21 | Body

1.3K 82 85
                                    

Lanet olsun...

Lanet olsun ki, kalakalmıştı olduğu yerde. Arkasından hoseok gelse ne kıpırdayabilir, ne bir tepki verebilir, ne de konuşabilirdi gördükleri karşısında. Hareket etmeye bile cürret edemiyordu âdeta.

Tamam, oda pek masum sayılmazdı, ama böylesini de bünyesinde barındıramazdı.

Kahrolası bir oda içinde görüp görebileceğiniz en vahşet görüntü ne olabilir?

Ne olabilirdi? Ilk ne gelebilirdi akla? Hayal gücüne ilk ne sığabilirdi?

Işte o akla gelen ilk fikri buruşturarak odanın köşesinde ki, içine bir şeyler atılmasını bekleyen çöp kutusuna doğru yolla.

Bu dünya jung hoseok'un dünyası, bu dünyada her an, büyük bir fırtına kopabilir.

Yoongi, duvarlara sıçramış her bir damla kan lekesiyle bakışmış, tavandan yere doğru fütursuzca sallanan siyah zinclerin esir aldığı odada gezdirdi gözlerini. Yerde bir çuval dolusu kırmızı sıvı bulaşmış kıyafet gözlerinin daha çok açılmasını sağlamıştı.

Bu neydi böyle?

Dizlerindeki onu son gücüne kadar taşımış olan bağlar aniden yok olmuş, diz kapakları yeri boylamıştı. Gerçekten, önünde bir vahşet vardı, ve sadece buna bakmaktan başka hiçbir bok yapamıyordu. Ne ardınadan gelen ayak seslerini duymuş, ne de kafasını çevirebilmişti.

Hoseok odanın kapısının önünde yere çökmüş, kafasını, oturmuş olduğu kapının tahtasına yaslamış, miniğe sadece bakıyordu. Hani şaşırtıcı, hayret verici, korkunç bir şey gördüğünüzde yüzünüzdeki ifadenin değişkenliğini beklerisiniz ya, o değişkenlik Yoongide yoktu. İfadesiz, ruh gibi kalmıştı.

Esmer olan kafasını bir hınçla karıştırmış, beyaz olanın yanına çökmüştü.

"Sana bu odaya girme dediğim de, o lanet olası aklın neredeydi?" Cevap yok.

"Sana diyorum yoongi!" Sesini yükseltmesi işe yaramıştı. Beyaz olan yerinde silkilmiş, ayaklanmaya çalışmıştı. Hoseok, beyaz olanın omzundan tutmuş, olduğu yerden kalkmasına izin vermemişti.

Yoongi, söylemek istediklerini söyleyemeyecek gibi, ama söylemek ister gibiydi. Dili tutulmuş, başını hoseok'a çevirmiş ve dilinin ucuna gelenleri gözleriyle anlatmaya çalışmıştı ama nafile. Hoseok öyle sinir dolu olmuştu, kan damarlarındaki hız o kadar artmıştı ki sadece bağırmak için güçü vardı.

"Sana ne dedim ben yoongi!"

"Bu-burada k-kanlı duvarlar var ho-hoseok" demiş, başını tekrar odaya çevirmişti. Şaşkındı, hem de çok lâkin bu şaşkınlığı hoseok'un sikinde değildi. Her şeyi görmüştü ve boka basması için bir sebep doğmuştu.

"Yukarı çık ve beni bekle yoongi, hemen!" Demiş ve yoongi'yi kolundan tutarak oturduğu laminentten ayırmıştı. Hızla kapının kulbunu kendine çekmiş, üzerindeki kilidi çevirerek kapıyı kitlemişti.

Elindeki kilidi cebine atmış, üzerindeki siyah gömleğin kollarını katlayarak odasına doğru yürümeye başladı. Yüzündeki o sinsi, korkunç ifade yoongiye yapacaklarının sadece bir başlangıç uyarısıydı belki de, yasaklı odaya girmemesini söylemişti ama o girmişti. Her şeyin bir cezası vardı, o bunu fazlasıyla alacaktı.

Kollarını katlamış, gömleğinin ilk üç düğmesini açmıştı. Yatak odasının kapısı aralanmış, yoongi yatağın üzerinde oturmuş, olacaklardan habersiz bir şekilde yeri izliyordu.

Esmer olanın odaya sesli girişi ile beyaz olan kafasını o yöne çevirmiş, çevirmesiyle kendini yatağı yalarken bulması aynı zaman diliminde gerçekleşmişti. Hoseok beyaz olanın omuzlarından tutmuş, onu olduğu yerde yüz üstü çevirmiş ve kollarına elindeki gravatı bağlamıştı.

