R

1.4K 137 46
                                    

"Tekrarlayalım bunu."

Tabii canım! Tekrarlarız. Şuradan bir uzaklaşayım da Yeşim'in ebesini düz yolda düzmezsem bana da İlhan demesinler.

"Umarım."

Bu duama amin diyenin ağzına kürekle vururum.

"Görüşürüz."

Uzaklaş hemen, yoksa birbirlerine dokunuşlarını izlemek zorunda kalacaksın.

"Hemen geliyorum İlhan."

Gel sen zilli! Daha hesap vereceksin. Arkadaşla buluşmaya yeni sevgiliyi getirmek nedir? Ulan ortak tek bir nokta bulamaz mı insan ya? Bencil beyinsizin teki! Sürekli kendinden bahsedilmesini isteyen narsist pislik. İşim gücüm yok da senin göz kamaştırıcı özelliklerini mi öveceğim lan ben? İt.

"Yettim gari!"

"Ayrılmak ağır gelmiş olmalı."

Kıza laf sokmayı kesmem lazım yoksa kıskandığımı falan düşünecek. Gerçekleri bilsin istemem. Bakma yüzüme öyle Yeşim, haksız mıyım ama?

"Sen sevmedin."

"Ne alakası var? Tatlı çocuk."

"Ama?"

"Önüne bakarak yürü Yeşim, yuvarlanacağız şimdi ikimiz birden."

"Ama?"

"Aması yok. Cidden tatlı."

Sakın ama sakın! Gerçek fikirlerim bana kalmalı. Dost acı söyler, orası kesin ama kimse o acıyı tattı diye minnettar olmaz dosta. 

"Tavlayana kadar dibim düştü be İlhan. Kusurları varsa bile uzunca bir süre görmek istemiyorum."

Bu kızı bu yüzden seviyorum. Kendi dahil kimseyi kandırmaya çalışmıyor. 

"Senin gibi birini bulduğu için türbe türbe dolaşması gerek."

"Ooooo, güzel iltifat."

"İlti-"

"Tamam tamam, gerçekler bla bla. Gel de şu pastanede birer künefe gömelim. Göbeğim düz görünsün diye gün boyu bir şey yemedim, az önceki glutensiz kurabiyeleri çiğnemekten çenem büzüldü."

Çok şükür, yüzüm gülmeye başladı. 

"Yarın mesai var kızım. Künefe yersek gece uyuyamayız."

"O zaman sabaha kadar mesajlaşır, Furkan'ı çekiştiririz."

"Ama onsuz yaşayamazsın."

"Arada bir dünyanın en güzel kızı olduğumu da söylüyorum, inanıyor musun şapşik?"

Sonunda sıcak bir ortam...

...

"İyi akşamlar."

Ve babam yine sahnede. Benim sana çektiğimi söylüyorlar ve yanılmış olmalarını diliyorum. Hayırsız bir evladım, biliyorum. Lakin o kanepeye asla öyle yayılmam. Ne yazık ki senin kadar yakışıklı da olamam.

"Hoş geldin oğlum. Aç mısın?"

"Hayır anne."

Mabedim beni bekler. Bakışlardan uzak...

"Abin kursa kaydetmiş seni."

Başlıyoruz. Kutum biraz daha bekleyecek anlaşılan Hamdi Bey.

"Keşke önce bana sorsaymış, baba."

Baba... Yabancı bir kelime... 

"Sana kalsa odanda yaşlanırsın."

Yabancı bir insan...

"O zaman gidip kaldığım yerden bunayayım."

"Bize laf soktuğun kadar ders çalışsan atanmış olurdun."

Derin nefes işe yaramıyor. Ama hak ettim ben bunları. Dönmemeliydim.

"Atanmamış olmamdan niye bu kadar rahatsızsın?"

Dur ya! Dönüp yüzüne karşı söyleyeyim de ne kadar ciddi olduğumu anlasın.

"Ya da rahatsızsan neden buradasın?"

Ha şöyle! Gözün seğirsin ki insan olduğunu anlayalım Servet Efendi!

"İlhan lütfen."

"Sen karışma anne. Evet baba? Canını sıktığımız an sığınacak huzurlu bir tanesi daha olsun diye kurmadın mı ikinci yuvanı? Gidebilirsin?"

"Saygısızlaşma."

Saygı çok garip bir kavram. Duymaktan hoşlanmadığımız ne varsa içine alıyor, putlaştırıyor. Uzatmamalıyım.

"Haklısın. Özür dilerim."

Çünkü büyük bir zavallıyım. İkiyüzlü de...

"Nevresimi değiştirdim."

"Teşekkürler anne."

Teşekkürler! Yoktan bir aile yarattığın için. Benim yumuşatıcı kokulu tanrıçam! Sanıyorsun ki insanlar barınacak bir yer bulunca, karınları tok ve temiz bir yatakta uzanınca mutlu olur. Değil be annem! Büyürken soktuğunuz kalıptan çıkınca başlıyor asıl hayat. Ve kimse kozasından çıkmayınca huzur bulamıyor bu yüzden. Çünkü gerçek hayatta kimse anne kadar sevmiyor be annem!

Yine gıcırdadı. Bu kapıyı yağlamam lazım. 

Kokuya bak. Keşke bu lavanta yetse ama olmuyor işte. Sürekli yurt dışına gidip gelen bir yarım baba, kendini yarı baba sanan yarım bir abi, sevmek dışında elinden bir şey gelmeyen yekpare bir anne. Bunlara bir de ben eklenince sonuç çok klişe: patlamaya hazır bir, son kullanma tarihi geçmiş bomba.

Uyumam lazım. Yarın miniklerim beni bekler.

KlişeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin