14 | Confidence

1K 107 6
                                    

Unutmak isterdi insan.

Hayatını mahvetmiş veya mahvedecek olan herşeyi yok etmek isterdi. Sebeplerin ortadan kalkması onun için bir nefes olurdu âdeta.

Ve insan nefes almak için herşeyi yapardı. Elindeki tüm imkanların en iyisini kullanırdı her defasında.

Tutunacak dalı yoktu bazılarının. Onlarda kaçıncı sigarasını yaktıklarına bakmazlardı. Söndürdükleri izmaritler bir dağ gibi olduğunda ne için içtiklerini farkederlerdi.

Herkes bilirdi ve herkes denedi de. Farklı bakmak. Ama gördüklerimiz hep aynı kaldı şu meyus hayatta.

Bazıları acıya alışkındı. Tıpkı yoongi gibi. Kim isterdi ki 19 yaşında bir sürtük barında ziyan edilmek?

Hoseok eve geldiğinde koltukta açık olmayan televizyona boş boş bakan yoongi gördüğünde şaşkınlığını gizleyememişti. Garipsemişti de.

Onu bunca zaman tanıyor olmasına rağmen bu halde ilk defa görmesi onu da üzmüştü. Neden bu haldeydi?

Hoseok poşetleri mutfağa bıraktı ve elindeki iki kadehin birisini kendi önüne koydu. Yoongi siyahlının elindeki bardağı alıp tek dikişte bitirirken tek düşündüğü ve istediği şey bi an önce sarhoş olması gerektiğiydi.

Hoseok konuşmadı. Sadece elindeki bardakla onu izliyordu. Arada bir iki yudum alıp tekrar yerinde yerleştiriyordu bardağını sakin ve yavaş hareketlerle.

Yoongi bilmem kaçıncı bardağını içerken yanındaki adam fısıldadı,
"Yavaş ol, ağır gelmesin."

Beyaz olan kafasını sağına çevirdiğinde onu izleyen adamla göz göze geldi. Bir kaç saniye baktı ve içkisini kafasına dikmeden önce cevap verdi.

"Gelmez hoseok, gelmez." Hoseok 'pekâlâ' anlamında kafasını salladı.

Yoon derin bir iç çekti ilk önce. Zihninin uyuştuğunu hissettiğinde konuşmaya başladı.

"Biliyorum, anlatmamı bekliyorsun. Ama anlatamam hoseok.."

Dolan gözlerini siyahlıya çevirdiğinde göz göze gelmişlerdi. Elindeki içki bardağını bıraktı hoseok ve ona tekrar döndüğünde kafasını çevirdiğini gördü. sadece izledi o halini.

Gözleri dolu, kızarmış yanak ve dudakları.. izlemekten başka birşey gelmedi elinden.

"Şimdi diyeceksin ki-" yoongi'nin sözünü kesmiş, sesli ve boğuk sesini araya sokmuştu hoseok.

"Demeyeceğim yoon. Ben susacağım. Sadece susup bunca zamandır içinde sakladıklarını dinleyeceğim. Anlatmak veya anlatmamak sana kalmış, konuşmasan bile dinleyeceğim."

Beyaz olana bakıyordu. Beyaz olanda ona döndüğünde elini içki bardağını götürüp son yudumunu içmişti.

"Dinleme hoseok. Beni dinleme de. Susalım olur mu? Bu gece sadece susalım. İçkimizi içip uyuyalım. Çünkü ben dile getirmek bile istemiyorum. Getirirsem eğer.. ah her neyse."

Hoseok onun konuşmayacağını biliyordu. Tabi ki de susacaktı. Kafa dağıtmak hakkıydı.

Ve yoongi, hoseok'un bilmediğini sandığı herşeyi biliyordu zaten. Üzerine gitmedi siyahlı olan. Onun duyduğunda bile kaldıramadığı şeyi bu minik olan nasıl yaşadı, ona bile anlam veremiyordu.

Nasıl katlanmıştı bunca şeye? Nasıl hâlâ hayattaydı? Onun yaşadıkları yaşayan insanlar, şuan yaşayamıyor olurdu. Elinden geleni yapsan da olur du işte.

Yanındaki meleğe baktığında kafasını koltuk başlığına dayamış, orada uyuya kalmıştı. Hoseok biraz daha izledi karşısındaki en güçlü varlığı.

Sol kolunu ince bacaklarının altından geçirmiş, sağ kolunu zarif ve dikkat çekici morluklara sahip olan boynundan geçirmişti. Kucağında olan beyazı odasına götürmüştü. Yatağına uzatmış, üzerinde ki örtüyü biraz daha yukarı çekti.

Güzel yüzünü izlemişti sabaha kadar. O güzel ama kederli yüzünü. Bi insan bu kadar kusursuz olamazdı hoseok'a göre. İnsanın sınırları vardı her zaman, ama yoongi bu yazılı olmayan dünya kanunlarını çiğnemek için gelmişti sanki.

Güneş gibiydi o. Her gün doğarken deri değiştiriyor, kendine her gün yeniden aşık olunmasını sağlıyordu. Bir büyü gibi..

Ama bu büyünün altında ki sırları bilmeden seviyordu hoseok beyaz tenlisini. Bir gün büyü bozulacaktı. Hep böyle kalmayacaktı öyle değil mi?

Say what you want | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin