20 | Advantage

747 59 18
                                    

Sik gibi felsefelerin, sik gibi başyapıtları...

Hani sevmediğin herşey, kınamamana rağmen, sanki inadına senin deri ve kemikten oluşan bedenine yapışır ya, evet, tam olarak bunu yaşıyordu.

Ölümüne nefret ettiği yalan bütün vücudunu ve vücudunun ait olduğu kişiyi sarmıştı âdeta.

Yalan yalanı doğurmuyordu artık, bu şey öyle nüfuz etmişti ki zihnine, sahte sözler yönetiyordu son zamanlarda sevmeye başladığı bu boktan hayatı.

Peki ya nasıl kaçacağını bilmemesi... nasıl bir acizlikti bu. Kendi kendine bile söz geçiremiyordu. Içindeki körelmiş inanç yanıyordu ve bunu durdurmaya da hiç niyeti yoktu beyaz olanın.

Korku, en büyük piçliktir. Aklının, beyninin, bilinç altının sana yapabileceği en büyük piçlik.

Beyaz olan bu oyunun oltasına geliyordu. Korku, zihniyle kalbi arasında ki büyük bir çelişkiydi sadece, ve o bunu anlayamamakla beraber aynı hızla devam ediyordu yaptığı hatalara ve ne yazık ki onu uyaracak kimse yoktu hayatında.

Elinden kayan bira şişesini gizliden buzdolaba yerleştirmişti gecenin ilerleyen saatlerinde. Hoseok onu gecenin bu saatinde bira içerken yakalarsa onun son bira kadehi olabilirdi.

Uyku tutmayan gözleri yanıyordu, ama uyuyamıyordu. Içindeki vicdan uyanıyor, uykusuz bırakıyordu bu bedeni belki de, bilinmez..

Buzdolabının kapağını kapattı ve parmak uçlarıyla evi gezmeye başladı.

"Ne yapıyorum ben ya?" Demişti ne yaptığına anlam vermeyerek.

Ama devam ediyordu evi gezmeye çünkü deli gibi uykusuzdu. Yatağa çıkarsa yine uyuyamayacak ve buraya geri dönecekti. Gitmemek en mantıklısı diye düşünmüştü.

Alt kattaki yasaklı oda...

"Hayır yoongi hayır, saçmalama." Derin bir nefes almış, gözlerini hafifçe devirmişti. " adı üzerinde yasaklı oda, oraya girmemelisin." Bu dediğine kendi de inanmamıştı. Kuralları pek sikleyen biri değildi, ve zaten siklemese de bir sıkıntı olmazdı. Affedilirdi ne de olsa, bir seks karşılığında.

En fazla ne olabilir ki...

"Ah, aptal yoon.." demiş ve eliyle başına vurmuştu. "Burası jung hoseok'un evi, burada herşey olabilir." Güzel tespit. Hedefi ilk defa sağlam vurmuştu.

Ama ayakları merdivelere doğru kayıyordu sanki, içindeki merak duygusu susturulamaz vaziyetteydi.

Tamam, kuralları siklemiyor olabildi, ama korkuyordu da.

Korkuyordu, ve bunun farkında olması onu gaza getiriyor, 'korkmuyorsun' demesini sağlıyordu. Kendini kandırmak ne güzeldi ilk on saniye.

Arkasından gelen çat sesi ile irkildi. Olduğu yerde büzülerek arkaya döndüğünde ışığı yakan hoseok ile göz göze gelmişti.

Alt kata inen merdivenlerin başında... evet, fena yakalanmıştı.

Hoseok kaşlarını çatmış, ellerini bacaklarının yarısını saran şortun cebine sokuşturmuş, yoongiye doğru yürümeye başlamıştı.

"Aşağı kata inmeyi düşündün, ama korkuyorsun, öyle değil mi?" dedi, ayaklarını yere daha sağlam basmaya başlarken.

Yoongi'nin meraklı olduğunu biliyordu, ama... ama olmazdı işte. Görmemeliydi orayı.

Beyaz olan vücudunu esmere doğru çevirmiş, ellerini uzun tişörtünün eteklerine uzatmıştı. Hoseok karşısında ki görüntü ile duraksamış, sadece beyaz olanı süzmüştü.