"N-ne yapıyorsun hoseok?!" Ses tonu titremiş, olacakları hissetmiş ve korkmuş ses tonuna engel olamamıştı.

"Kes sesini!" Sert ve dominant sesi beyaza boyanmış duvarlardan sekerek yoongi'nin kulaklarına dolmuştu.

Esmer olan altındaki miniğin tişörtünü beline doğru atmış, içinde iç çamaşırının olmaması işine gelmiş gibi elini kendi kemerine atarak açmıştı. Ince ve fit belinden kayan siyah kumaş bacaklarını okşama lüksüne sahip olurken esmerin zihninde yankılanan tek şey vermesi gereken cezaydı.

"Ho-hoseok y-yalvarıyorum lütfen l-lütfen yapma!" İç seslerin akıl almaz yükseklikteki bağırışları...

"Sana sesini kesmeni söyledim!" Demişti, acımasızca altında onu bırakması için inleyen miniğe kulak asmamış, uzvunu deliğe en sert şekilde sokmuştu.

Yemin ederim ki, o inleyiş, o inleyiş bir intiharın akıl almaz sesiydi. O inleyiş çığlıkların en yüksek desibelli sesiydi ve bu inleyiş üzerindeki vicdan yoksunu adamın umurumda değildi.

Esmer olan onun üzerinde bütün gücünü kullanıyordu. Altındaki beyaz dayanır mı sorgulamadı. Onu affedecek mi sorgulamadı.

Hoseok ellerini yoongi'nin bel boşluğuna yerleştirmiş, daha da hızlanmıştı. Yoongi deliğinden süzülen kanı hissetmiş, gözünden yaşların akmasına engel olmamıştı.

Esmer olan bu kayganlığın sebebini zevk suyu sanarken aslında kan olduğunu kafasını aşağıya doğru indirdiğinde görmüş, duraksamıştı. Minik deliğe bir bomba gibi düşen penisini yavaşça çıkartmış, bacaklarını okşamasına izin verdiği pantolonu eski yerine çekmişti.

Ne yapmıştı? Evet, bu sikten yaptığı  şeyi şimdi anlıyor olması alkışı hakediyormuş gibi davranması ile aynı gibiydi. Haketmişti alkışı, ama yılın ilk şerefsizi olarak,

Beyaz olan aslında on dakikadan az süren ama ona on saat gibi gelen bu 'seksi' gözleri aynı zamanda minik deliği kızlarmış şekilde bitirmişti. Içindeki duygu tımarhanesi tarif edilemez derecede karışıktı. O duygusuz olmayı bile tercih edebilirdi. Hissetmiyordu artık, ya da istemiyordu.

Esmer olan miniğin vuruşlardan kızlarmış kalçasına elini sürecekken yapılan tepki beklenilirdi. Yoongi eline vurmuş, yataktan doğrulurken üzerindeki tişörtü kalçasına kapatmış, bacaklarının tüm gücüyle yürümeye çalışırken yere kapaklanmıştı.

Deli gibi ağlıyordu şimdi, bütün vücudu titriyor, ellerini dizlerine götürüyor, okşuyor, hep acısını dindirmesini beklediği herifin yarattığı acıyı azaltmaya çalışıyordu kendince. Hoseok, hâlâ yerde hıçkıra hıçkıra ağlayan beyazı baştan aşağı süzüyordu. Elini onun omuzuna dokundurduğunu anda gelen çığlıkla bir iki adım geri çekilmişti

"Dokunma bana!" Kendi kendine sarılıyordu artık, kalçasındaki acı dinmiyordu.

Esmer olan eline aldığı ceketi ile çarparak girdiği kapıdan çarparak çıkmıştı. Duyguların acımasız pornosu, O da duygusuzdu.

Yoongi ne mi yaptı?

Minik deliğinden süzülen kanı halıya damlarken ağlamaya devam etmiş, gözleri sızlaya sızlaya içinde tuttuğu damlaları dışarıya akıtmış, her şey için ağlamıştı. En son başını yumuşak halıya bırakmış, uyuyakalmıştı.

Hoseok mu? Duygu patlamalarını, sikten bir bara gidip içip içip boktan bir yerde sızmak gibi klişeleri unutun. Şuan ki evinden biraz ileride olan diğer bir evine gitmiş, kendini yatağa attığı gibi sızmış kalmıştı.

Az önce de söylediğim gibi, bu dünya jung hoseok'un dünyası, bu dünyada her an, büyük bir fırtına kopabilir.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 26, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Say what you want | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin