"Sonunda yaylalardan inerek Doğu Yolu'nu tuttular, sonra Merry ile Pippin Erdiyan yoluna devam etti; daha yoldayken bile birlikte şarkı söylemeye başlamışlardı. Fakat Sam Subaşı'na dönüp Tepe'ye vardı, gün yine kavuşurken... Ve yoluna devam etti, içeride sarı bir ışıkla bir ateş vardı; akşam yemeği de hazırdı tahmin ettiği gibi. Gül onu içeri aldı, koltuğuna oturtup minik Elanor'u kucağına verdi. Sam derin bir nefes aldı. "Eh, döndüm işte," dedi.
"Hadi ama! Kesinlikle en etkileyici son değil."
Kıskançlığın bu kadarı bana bile fazla aslında. Ama kendime engel olamıyorum. Bu konuda çalışmam icap ettiği çok açık.
"Ne? Anlamadım."
Ah be anne! Keşke aklın fikrin bende olmasa. Odamdaki en ufak fısıltıyı bile duymaya odaklısın. Senin de işin benim işte, ne yapasın?
"Sana demediiiim!"
Bağırmak hiç hoşuma gitmiyor ama bazen beni çıl-dır-tı-yor-sun. Ve eminim ki yoldasın. Birazdan kapımda biteceksin.
Üç
İki
Bi-
"Bana mı seslendin oğlum?"
Bingo! Yanılmamanın dayanılmaz hafifliği içindeyim.
"Hayır."
"Acıktın mı?"
Kapıyı tıklamadan açtığın gözümden kaçmadı anne. Bir de niye kilitlediğimi söyleyip çemkiriyorsun, e ama haksız mıyım ben şimdi?
"Kahvaltı da yapmadın."
"Acıkacak kadar hareket etmedim çünkü."
Sesim fazla dramatik çıktı. Şimdi kurmaya başlarsın, biliyorum ama hayır, yüzümü dönmeyeceğim çünkü dünden beri uykusuzum ve gözlerim şiş. Yine "Bilgisayara çok bakıyorsun, biraz uzak dur internetten." deyip beni delirtmeni istemiyorum. Zaten şu sıralar okumadan duramıyorum. Aslında yazmadan da...
"E hareket et oğlum? Seni engelleyen mi var?"
"İşim var anne."
Evet, var. Çok yoğun biriyim. Son üç yıldır köle gibi çalıştırıldığım anaokulunda ilerlemeyen kariyerim ile yoğrulmaktayım. KPSS belasını bir türlü defedemedim. Yahu inkılap tarihini çok iyi bilsem gider tarihçi olurdum, ne diye okul öncesi eğitimi tercih edeyim? Lanet eğitim sistemi! Beni sıtar edemedin!
"Abin aramıştı. Döndün mü ona?"
Ah, Korhan Han huzuruna çağırdı ve gidilmedi diye içerlemiş olmalı!
"Semazen gibi hem de..."
"Ne?"
Mırıldanarak konuşunca anlamıyor kadın, karnımdan konuşmayı bırakmam gerek. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemeyi de...
"Arayacağım anne. Şimdi çıkar mısın lütfen?"
Çıkmadı, hâlâ arkamda...
"O camla evlendireceğim seni."
Hah! Lise terklik ve 30 yıllık görümcelik deneyimi ile bana lafı soktu. Tebrikler. Daha iyisini hak etmiyorum zaten. Müstahak!
"Bana uyar. Birkaç ay sonra da led ışıklı 5 inç tablet torunlarını veririm kucağına, subway surf oynayarak uyutursun."
Berbat esprimin etkisini görmek için dönmek zorundayım. Benim güzel annem, nasıl da endişeyle bakıyor yüzüme.
"Öf be İlhan! Yine mosmor gözlerinin altı. Oğlum azıcık uzak du-"
Hayır, hayır, hayır! Ses tonu değişti. Bu da en aşağı on dakika kafa ütülemek demek.
"Tamam, göz devirme hemen. Bir şey demiyorum."
Sarılmayı hak ediyor bu kadın ya! Ama kıçımı kaldırmaya mecalim yok. Geceden okuduğum her sayfa üzerime çökmüş durumda. Neyse ki çıkıyor fakat sırtındaki buruklukla. Ya ben kimim ki seni üzüyorum be anam? Ne haddime?
"Aslında spagetti fena olmazdı."
Yüzüne yerleşen gülümsemeye kurban yahu! Ha şöyle, huzur içinde...
"Midende makarna ağacı çıkacak."
"Üniversite boyunca çıkmadıysa şimdi de çıkmaz."
"Sana yanımızda oku, demiştim."
He ya! Yanınızda okusaydım da hayatımdaki tek aksiyon burnumda çıkan geç ergenlik sivilcelerini sıkmak olaydı.
"Haklısın. Yokluğunda geceler çok soğuktu anam!"
"Yalancı!"
"Hâşâ! Yalandan korkmam yılandan korktuğum kadar."
Savulun, şimdi geliyor! Annemin klişesi: Her durum ve söze uygun bir şarkı sözü bulma eğlencesi.
"Ben Anadolu çocuğuyum, biraz da deli dolu..."
Kayahan taklidi sesi derinden gelmeye başladığına göre mutfağa gitti. Canım annem, anında gerçekleştirmeye çalışıyor isteklerimi. Bense onun hiç büyümeyen koca bebeği...
Kendine gel İlhan! Böylesi bir rahatlığa alıştın diye bu haldeyiz zaten. Hani bir daha babaevine dönmek yoktu? Hani bir daha gizlenmek yoktu ve canımız nasıl istiyorsa öyle yaşayacaktık. Ama boşuna oflama! Yeterince çabalamadın, biliyoruz.
Ekran bulanıklaştı. Kadın haklı, uzaktan bakmam gerek. Ayrıca ben daha büyük bir klişeyim. Yıllar önce olduğum yerdeyim hâlâ. Artık değiştirsem mi müzmin kaderi?
"İlhan salçalı olsun mu annem?"
"Olabilir."
Geliyor.
"Bana sana bize bir şey olabilir. Sebebini biliyor beni yorabilir. Kafama gelen soruyu bana sorabilir."
Nasıl oluyor da hayatın onca ayrıntısı içinde, bir de milyon tane sözcüğü aklında tutabiliyor? Hayatı boyunca toplasan bir kitap bile okumamıştır ya. Ama nasıl?
"Kana kana kana... Vur yine duvara."
Ekrandaki yansımana bak! Dünyadaki her görüntünün içinde minik bir yansımadan başka bir şey değilim. Var olduğumu anca beni var eden biliyor. Bir de adımı bile bilmeyen küçük kitle, ergen hayranlarım. Yoksa koca bir hiçim. İz bıraktım mı kimsenin hayatında? Ya da bende izi var mı kimsenin?
Ne zaman görünür olacağım? Benimki de hayat ama ne zaman yaşamaya başlayacağım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klişe
General FictionHayat, ancak artarak yaşanacak bir oyundur. Geri sayımla başlayanın gözü sadece sonudur. Oysa değerli olan oynamak, kazandıran oyunculuk ruhudur.