10 | Desire

1.6K 157 28
                                    

Hoseok sabah uyandığında içinde tarif edilemez bi huzur vardı.

Bu yoongi ile olmasından kaynaklı olduğunu kime sorsan söylerdi.

Kafasını yan tarafında bir melek misali uyuyan yoongi'ye çevirdiğinde bunu tekrar yenilemiş, tam bir tanrıça olduğunu düşünmüştü.

Kendini ona doğru çevirmişti kolaylıkla.

Elini o tapılası yüzünde gezdirmiş, dudağına narin bi öpücük kondurmuştu.

Ona dokunmaya dahi kıyamıyordu şuan ki ayık olan kafasıyla.

Ama dün gece hakkında aynı şeyi söylemesi pek mümkün değildi.

Evet, sarhoştu bu yüzden ona olması gerektiğinden daha sert davranmış olmasını da kabul ediyordu.

Bunu karşısındaki tanrıçanın kızarmış olan deliğinden anlamıştı.

Uyandığı zaman onu ilk önce ateşli bir öpüşmenin içine sürükleyecek, sonrasında sert olduğu için özür dileyecekti.

Hoseok bu değildi. Başkasında olsa şuan kalkıp duşunu almıştı, kıyafetlerini giyip işine gitmişti.

Kimseye olması gerektiğinden daha nazik davranmazdı.

Hoseok sert severdi. Oyun odasında, kurbanını gece boyu becerir, değil insanın şeytanın bile aklına gelmeyecek eziyetler ederdi.

Ve ne gariptir ki karşısındaki her kimse bundan zevk duyar dahasını isterdi.

Sabah olduğunda önüne parasını atıp, çekip giderdi.

Ama yoongi onu olabildiğince derinden etkilemiş, bu etki ise ona kişiliğinde değişim olarak geri dönmüştü.

Hoseok bu değişimi farkedememişti.

Yoongi'nin aurası değil onu, herkesi etkilerdi.

Tek korkusu onu kaybetmek olmuşken, kendi değişimini farketmesi garip olurdu.

Yoongi gözlerini aralamaya başladığında karşısındaki manzara ile gülümsedi.

Saatler geçmesine rağmen hâlâ yoongi'yi izliyordu genç adam.

Bundan hiç sıkılmadan veya boğulmadan.

Yoongi görüş açısını genişletti ve hoseok'a doğru çevirdi bedenini.

Dönerken altında hissettiği acı ile yüzünü buruşturmuştu.

"Acıyor mu?" Yoongi sadece kafa sallamıştı.

"Özür dilerim. Biliyorsun, sarhoştum. Ve nasıl davranmam gerektiğini kavrayamadım. Canını yaktıysam üzgünüm. Sana krem getireceğim."

Hoseok üzülmüştü. Onun canının yanmasını hiç istemezdi ama yapacak birşeyin de olmayacağını biliyordu.

Yataktan kalkmaya yeltenirken kolundan tutan beyaza döndü.

"Gerek yok hoseok-sshi. Canım yanmadı ve... sanırım bunu kaldırabilirim. Bu sex oyunumuzu."

"Kaldırman veya kaldıramaman pek sorun olmayacak aslında. Çünkü birdaha bu kadar sert olmayacağım sana karşı. Canın yanıyor, farkındaydım. Ve bunu gizlemeye çalışman da sinirimi bozuyor yoongi"

Genç adam düşündüğü şeyi gerçekleştirdi ve yoongi'nin dudağına yapıştı açlıkla.

Öyle güzel öpüyordu ki... bunu kimseye değişmeyeceğini biliyordu içten içe.

Onun dudağındaki vişne tadı onu kendine çekmesine yeterli oluyordu.

Öpüşmelerine dilleri de dahil olduğunda, biraz daha ilerlerse bunun sadece tatlı bir öpüşme olmayacağını anlamıştı yoongi.

Karşısındaki adamın dudağına son bir öpücük kondurup geri çekildiğinde cevap verdi.

"Bana karşı sadece yatakta sert ol babacık. Ikimizde bunu istiyoruz, öyle değil mi?"

"Tch tch tch, değil yoongi. Evet sert severim ama sende değil."

"Farkında mısınız babacığım? Beni sex köleniz olarak aldınız. Sevgi kutusu olarak değil. "

"Emin ol ki, sen gittiğinde sadece sex kölem olarak kalmayacağını anladım."

"Emin ol ki, senden gittiğimde sadece sex kölen olarak kalamayacağımı anladım."

İkiside birbirine derin derin bakmıştı o an.

Zaman durmuş, herşey onların etrafında dönmeye başlamıştı.

"Sabah seksine ne dersiniz bayım?"

Genç adamın sorusu beyaz olanı güldürmüş, söylediği onu altına alıp bacaklarını iki yanına koymasını sağlamıştı.

Dudaklarını dudaklarına değdirmiş ve cevabını bu şekilde sunmuştu babacığına.

Aşk insanların düşündüğü kadar hafife alınan bir şey değildi.

Aşk denilen şey, insanın kendisini unutmasını sağlardı.

Hoseok aşka inanmazdı ve onu aşka inandıran şey aşkın ta kendisiydi.

Say what you want | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin