı, sonsuza dek ona bakabilir gibi hissediyordum. "Çok güzelsin, Valeri."
Ellerini yanağımda gezdirirken kafamı ona doğru eğdim, arkasında kalan aynada görüntümüzü görebiliyordum. İri bedeninin yanında dağılmış saçlarım ve kalçalarımın üzerinde toplanmış eteğimle oldukça küçük ve kırılgan gözüküyordum. Ancak görüntümde bir farklılık olduğunu fark etmem çok uzun sürmemişti. Gözlerimin yansıması aynada bana doğru parıldarken tıpkı onda olduğu gibi yeşil rengimin arasında bana gülümseyen altın rengi parçacıkları görebiliyordum. Daha önce bunu fark etmemiştim, kızıl saçlarımın süslediği yüzüm pembeleşmişken oldukça vahşi göründüğümü itiraf etmeliydim. Babamın kanının damarlarımda akmasıyla doğuştan bir alfa olduğumu biliyordum ancak hakkımı hiç bu kadar fazla hissetmemiştim.Bedenen her ne kadar küçük olsamda en az onun kadar güçlü hissediyordum.Ve gözlerim, bunu kanıtıyıdı.
Gözleri sanki gözlerimin bakışına muhtaçmış gibi yüzünü bana yakınlaştırdığında nefesini ve teninin kokusunu iyice içime çektim. Burnunu yüzüme sürttüğünde onunda aynı şekilde kokumu içine çektiğinin farkındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKUNULMUŞ
FantasyBildiğiniz tüm kurt adam hikayelerini unutun. Valeri'nin dünyası küllerinden yeniden inşa edilirken tanıkları sizler olacaksınız. Daha fazlasını öğrenmek mi istiyorsun? O zaman vakit kaybetme, kahveni ve en sevdiğin atıştırmalığını al. Rahat bir kol...