Yoongi başını eğmiş, bakışları parmak uçlarını bulduğunda konuştu,

"E-evet" kafasını hızla kaldırmış, " beni oraya götürecek misin?" Dediğinde ayakları esmere doğru gitmişti. "Orayı çok çok çok merak ediyorum" küçük ve parlak gözlerini onunkilerle bir kez daha buluşturmuştu.

Hoseok başını yana yatırmış, soğuk ve hissiz haline bürünerek, "hayır" dedi

Yoongi'nin yüzü düşmüş, dudaklarını büzmüştü. "Ama neden ki?" En masum hali gözler önündeydi.

"Merakın çok iyi bir şey olmadığını öğren diye" hadi ama, beyaz olan daha da meraklanmıştı. Aksi olanı istemek hobileri arasına girmek üzereydi.

"Pekâlâ" demiş ve parmak uçları hoseok'un ayaklarına değdiğinden durmuştu. Elleriyle göğsünü okşamış, parmaklarını boynunda birleştirdiğinde kendine çekmişti esmeri.

Hoseok bu hareketi karşılıksız bırakmamış, ellerini onun bel boşluğuna yerleştirmiş, daha da dayanmıştı karşısındaki bedene.

Esmer severdi bu kiraz dudakları. En büyük zaafını sunmuştu beyaz olan esmere, karşı çıkmazdı.

Yoongi alt dudağını biraz daha çekiştirdi.

Hoseok ellerinin değdiği beli sıkmış, yoongiyi kucağına almıştı. Içindeki ateş tarif edilemezdi o an.

Beyaz olan şuan bunu menfaati için yapıyor olsa o da hissetmişti esmerin içinde körüklenen ateşi. Seviyordu bu hallerini, her halini sevdiği gibi.

Yoongi bacaklarını esmerin beline biraz daha sıkı sarmış, düşmemek için boynundan güç alıyordu dudaklarını onun dudaklarına esir bırakırken.

Hoseok'un ayakları yatak ucunu bulunca kucağındaki bedeni yumuşak yüzeye attı, bir adım geri gidip kollarını bağladı ve yataktaki genci izlemeye başladı.

Beyaz olan kollarının üzerinde dikelmiş, ayaklarını esmerin pürüzsüz bacaklarında gezdirirken göz kontağını kesmemişti. Olayın erotikleşmesi deli gibi işine gelirdi.

Hoseok onun bu haline güldü. Ellerini çözdü ve banyoya doğru yürümeye başladı. Yoongi oturur pozisyona gelirken kaşları çatılmıştı. Yanlış bir şey mi yapmıştı ki? Hayır. O bunu severdi.

Zihnindeki düşüncelerle savaş halindayken hoseok'un sesi ile o yöne doğru bakmıştı.

"Seksi menfaatin için kullanma." Kafasına dank etmişti. Anlamıştı işte yapamayacaktı.

"Ve döndüğümde uyumuş ol." Demiş ve durdurduğu ayakları tekrar hareket ederek banyoya girmişti.

İşte şimdi tam zamanı..

Yoongi sessizce odadan çıkarken komidinin üzerinde duran yasaklı odanın anahtarını almayı ihmal etmemişti. Sadece on dakikası vardı ve bunu verimli kullanacaktı.

İçindeki korku umurunda değilmiş gibi koşarak odanın önüne gelmişti. Elleri titriyordu, gözleri kayıyor, avuç içlerinin terlemesine engel olamıyordu ama merak hissi bu bütün belirtilerden daha ağır basıyordu.

Ilk anahtarı denediğinde açılmamıştı. Klasikleşmiş film repliklerinde olan bu sahne beklenildik ve gayet doğaldı. Ikinci anahtarı deliğe sokup çevirdiğinde çıkan çıt sesi kulaklarında yankılanmıştı.

Derin bir nefes alıp kapıyı sonuna kadar ittiğinde elleri kapı koluna doğru havada kalmış, gözleri sonuna kadar açılmıştı.

"Hassiktir"

Say what you want | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin