19 | Everything

748 67 13
                                    

Yırtamazdı.

Çok geç kalmıştı yoongi bir şeylerden sıyrılmak ve yaşamak için. Kalbinde oluşan yangın sönmek bilmezken bir de onun sayesinde gerekli gördüğü hayata tutunma arzusu yok mu? Ne de can çekişmişti içinde.

Seksi bir anlığına kurtulmak sanırken aslında düşmek üzere olduğu kuyusu olduğunu bilmiyordu. Elinde tuttuğu su bardağını yatağın yanındaki masaya bıraktı yoongi.

Elini eski yerine, babacığının kutsanası yüzünde gezdiriyor, ne yaparsa yapsın doyamadığını hissettiğinde ise ufak öpücükler bırakıyordu elmacık kemiklerinin tam üzerine.

O çok güzeldi.

Ne olursa olsun uslanmayacağı tek varlıktı. Anlatamazdı ya.

Esmer olan kımıldanmaya başlarken yoongi yakalanmamak için kafasını hızla yastığa gömmüştü. Ellerini ipeksi saçlarının altına atmış, gözlerini kapatmıştı. Sabaha kadar uyumadığı için girdiği bu etkileşim gözlerini sızlatmıştı.

Hoseok elleri ile gözlerini ovuşturmuş, dirseklerinin üzerine çıkarak yanındakinin uyuma numarasına bakmıştı. Evet, başarılıydı.

Yoongi tamda boynunda hissettiği nefes ile huylanmış, hafifçe hareket etmişti.

Ama beklediği şey bu değildi.

Kafasını tam da ona doğru çevirirken, hoseok ani bir hareketle yataktan hızla kalkmış, beline geçirdiği bir bez parçası ile banyoya girmişti.

Beyaz olan olduğu yerden kalmış, elini arkasına almıştı. Kafasını iki yana doğru sallarken 'bir günaydın bile yok mu yani' diyordu içten içe.

Tamam, anlatmamış olabilirdi ama bir günaydını bile ondan esirgemesi çok da saçma gelmişti beyaz olana.

Yataktan aşağıya ayaklarını atarken derince bir nefes almıştı. Tam da parmak uçlarına değen şortu ellerinin arasında aldı ve bacaklarından geçirmek için ayaklandı.

Arkasından gelen kapı sesi oraya doğru dönmeye zorlamıştı bedenini. Ayağı kalkıp ona doğru adımladı beyaz olan "Yaklaşma bana, aşağıya in ve beni bekle," yüzündeki o soğuk ve hissiz ifade anlatılamazdı, "hemen."

Evet, şimdi boka basmıştı.

Yalanlar yalanları doğuruyor, gerçeği saklamak için yeni tür sahtekârlıklar keşfediliyordu. Aklındaki kurnaz tilkiler yeni planlar kurmak için hazırlığa geçmişti ki, aylarca ondan saklanan iyi taraf ortaya çıkmıştı sanki, içindeki ses haykırıyordu.

Doğruyu söyleyecekti.

Evet, sonucu ne olursa olsun bunu ondan saklamayacaktı artık, sanki diğer yalanlarınıda o saklamamış gibi.

Onu affedecekti veya affetmeyecekti, sevmeye devam edecekti veya nefret edecekti, şuan umurunda bile değildi. Tek istediği şey bu yalanı ondan duymasıydı. Ikna edici özelliği tam da burada işe yarayacaktı.

Esmer olan ezici bakışlarını ona doğru göndermeye devam ederken beyaz olanın adımları salonu buldu. Tutunarak gidiyordu, çünkü tutunmasaydı merdivenlerden düşüp şuracıkta geberebilirdi. Baş dönmesinin şiddetlendiğini hissetmesi onu durduran bir durum olmayacaktı.

Hoseok onunla şuan konuşacaktı.

Tekli deri koltuğa oturduğunda yanındaki su dolu bardağını kafasına dikti. Bu konuşma esnasında dili damağı çok kuruyacaktı, biliyordu.

Merdivenlerden gelen ayak sesleri başını o tarafa doğru çevirmeye zorlasada yapmadı. Kollarını bacak arasında birleştirmiş, o gelince daha da çok ufalmıştı yerinde.

Hoseok beyaz olanın tam karşısındaki koltuğa oturdu. Yüzüne soğukkanlı ve tehditkâr maskesini takarken ona karşı daha da açık olacağını düşünüyordu. "Bana bak," derin bir nefes almıştı, "yoongi."

Beyaz olan başını hafifçe kaldırmış küçük ve tatlı gözleriyle alttan alttan bakmıştı esmere. Esmer ise yüzündeki saklamaya çekinmediği öfke ile, gözlerinden ateş saçarsasına baktı karşısındakine. Acımayacaktı,

"Bakıyorum," göz teması sürdürülürken esmer olan ellerini koltuğun yanlarına koyarak daha da büyüdü olduğu yerde.
"Ne anlatman gerektiğini biliyorsun, değil mi?" Boğuk ve kalın çıkmıştı sesi. Onun boğuk sesine bile tapmaya hazırken nasıl söyleyebilirdi ki ona ard arda saydırdığı yalanları?

"Biliyorum," en derinden bir nefes almış, âdeta ciğerlerini sömürmüştü, "ama korkuyorum." Sonlara doğru titrek çıkan sesi esmerin kaşlarını çatmasını sağlamıştı. Ellerini terleyen saç diplerine değdirmiş, tutamlarını geriye doğru atmıştı.

"Korkacağını bildiğin şeyler yapmamalıydın." Yoongi korkusunu dizginleyemiyordu, "evet, yapmamalıydım a-ama bana.." konuşurken ayaklanmış ve esmere doğru adımlarını sürdürürken aniden gelen yüksek ses tonu ile titremişti.
"Yerine geç!"

Ellerini önünde birlestirirken ayrıldığı koltuğa geri döndü. "Devam et." Beyaz olan kafasını kaldırmıştı biraz daha. Kaçamayacaktı, ezik görünmeninde bir faydası bulunmuyordu da.

"Biliyorum, yapmamalıydım çok üzgünüm." Hoseok anlamlandıramadığı cümle ile yüzünü salladı. Ne üzgünü?
"Üzgün?" Sorgularcasına kafasını sallamıştı. "Beni buna zorladılar hoseok, yemin ederim ki ben yapmak istemedim," gözlerinden süzülen sıcak damlalar yanaklarını okşadı bi süre, " yemin ederim ki bunu istemedim."

"O adamla arkadaş olman için ne gibi bir zorlama yapmış olabilirler yoongi?" Arkadaş? Ne yani yoongi ve o doktoru arkadaş olarak mı biliyordu yani, "Ar-arkadaş?" Esmer olan ona yönlendirilen soru ile kafasını salladı. "Evet, arkadaş," elini kollarını koyduğu yere dayayarak ayaklandı, "neden bunu senden duymadan önce diğer insanlardan duyuyorum?"

Evet, evet, kesinlikle yırtmıştı. Namjoon ne yapmış etmiş kurtarmıştı onu. Ya da doktor. Her kim kurtardıysa şuan hiç umurunda değildi. Onun yanında biraz daha kalmak için vakit yaratılmıştı.

Ona ne derse desin inanacaktı, ve bu evde beraber yaşamaya devam edeceklerdi. Yani şuanlık öyle umuyordu.

Say what you want | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin